Murat Bardakçı

HaberTürk

"ELHAMDÜLİLLÂH, şükürler olsun yarabbi! Asırlardan buyana karşılaştığımız en büyük muamma çözüldü, eşi-emsali görülmeyen kabahatin sorumlusu bulundu ve işlenen bu büyük cürümde suçlunun basın olduğu ortaya çıktı!" diye başlıyor yazısına Murat Bardakçı.

"Hangi kabahatin sorumlusu yine basınmış?" diyecekseniz eğer; hani şu günlerdir "CHP'deki Atatürk resmini kim indirdi?" krizi var ya. İşte o!

Habertürk'teki bugünkü köşesinde Murat Bardakçı, konuyu öyle güzel özetlemiş ki kendisini günün köşe yazarı seçmezsek ayıp olurdu. 

Aylin Nazlıaka, yaptığı açıklamada suçu basına atınca Murat Bardakçı'dan okkalı bir cevap alıyor:

"Demek ki ne imiş? "...Basında işleniş biçimiyle yön değiştirmesi maalesef algısal boyutuyla gerçekleştirilen olay arasında fersah fersah fark yaratmıştır" şeklindeki nükleer fizik formülünü andıran ifadeden anlayabildiğim kadarı ile olayın duyurulması yahut Aylin Hanım'ın ifadesi ile "basına servis edilişi" sırasında bir işler olmuş, birşeyler yanlış yönlendirilmiş, basın da hadiseyi alıp bir güzel çarpıtmış ve nihayet Hanımefendi'nin ifadesi ile "Bir ııııııı... çığa dönüşmüş"!

Ah o basın yok mu, herşeyi hep yanlış yönlendiren, hiç durmadan hatâ eden ve yanlış üstüne yanlış yapan o basın? Bütün fenalıkların sorumlusu işte o mel'un basındır! Merzifonlu Kara Mustafa Paşa'yı Viyana önlerinde bir basın ordusu perişan etmiştir. Fransa'daki meşhur Saint-Barthélemy katliamını alçak gazeteciler yapmıştır, gaz odalarını kuranlar da Naziler falan değil, basındır! Üstelik, basının bu melânetleri tâââ Hazreti Adem zamanına kadar uzanır: Habil'ikardeşi Kabil değil, orada gizlenmiş olan bir muhabir öldürmüştür.

Bir işi yüzünüze-gözünüze bulaştırıp berbat mı ettiniz? Yüklenin, vurun basına! Açıklamanızın içerisine "algısal", "işleniş biçiminin yön değiştirmesi" yahut"kurumsal boyutta iletişim sorunu" gibisinden "çağdaş" bir-iki ifade de ilâve ediverdiğiniz takdirde en güçlü deterjanla yıkanmış gibi her hatâdan arınır, tertemiz olursunuz..."

Aylin Nazlıaka bir de açıklamasında kendisini Dreyfus'a benzetince Murat Bardakçı'yı tutabilene aşkolsun. Bakın nasıl bitirmiş yazısını Bardakçı:

"Hayır hanımefendi! Ortada bir Dreyfus hadisesi falan değil, Kemal Sunal’a bile rahmet okutacak bir komedi mevcuttur! Filmdeki paşa konağının yerini memleketin bütün dertlerini bir tarafa bırakıp haftalardır garip ve ne olduğu anlaşılamayan bir fotoğraf indirme tartışmasına kilitlenen CHP almıştır! Hadisenin taraflarının verdikleri demeçler Seferoğulları ile Tellioğulları’nın didişmesini ve rahmetli Kemal Sunal bu olup bitenleri takip edebiliyorsa emin olun “Böyle bir komediyi ben nasıl akıl edip de oynamadım? Ah, ne gişe rekorları kırardım” diye hayıflanmaktadır!"