Nazlı Ilıcak'ın Özkök'e yolladığı not
Ertuğrul Özkök 'Nazlı Hanım'a haksızlık etmeyin" diye yazmıştı. Nazlı Ilıcak, Özkök'e bir not yollamış...
GAZETECİLER.COM - Ertuğrul
Özkök , Nazlı Ilıcak "darbeci' miydi tartışmasına bir yazıyla
katılmıştı. Yazı özetle Nazlı Ilıcak'a hak verir havadaydı...
Ama yazı Nazlı Ilıcak'ı kesmemiş...
Özkök'e bir yanıt yollamış...
Ertuğrul Özkök'de o yanıtı köşesinden yayınlamış.
İşte Nazlı Hanım'ın gönderdiği not;
Sayın Özkök,
12 Eylül’deki tavrım, “korku” ya da “terör sonrası
memnuniyet” gibi yorumlanmamalı. Böyle olsa açıkça itiraf ederdim.
Ama, makalelerimizi, kendi içinde dengelemediğimiz takdirde,
sıkıyönetim ve sansür yüzünden yazılarımızın gazeteye girmesi
mümkün değildi.
Bir başka ifadeyle “denge arayışı” benim irademden değil, baskıdan
kaynaklanıyordu.
Bu sıkıntıyı, üstü kapalı bir şekilde, birçok yazımda ifade
etmiştim.
İki örnek vereyim:
31 Ocak 1981: “Olağanüstü dönemlerin acısını en
çok basın mensupları çeker. Onlar her gün yazmak zorundadır.
Halbuki kanun, Sıkıyönetim Komutanı’na sansür yetkisi vermiştir.
Ayrıca bir de otosansür var. Arif Nihat Asya, ‘Ay yoktu, yıldız
yoktu, sansür edilmiş kapkara bir akşamdı’ derken, sansürün basın
için ışıksız bir geceden farkı olmadığını vurguluyor.”
25 Ekim 1981: “... Bugün sert rüzgârların önünde
kalemimizi kamış gibi eğersek, yarın demokrasi geri geldiğinde
hiçbir politikacıyı eleştirmek hakkına sahip olamayız. Demokrasiye
adım adım yaklaşıyoruz diye sevinirken, bu sapma (partilerin
kapatılmasını kastediyorum) nasıl izah edilebilir? Siyasi
partilerin suçu ne? O partileri milyonlarca seçmen büyütmüş,
geliştirmiş, bugünkü durumlarına getirmiştir... Yazarlar her satırı
düşünerek kaleme alıyor. Üslûbu yumuşatmak amacıyla, bazı denge
cümlelerini makalelerinin içine serpiştiriyorlar. Sonra bir
bakıyorsunuz, tenkitler çıkarılmış, geriye sadece denge cümleleri
kalmış ve yazının mahiyeti değiştirilmiş...”
O dönemde, bu kadar özen göstermeme rağmen, Tercüman
Gazetesi benim yazılarım yüzünden 3 defa kapatıldı ve ben de 3 ay
Sağmalcılar Cezaevi’nde yattım.
Sansür olmadığı dönemde, 28 Şubat’ta, şahsen bedel ödemek pahasına,
görüşlerimi serbestçe açıkladım. Bedel ödemek... Çalıştığım
gazeteden çıkarılmak, mensup olduğum cemiyetten dışlanmak ve iki
yıl gibi kısa bir sürede milletvekilliğinden düşürülmek...
Saygılarımla