Nihal Bengisu Karaca'dan çok konuşulan Suriyeliler yazısı
Yılbaşı gecesi Özgür Suriye Ordusu bayraklı bir grup Suriyelinin Taksim'de kutlama yapması ile başlayan tartışmalar sürüyor. Birçok yazarın köşesine taşıdığı olaya ilişkin Nihal Bengisu Karaca da dikkat çeken bir yazı kaleme aldı.
Taksim'de meydanda çoğunluğunu Suriyelilerin
oluşturduğu kalabalıkların bayraklı-sloganlı 2019 kutlamaları
tartışılmaya devam ediyor.
Habertürk yazarı Nihal Bengisu Karaca bu tartışmaya ve linç
furyasına ivme kazandıranların asıl derdinin ne olduğunu ortaya
koyan unsurun “Özgür Suriye Ordusu bayrağı” açılmasından duyulan
rahatsızlık olduğunu ifade etti.
"Bayrağı açıldı diye ortalığı velveleye verdiğiniz grup, TSK ile
ortak hareket eden, Türkiye’nin sınır güvenliğini sağlamak ve
PYD’nin terör koridorunu engellemek amacıyla yapılan Fırat Kalkanı
ve Zeytindalı harekâtlarında Türkiye güçlerine yardımcı olan
grup.Açtıkları bayrak da bir yerlerinden uydurdukları bir bayrak
değil. Suriye’nin Baas Rejimi'nden önce kullandığı bayrak." diyen
Karaca, Türkiye'nin bir göçmen politikası olmadığını
sorunların olduğunu kabul ettiğini ve önlemlerin yetersiz olduğunu
ifade etti.
Karaca, ‘"Gitsinler’ diye tempo tutmayı,
ırkçı pislikler gibi görünmeyi ya da ‘dönecekler bir gün’ diye
hayaller kurmayı bırakıp bu soruların cevaplarındaki
yetersizliklere odaklanmalıyız." ifadelerini kullandı. İşte
Karaca'nın hem büyük destek gören hem de
tepki çeken o yazısı...
Ne yaparlarsa yapsınlar, adları: "Bu Suriyeliler"
Yılbaşından sonra sosyal medyada, belirli bir kesimin alt-orta
sınıf şenliği haline getirdiği ‘Suriyeli linç etme’
etkinliklerinden biri daha yapıldı.
Bir baktım kıyamet kopuyor.
Önce bu ‘Suriyeliler’ birilerine bıçak çekti zannettim. Ya da
‘herhalde’ dedim, ‘kadınları taciz ettiler’
falan.
Bir de ne göreyim.
Halay çekmişler.
Bayrak açmışlar, açtıkları bayrak Baas Suriyesi'nin bayrağı değil.
Özgür Suriye Ordusu'nun bayrağı imiş. Bak sen. Ne kadar ayıp.
Biz Suriyelilere onca iyilik yapıp bedel öderken bu Suriyeliler nasıl olur da Taksim'e çıkıp eğlenirmiş. Bak sen. Ne kadar büyük kabahat!
Suriyelilerin makus talihi şudur ki, ülkelerinde kalıp başına
varil bombaları atan Esad’a karşı savaşa girişenleri ‘terörist’
damgası yedi.
Başına inen varil bombaları karşısında dehşete düşüp normal insan
refleksi gösterip kaçanları ‘korkak’ damgası
yedi.
Türkiye’ye gelip adetini töresini devam ettirenlere ‘Ay işte
oryantasyon sorunları var, sonuçta bir Ortadoğulu’
denildi.
Yılbaşında eğlenenlere edilen küfürlere bakılırsa, bazı Batılı
adetlere entegre olanları da makbul olmuyor, onlara da ‘ne işin var
senin Taksim'de hössst densiz’ deniliyor.
Bu insanlar ne yapsın?
“Bir Suriyeli ne yaparsa ya da ne yapmazsa kendisini bizim ‘bazı’
alt-orta sınıf ekabirimize beğendirebilir?” sorusunun cevabı yok.
İmkanı da yok.
Onlar, dün Kürtlerin minibüste yüksek sesle Kürtçe konuşmasından
rahatsız olup Kürt düşmanı oluyordu.
Bugün Suriyelilerin acemiliklerine, kültür farklılıklarına bakıp
Suriyeli düşmanı oluyorlar.
Çünkü bu zevat kendisini ancak; kolay aşağılayabileceği bir kesim
bularak ‘ayrıcalıklı’ hissedebiliyor. Dün ‘kıro’ dedikleri bir
grubu şeytanlaştırarak tatmin oluyorlardı. Bugün aynısını
Suriyelilere yapıyorlar.
İşin psikolojisini bir yana, bu olayda ayrıca bir de bityeniği var.
Zira tartışmaya ve linç furyasına ivme kazandıranların asıl derdinin ne olduğunu ortaya koyan unsur, “Özgür Suriye Ordusu bayrağı” açılmasından duydukları rahatsızlık.
ÖZGÜR SURİYE ORDUSU DÜŞMANIMIZ MIYDI?
Kendilerini ‘vatansever’ olarak tanımlasalar da Suriye’de yaşayan her sünni muhalife ‘cihatçı’ damgası vurmaya teşne olan bazı söz, kalem, kanaat sahiplerinin vatan sevgisi Suriye meselesi başladığından beri, mezhebi aidiyetleri tarafından sınanmakta.
Henüz iyi bir puan aldıkları da söylenemez. Çünkü PKK’ya karşı vatan savunmasında yurtsever duruş sergilemekle övünüyorlar ama sıra ‘sünni düşmanlığı’ yapmaya geldiğinde hiçbir fırsatı kaçırmıyor, bu nedenle de sık sık ‘yerli şebbiha’ pozisyonuna düşüyorlar. İşin garip tarafı, bazen çeşitli vesilerle AK Partilileri de peşlerine takabilmeleri.
Oysa soru basit. Bu yurtseverlere sormak lazım: "Özgür Suriye Ordusu düşmanımız mı yoksa Fırat Kalkanı’nı, Zeytindalı’nı yapan TSK’nın müttefiki mi?"
Cevap: ‘İkincisi’.
Bayrağı açıldı diye ortalığı velveleye verdiğiniz grup, TSK ile ortak hareket eden, Türkiye’nin sınır güvenliğini sağlamak ve PYD’nin terör koridorunu engellemek amacıyla yapılan Fırat Kalkanı ve Zeytindalı harekâtlarında Türkiye güçlerine yardımcı olan grup.
Açtıkları bayrak da bir yerlerinden uydurdukları bir bayrak değil. Suriye’nin Baas Rejimi'nden önce kullandığı bayrak.
NİMETİNİ ALIYORSAN KÜLFETİNE KATLANACAKSIN
Haa bu arada... Altını çizelim: Bir grup savaşabilen Suriyeli'den oluşan Özgür Suriye Ordusu’nun katkısıyla Suriye topraklarında yaptığımız operasyonları Suriyeliler için değil, kendimiz için yapıyoruz.
Türkiye topraklarını korumak için. Bu harekâtların Türkiye’ye
olan faydası, Suriyeli muhaliflere olan faydasından daha
çok.
Peki neden yardım ediyorlar bize? Neden bizden üç kişi ölürken
onlardan 150 kişinin öldüğü bir işe bizimle beraber giriyorlar?
Bunun da cevabı basit: Eşlerine, annelerine, babalarına
akrabalarına kucak açtığımız için. Vaktiyle insani görevimizi
yapıp, Suriyeli sığınmacıları kabul ettiğimiz, baktığımız
için.
SORUNLAR YOK DEĞİL, ÖNLEMLER
YETERSİZ
Elbette sorunlar var.
Türkiye’nin bir göçmen politikası var mı?
Türkiye’ye sığınan Suriye’lilere doğru bir entegrasyon planı
uygulandı mı?
Türkiyeliler ve Türkiye’ye sığınan Suriyeliler birbirleri hakkında
tamamen müsterih mi?
Bu soruların hepsinin cevabı ‘hayır’…
Ciddi bir plansızlık, öngörüsüzlük var. Bir kere hâlâ ciddi mülteci
politikaları üreten ‘Entegrasyon bakanlığı’ ‘Göç bakanlığı’ gibi
bir birimimiz yok. ‘Göç İdaresi’ var, ama aslına bürokratik bir
yapılanmadan ibaret ve yetmiyor.
‘Gitsinler’ diye tempo tutmayı, ırkçı pislikler gibi görünmeyi
ya da ‘dönecekler bir gün’ diye hayaller kurmayı bırakıp bu
soruların cevaplarındaki yetersizliklere
odaklanmalıyız.
Değilse birkaç yıl sonra geç olur.
Tüm yetersizliklere rağmen bugün mültecilerin suç işleme oranı
sadece % 1.30 civarında. Bunun çoğunu da kendi aralarındaki
birbirlerine karşı işledikleri suçlar oluşturuyor.
Ancak bazı önlemler alınmazsa bu tablo beş yıla kalmaz değişir.
Çünkü misal, okul çağındaki 1 milyon 100 bin Suriyeli sığınmacı
çocuktan sadece 600 bini okula gidebiliyor. Bilmem anlatabildim
mi?
Yarın buradan devam edeceğim.