Milliyet yazarı "Ben affetmiyorum" dedi ve ilk kez anlattı!
Milliyet gazetesi yazarı Gökçer Tahincioğlu ise, bugünkü köşesinde konuyla ilgili olarak dikkat çeken bir yazı kaleme aldı.
Gökçer Tahincioğlu yazısında, daha önce hiç paylaşmadığı
bir olaydan bahsetti. Tahincioğlu, ablasının 58 yerinden
bıçaklanarak, 3 aylık bebeğinin yanında, üç beş tane çeyrek altın
için hırsızlar tarafından öldürülmesini anlattı.
"AFFETMİYORUZ"
Cumhurbaşkanı Erdoğan'a, hükümete ve muhalefete seslenen
Tahincioğlu, "Yüksek siyaset gereği, 'tartıştığınız' 'ceza
indirimi' ya da 'af'"ın acı ve adaletsizlik hissi verdiğini ifade
etti.
"'Kader mahkûmu' dediğiniz insanlar yanlışlıkla suç işlemiş
değiller" diyen Tahincioğlu, "Bu kişiler yeni suçlar işlemeleri
için yeniden salınacaklar" dedi. Tahincioğlu, "Cezaevleri çok mu
dolu? Bir slogan, imza, mesaj, itiraz, açıklama nedeniyle
hapsedilenleri bırakın. Düşüncesi nedeniyle tutuklananları" diye de
ekledi.
Tahincioğlu ayrıca, "Yaşamları çalınmış insanları mağdur
edenleri affetme, indire indire kuşa çevirdiğiniz cezalarını
indirme hakkınız yok" diye yazarken, "Ve fark etmez siz affetseniz
de... Biz katilleri, gaspçıları, halkı soyanları, mafyayı,
çeteleri, insanları suça itenleri affetmiyoruz" dedi.
Gökçer Tahincioğlu'nun yazısı şu şekilde:
"Henüz 30 yaşındaydı.
Doktoraya başlamış, birkaç yıl önce kadro almış,
evlenmişti.
Aşktan kıymetli bir aşk halinin var olması, biriktire
biriktire kurulan o yaşama verilen emekten.
O, bir de anne olmayı hayal etti, bir yandan
biriktirdiklerine sevinirken.
Oğlu doğdu, izne ayrıldı.
3 ay ne çabuk geçmişti ve nasıl olup da sıkılmaya bile vakti
kalmıyordu.
O sabah, eşi işe gittikten sonra oğlunu emzirdi, yanına
uzandı, o uyurken biraz uyumak istedi.
Eve girmeyi günler öncesinden planlayan iki hırsızdan
habersizdi.
O iki hırsız, gasp ve hırsızlıktan daha önce cezaevine
girmişlerdi.
Onlarca sabıkaları vardı.
Cezaevinde tanışmış, birkaç ayda tahliye olmuş, yakındaki bir
eve yerleşmiş, bir bebeğin olduğunu anladıkları o evi gözlerine
kestirmişlerdi.
***
O genç anne, eve giren iki hırsız tarafından üç beş tane
çeyrek altın için öldürüldü.
Bir nefes, bir koku, bir sokuluş arayan ve muhtemelen çok
acıkan bebeği, saatlerce annesinin yanında ağladı.
2005 yılının bir bahar ayında 58 yerinden bıçaklanarak
öldürülen, kafatasında çatlaklarla 3 aylık bebeğinin yanında kanlar
içinde bırakılan o kadın, benim ablamdı.
***
Kamusal alanda hiç paylaşmadığım bu olayı, kişisel olarak bu
sistemin mağdurlar ya da suçlular için pozitif bir sonuç
üreteceğine inanmasam da suçtan zarar görmüş anneler, babalar,
kardeşler, çocuklar adına borç olarak aktarıyorum.
Ve Cumhurbaşkanlığı’na, iktidara, muhalefete seslenmeyi de
borç biliyorum.
Yüksek siyaset gereği, 'tartıştığınız' 'ceza indirimi' ya da
'af', katilleri kendi imkânları ve işini samimiyetle yapan birkaç
polis-savcı sayesinde bulan, 8 yıl duruşma kovalayan, kanıtları
toplayan, yargıyla boğuşan insanlara ve benzer durumdakilere sadece
acı ve 'adaletsizlik' hissi veriyor.
'Kader mahkûmu' dediğiniz insanlar yanlışlıkla suç işlemiş
değiller.
Büyük bölümü, değiştirilmek istenmeyen, suç ve suçlu üretip,
bir de onları sistematik olarak cezadan kurtaran bir düzenin
ürünü.
Ve bu kişiler yeni suçlar işlemeleri için yeniden
salınacaklar.
***
Cezaevleri çok mu dolu?
Bir slogan, imza, mesaj, itiraz, açıklama nedeniyle
hapsedilenleri bırakın.
Düşüncesi nedeniyle tutuklananları.
Kaderine razı olmayanları.
Mafyaya haraç vermemek için direnen ve polisten yardım
göremeyince iş yerini basan silahlı adamlara karşı koyarken
yanlışlıkla başkasına zarar verdiği için yatan mağdur insanları
bırakın.
İşkence görüp, yine dayağa maruz kalırken, kendini savunmak
için o erkeği öldürmek zorunda kalan mağdurları.
Kurtlu yemeklere, tahtakurusundan yataklara tahammül
etmeyenleri.
Hırsızlığı meslek edinmeyen ama doymak ya da doyurmak için
bir ekmek çalanları.
Bir komisyon kurulur, mağduriyet nedeniyle ceza yatanların
dosyaları belirlenip tasnif edilir ve onlardan özür dilenir, zor
değil.
Adaletsizliği tanımak güç değil, yargı da isterse
halleder.
İpucu verelim; ne mafya, ne uyuşturucu satıcıları, ne gasp
sanıkları bu kapsamda değiller.
***
'Katillere af getirmiyoruz' demekle olmuyor, olaylar da
farklı, insanlar da.
Bizim dosyamızda katillerden biri delil yetersizliğinden
gasptan ceza alıp 3-5 yıl yatıp çıktı, diğeri cinayetin yanında bir
de hırsızlıktan mahkûm oldu.
Ayırt edin ceza maddeleriyle ayırt
edebiliyorsanız.
Edemezsiniz.
Ama zaten işlemeyen yargıya güvenip de yıllarını hakkını
aramak için vermiş, yaşamları çalınmış insanları mağdur edenleri
affetme, indire indire kuşa çevirdiğiniz cezalarını indirme
hakkınız yok.
Ve fark etmez siz affetseniz de...
Biz katilleri, gaspçıları, halkı soyanları, mafyayı,
çeteleri, insanları suça itenleri affetmiyoruz.
Hesap verecekler her biri; tüm devirlerde, dört mevsimde ve
yedi iklimde."