Memduh Bayraktaroğlu: 'Gençler saygılı orta kuşak gazeteciler küfürbaz'

Habertürk gazetesinden Kübra Par, Memduh Bayraktaroğlu ile buluştu, hem gazetecilik geçmişini hem de dünden bugüne Türk medyasının halini konuştu.

Memduh Bayraktaroğlu, gazeteciler.com sitesinde medya analizleri yazıyor, günün kaybedenini, kazananını belirliyor. Kimi köşe yazarlarını alkışlarken kimilerini yerden yere vuruyor. Yazdıklarına kızıp küfreden de oluyor, arayıp teşekkür eden de... Ama kimse duyarsız kalamıyor... 

Habertürk gazetesinden Kübra Par, Memduh Bayraktaroğlu ile buluştu, hem gazetecilik geçmişini hem de dünden bugüne Türk medyasının halini konuştu.

Bir dönem keskin yazılarıyla tepki çeken, 28 Şubat sonrası işini kaybeden, şimdi tüm enerjisini medya eleştirilerine ve yeni romanlarına harcayan Bayraktaroğlu ile buluştum, hem geçmişte yazdıklarıyla yüzleşmesini hem de o günlere kıyasla bugünkü medyanın halini analiz etmesini istedim...

ANA AKIM DİYEBİLECEĞİMİZ ÜÇ GAZETE KALDI

Türk basınını kategorilere ayırmanızı istesem nasıl bir tablo çizersiniz?

Medya gruplaştı. Bir yanda iktidara her şartta destek veren medya; diğer yanda iktidara her şartta muhalefet eden medya ve ortada, gerçekten gördüklerini yazan merkez medya... Merkez medya kime yarar kime zarar diye bakmadan kamuoyu menfaati için haber yapıyor. Ana akım diyebileceğimiz üç gazete kaldı. Hürriyet ve Habertürk önde. Muhalif sol medya merkez medyaya, ki yalnızca Aydın Doğan ve Turgay Ciner kaldı; “Gel bizimle ol, sadece muhalefet et” diyor. İktidar medyası da “Hayır, gel bizimle ol, yolsuzluk iddialarını görmezden gel” diyor. Hürriyet ve Habertürk çölleşmiş bir medyanın içinde iki ağaç gölgesi gibi. Milliyet için aynı şeyi söyleyemem çünkü bazen ipin ucunu kaçırıyorlar.

Ya medya üzerindeki baskı? 

Bugünkü medya iktidardan değil, rakip medyadaki köşe yazarlarından korkuyor. İktidar değil gazeteci gazeteciyi kovduruyor! 

‘LİBERAL DEMOKRASİ İŞ İNSANINA TERCİH ÖZGÜRLÜĞÜ VERMELİ’

Ya gazete patronları ve iktidar arasındaki ilişkiler? 

Patronların siyasi tercihlerini asla eleştirmem. Bütün gelişmiş demokrasilerde medya patronları taraf olurlar. Fakat gazetelerini iktidarın eline verdikleri an iş bitiyor.

Gelişmiş demokrasilerde mi?

Liberal demokrasilerde... Liberal demokrasi iş insanına siyasal tercih özgürlüğü vermeli ama o tercih özgürlüğü, taraftarlığa, amigoluğa dönüşmemeli. Örneğin Aydın Doğan’ın 30 Ağustos resepsiyonuna maaile katılmasını doğru bulmadım. 

Resepsiyona katılmak neden doğru bulunmayacak bir anlama gelsin ki? 

Tek başına gidebilirdi. Ya da aile üyeleri Erdoğan ile farklı zamanlarda tokalaşabilirlerdi. Keşke bütün medya patronları bir araya gelip Erdoğan’ı kutlasalardı. “Medya olarak bir bütünüz ve sizin Cumhurbaşkanlığınızı kabul ediyoruz ama işimizi yaparken bize müdahale etmeyiniz” mesajı verselerdi.

‘YILMAZ ÖZDİL’E ‘AK PARTİLİ SEÇMENLERİ İNCİTME’ DEDİM DİNLEMEDİ’

Yılmaz Özdil’in ayrılışı ile ilgili ne düşünüyorsunuz?

Hükümet üzerinden gelen bir baskı yok. Kendisi de böyle bir şey söylemedi. Hürriyet’te huzur bulamadı, çünkü onun gibi düşünenler Sözcü’deler. Yayınlanmayan yazısında bir şey yoktu ama daha önce çok sert yazılar yazdı. “Müstahaklar” demesi, Mardinli olduğunu gizlemesi yanlış... Özdil’e “AK Partili seçmenleri incitme, göbeğini kaşıyan huni kafalı adam deme. Sen onları aşağıladıkça, onlar kendilerinde Tayyip Erdoğan’ı tecessüm ettiriyor” dedim, dinlemedi.

"ESKİLER MUHALİFTİ, BUGÜNKÜLER DÜŞMAN"

'Öyle yazdığım için pişmanım'

Bugün iktidara yakın kalemleri eleştiriyorsunuz ama siz de Çiller döneminde yazdıklarınız için eleştiriliyorsunuz...

Kadın olduğu için Tansu Çiller’e yapılanları hazmedemedim.

Bugün olsa yine aynı şeyleri yazar mıydınız? 

Dilimi değiştirirdim. O günkü dil çok kötüydü. Birbirimize karşı çok aşağılayıcı ve kırıcı bir üslup kullanıyorduk. Belden aşağı vuruyorduk. İğrenç bir dildi... Şimdi bakınca kendimi tanıyamıyorum. Bir de BTV adlı bir kanalda program yapıyordum. O kanalda medya patronları ve gazeteciler hakkında tiksindirici altyazılar geçiyordu. Benim yazdırdığım düşünülüyordu. Bana ait olmadığını anlatamadım.

Çiller’e neden o kadar düşkündünüz?

Çiller’i savunmadım ama mağdur edildiği için korudum. Hakiki bir liberal demokrattı. O kadar iftira attılar, hiçbir gazeteciyi patronuna şikâyet etmedi. Eşinin yaptığı söylendi gerçi...

Çiller dönemi sütten çıkmış ak kaşık mıydı? Başta faili meçhul cinayetler olmak üzere pek çok eleştiri yapılır...

Faili meçhuller konusunda kesinlikle haklısınız. Erkeklerle oturup rakı masasında sohbet edemeyen, kendisine gelen tüm bilgilerin önce kocasından geçtiği bir Başbakan düşünün...

Bunlar da eleştirilmesi gereken zayıflıklar değil mi? Mazur görebilir miyiz?

Onu sadece Mayıs 1996 ile Haziran 1997 arasında korudum. Danışmanlığını da 2000-2002 arasında yaptım. Faili meçhullerini her zaman eleştirdim.

Köşe yazarı olmak yükü ağır bir statü. Geçmişte de böyle miydi?

Eskiden köşe yazarı demek cebinde kendi gazetesi Babıâli Yokuşu’nu çıkmaya çalışan, altında arabası ya da sağında solunda koruması olmayan, ay başını zor getiren insanlar demekti. Rahmetli Turgut Özal’dan sonra çok öne çıktılar. Özel kanallar devreye girince ahkâm kesmek, iktidardan yana olmak çok cazip hale geldi. İktidardakiler de bunu çok sevdiler.

Muhalif olmak da cazip hale gelmedi mi?

Tayyip Erdoğan döneminde iktidar olmakla Ecevit ya da Demirel döneminde muhalif olmak arasında büyük fark var. Eskiden köşe yazarları muhalifti, bugünküler düşman. Demirel döneminin muhalifleri kişisel nefretten ya da karısının saçı başı yüzünden değil politikaları yüzünden muhalefet ederlerdi. Bugün Erdoğan’ı kişisel hınçları yüzünden eleştirenler var. İktidarın hiç mi iyi yaptığı bir şey yok? Karşılarında defalarca seçim kazanmış bir adam var. Ekonomide, sağlıktaki başarılarını söylemeden olmaz...

Gazeteciler.com’da medya analizleri yazıyor, günün kazananlarını ve kaybedenlerini belirliyorsunuz. Arayıp “Niye böyle yazdın?” diye çıkışan oluyor mu? 

Çok... Küfredip telefonu kapatan, sonra açıp özür dileyen... (Gülüyor)

GENÇLER SAYGILI, ORTA KUŞAK KÜFÜRBAZ

Gençleri nasıl buluyorsunuz?

Ezgi Başaran’ı çok alkışlıyorum, iyi bir gazeteci. Cansu Çamlıbel’i ve Melis Alphan’ı da beğeniyorum. Ceren Kenar başlangıçta kötüydü, son dönemde toparlanmaya başladı. Aralarında çok cesur olanları var. Özgür Mumcu’ya bayılıyorum mesela. Genç gazeteciler saygılı, orta kuşak saygısız. 70’li yıllardan sonraki yazarlar çok küfürbaz, hakaretamiz yazıyor. 

‘BURHAN ÖÇAL İLE AYNI ORKESTRADA ÇALDIK’

Bir dönem müzikle de ilgilendiğiniz doğru mu?

Evet, müzisyenlik dönemim var. 1967’de Kırklareli’nin tek dans orkestrasında solist olarak başladığımda lise birinci sınıftaydım. Üniversite için İstanbul’a geldiğimde Şişli Düğün Salonu’nda Gölgeler Orkestrası’nın solistliğini yaptım. Aynı dönemde Kazablanka ve Galata Kulesi restoran katında şarkı söyledim. Dünyanın en başarılı perküsyon sanatçılarından sevgili dostum Burhan Öçal daha sonra benim çalıştığım Damlalar’da bateri çaldı.

AHMET HAKAN LOKMAYI ÇİĞNEYİP OKURUN AĞZINA VERİYOR

SÖZCÜ’yü elime almak istemiyorum ama işim gereği okuyorum çünkü büyüyor. Hakaret içeren bir dil kullanıyor, küfürlü manşetler atıyor. Eskiden Öncü diye bir gazete vardı. Maalesef ben de yazarlarından biriydim. Şimdi Sözcü’nün dili Öncü’nün aynısı... Hükümet medyası o kadar hata yaptı ki Sözcü’yü büyüttüler. Bu şartlarda giderse Posta’yı ve Hürriyet’i de geçecek.

GAZETELERİN geleceği bilgi veren özel haberlerde; çünkü ajans haberleri gündüz internet sitelerinde eskitiliyor. Köşe yazarları haber analiz yapmalı. Ahmet Hakan gibi kısa ama çok farklı konularda yazanlar habercilerin yerini alıyorlar. Ahmet Hakan lokmayı çiğneyip okurun ağzına veriyor.

EVİMİZ gazete mezarlığı gibi. Güne çok erken başlıyorum ama adil olmak için yazılarımı çok geç yazıyorum. Her gün 60-70 köşe yazarı okuyorum. Kaçırdığım programları da arşivden seyrediyorum.

‘ALTAYLI İLE İNSANLARI DOĞRUYORDUK!’

Fatih Altaylı ile bir dönem radyo programı yapmışsınız...

Best FM’i yönetiyordu. Ben de Milliyet’ten yeni kovulmuştum. Fatih çok delikanlı bir adamdır. “Memduh Abi bizde iktisat yorumları yapar mısın?” diye sordu. Birkaç ay yaptık... Ne onun dilinde kemik var, ne benim dilimde... İnsanları doğruyorduk! İşadamı, siyasetçi, hiç umurumuzda değildi... Çok gençtik... Şimdi çok efendileştim!