Nalburlar Ayşe Arman'a duacı olacak!

Hürriyet yazarı Ayşe Arman kendisine e-mail atıp buluşmak isteyen hackerla sıradışı bir röportaj gerçekleştirdi.. İşte o çok şaşıracağınız açıklamalar.

GAZETECİLER.COM - Hürriyet gazetesi için hackerla yaptığı röportajda çok korktuğunu söyleyen Ayşe Arman hackerın neler yaptığını tanıklık da etti.

Hacker bu tür saldırılardan korunmak için ne gibi önlemler alınabileceğini de anlatıyor..

Siz kimsiniz, nesiniz?

- Ben bir hacker'ım.

Bilgisayar üzerine eğitim mi aldınız?

- Hayır, askeri okul mezunuyum. 2011'e kadar deniz astsubayıydım, sonra ordudan ayrıldım. Bilgisayar önce hobimdi, derken tutkum oldu. Hiçbir eğitim almadım. Merak ettim, araştırdım ve kendimi geliştirdim...

Bu konuda ne kadar iyisiniz?

- Yapabildiğim şeyleri göstersem korkarsınız! Bilgisayarınızla vedalaşırsınız!

TABİİ Kİ İLLEGAL

Tam olarak ne yapıyorsunuz?

- Aklınıza ne gelirse. Kimin neye ihtiyacı varsa. Hacker dediğiniz, sistemlerin güvenlik açıklarını bulup, değiştirebilecek, onarabilecek biridir. Şifre kırar, bazı programları lisanslı hale getirir, istediği bilgisayar sistemine girer, bilgi toplar, bilgi aktarır. Ben de bunların hepsini yapabiliyorum. Uzun süre dedektiflik şirketleri için çalıştım. Ama artık şirketlere güvenlik hizmeti veriyorum. Yaptığım anlaşmaya göre, güvenlik taramalarını yapıyorum.

(...)

Bütün bu anlattıklarınızı nasıl kanıtlayacaksınız?

- Hazırsanız, örnekler göstereceğim...

Buyurun...

- Diyelim ki, siz evde, laptop'unuzun önünde oturuyorsunuz. Bilgisayarınızdan müzik dinliyorsunuz. O sırada Facebook'unuz açık, Twitter'ınız açık. Başlıyorsunuz ojenizi silmeye, sonra duşa girip geliyorsunuz. Ben hem sizin bilgisayarınıza girip orada ne yaptığınızı görüyorum hem de sizi izleyebiliyorum...

Nasıl olabilir ki böyle bir şey!

- Oluyor işte, yapıyorum. Kamerası olan herhangi bir bilgisayara girip izleyebiliyorum.

RUHLARI DUYMUYOR EVLERİ İZLENİYOR

İnandırıcı gelmiyor bu söyledikleriniz bana...

- Bir isim verin o zaman, girip neler yaptığına bakalım. Ya da halihazırda bende açık olanlardan göstereyim. Bilgisayarın hiçbir yerinde de izlendiğine dair bir şey çıkmıyor. Ben kameramdan onu izliyorum, mikrofonumdan neler konuştuğunu duyuyorum. Bilgisayarının içinde ne var, ne yok istersem bakıyorum, istersem kendi bilgisayarıma kaydediyorum.

Şaka bu!

- Hayır. Değil.

(...)

Çok fena, kâbus gibi...

- Öyle. (Bu arada önündeki lap top'tan bilgisayarına girdiği birtakım insanları bana izlettirmeye başlıyor... ) Bakın, burası bir bekâr evi. Bu
evde, üç kız yaşıyor. Kızcağız, bilgisayarını açmış işini yapıyor, okul notlarını okuyor. Siz de görüyorsunuz şu anda. Arkadaki bornozlu da ev arkadaşı, diğeri de şimdi girdi odaya. Gördünüz mü, o da saçını kurutuyor. Biz bu evi, buradan izleyebiliyoruz. Onların haberleri bile yok.

KİMSE EVİNDE GÜVENDE DEĞİL!

Siz, beni de izlediniz mi?

- Yok hayır! Ama sistemin nasıl işlediğini gösterdiğim herkes aynı soruyu soruyor: "Beni de izledin mi?" Ben size, yaşadığımız çağda bunun nasıl mümkün olabildiğini anlatıyorum. Zaten bu röportaj çıktığında, ertesi gün nalburlar size dua edecek, herkes bilgisayarının kamerasına elektrik bandı yapıştıracak!
(İzlemeye devam ediyoruz...)