Melih Altınok sordu: İlber Hoca'dan ne istiyorlar?
Sabah yazarı Melih Altınok, Kültür ve Turizm Bakanlığı danışmanı olan İlber Ortaylı'ya yönelik eleştirileri köşesine taşıdı.
Kültür ve Turizm Bakanlığı danışmanı olan ve daha öncesinde ise kişisel kütüphanesini Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ne armağan eden Prof. Dr. İlber Ortaylı bu gelişmeler sonrasında sonrasında oluşan tepki yağmuruna açıklık getirerek, maaş almasının söz konusu olmadığını belirtmişti.
Sabah yazarı Melih Altınok, İlber Ortaylı'nın Kültür Bakanlığı'na danışman olmasına ve kitaplığını Türkiye Cumhurbaşkanlığı'na bağışlamasına taktıklarını ve dün atılan "İlber Ortaylı aydın mı" başlıklı manşetin ise ibretlik olduğunu söyledi. Altınok, Ortaylı eleştirileri için şu ifadeleri kullandı:
Ülke yönetiminin İlber Hoca gibi birikimli bilim adamalarına danışmasına niçin kızıyorlar, karşı çıkıyorlar dersiniz? Ortaylı'ya danışılması Türkiye'nin yararına olmaz diye mi yoksa değerli hocamız da Avusturya doğumlu bir Kırım Tatarı olduğu için mi? Daha mantıklı bir cevap bulanınız varsa duymak isterim.
Peki ya İlber Hoca’dan ne
istiyorlar?
McKinsey konusunu yazmayan kalmadı... Bildiğiniz üzere kimileri
bu hizmet alımını destekliyor, kimleri de Abdurrahman Dilipak gibi
karşı çıkıyordu.
Tartışma, cumartesi günü Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın
açıklamasıyla boyut değiştirdi:
"Kılıçdaroğlu ücreti mukabil tutulmuş bir danışmanlık şirketi
(McKinsey) üzerinden aklı sıra bizi köşeye sıkıştırmaya çalışıyor.
Tüm arkadaşlarımıza söyledim, bunlardan fikri danışmanlık bile
almayacaksınız dedim."
Dün baktım, Davutçular, küskünler ve siyasal İslamcılardan Karanlık
Oda'cılara, oradan FETÖ'cülere kadar uzanan bir koalisyon anında
teneke çalmaya başlamışlardı...
Medyada, Bakan Berat Albayrak'ın yaklaşık bir hafta önce duyurduğu
McKinsey projesini destekleyenler "bakalım şimdi ne
diyeceklerdi?"
"Görmüş müydük..."
***
McKinsey meselesini, ekonomi yönetiminin teknik bir tercihi olarak
gördüğüm ve garipsemediğim için bugüne değin herhangi bir yorum
yapma ihtiyacı duymadım...
Araya girmeyi de hiç sevmem. Soruların muhatapları da mutlaka cevap
vereceklerdir.
Ama şu neyi "gördüğümüz" konusunda birkaç kelime etmek
zorundayım.
Çünkü konu, Türkiye ekonomisine olumlu katkı sağlayacak, yani
hepimizin geleceğini, cebini ilgilendiren bir girişimin
akıbeti.
McKinsey değerlendirmeleriyle, yabancı yatırımcıya ihtiyaç duyan
Türkiye gibi ülkelerin piyasalardaki güvenine katkı sağlamayı
amaçlıyor. Yani, kamu maliyesi yönteminin devri gibi bir durum söz
konusu değil.
Kaldı ki McKinsey'le daha önce de çalışılmış... Varlık Fonu
sürecinin başlarında.
Dahası şirketin Türkiye Ofisi'nde çalışanlar da iyi eğitimli, daha
önce ülkemize faydalı danışmalık projeleri yönetmiş parlak Türk
gençleri. Bu insanların, sadece bir ABD şirketinde çalışıyorlar
diye bizden daha az yurtsever olduklarını iddia etmek saçmalık olur
değil mi?
Özetle, başarılı olurdu ya da olmazdı, ama bence McKinsey tercihi,
rasyonel bir girişimdi.
***
Cumhurbaşkanı belki, McKinsey'e yönelik eleştirileri yerinde bulup
bu karara varmış olabilir. Belki de benim açıklamasından anladığım
gibi, "kimi ağızlara malzeme vermemek için" böyle bir çıkış
yapmıştır.
Sebep ne olursa olsun sonuçta, sırf siyasi hasımlarının hanesine
yazılacak diye Türkiye'nin iyiliğine olan her hamleye karşı çıkan o
ağızlar şapırdayınca üzülüyor insan.
Zira akılları kötücüllüklerine yetişmediği için şanslı olduğumuz bu
karanlık tipler kazandıkça Türkiye kaybediyor.
Baksanıza şimdi İlber Ortaylı'nın Kültür Bakanlığı'na danışman
olmasına ve dev kitaplığını Türkiye Cumhurbaşkanlığı'na
bağışlamasına takmışlar.
Dünkü "İlber Ortaylı aydın mı" başlıklı manşetleri ibretlikti
mesela!
Hadi, McKinsey'e "Amerikalı" diye karşı çıktıkları masalına
inanalım. Peki, ülke yönetiminin İlber Hoca gibi birikimli bilim
adamalarına danışmasına niçin kızıyorlar, karşı çıkıyorlar
dersiniz?
Ortaylı'ya danışılması Türkiye'nin yararına olmaz diye mi yoksa
değerli hocamız da Avusturya doğumlu bir Kırım Tatarı olduğu için
mi?
Daha mantıklı bir cevap bulanınız varsa duymak isterim.