Melih Altınok, sanatçıları bombaladı! Cem Yılmaz, Athena Gökhan ve Zülfü Livaneli...
Sabah yazarı Melih Altınok, Cem Yılmaz, Athena Gökhan ve Zülfü Livaneli üzerinden sanat dünyasına ciddi eleştirilerde bulundu. Sanatçıların kendilerini meslekleri üzerinden tanımlamadıklarının altını çizen Altınok, siyasi paylaşımlar yapılmasını eleştirdi.
Son zamanlarda sanatçıların neredeyse her paylaşımları siyasi...
Elbette sanatçılarında siyasi eleştirileri olabilir ama Melih Altınok, doğru bir yere temas ederek "kendisini işi ile tanımladıkları tek bir paylaşımları bile yok" diyor.
Altınok; Cem Yılmaz, Athena Gökhan ve Zülfü Livaneli üzerinden sanat dünyasına bomba eleştirilerde bulunuyor.
İşte Melih Altınok'un yazısı:
Bir sanatçının "üretemiyorum üretemiyorum" diye
bağırmasından daha absürt bir şey varsa sanırım o da
"ürettirmiyorlar ki" diye yakınmasıdır.
Sosyal medyanın yaygınlaşmasıyla birlikte, ünlülerin her
gün ünlü kalma kaygısından kaynaklanan bu acıklı
kabızlık hali daha görünür oldu.
Açın herhangi bir Facebook, Twitter, İnstagram hesabını,
bakın...
Kaç tane kendini işiyle tarif eden, üreten
"marjinal" var, bir bakın.
Tüm hesaplar, taşra parti
teşkilatları münazarası gibi...
Basit politik mesajlar... Bol "kahrolsun"lu, "yaşasın"lı
sloganlar...
Hep yükselen tarafa doğru yatarak... Ve hep yakınarak, sitem
ederek, söylenerek...
Komedyen Cem Yılmaz'ın yeni filmi vizyona
girerken, sosyal
medya hesaplarına gala'nınki yerine, "Saray"dan gelen
29 Ekim Cumhuriyet Bayramı
Resepsiyonu davetiyesinin resmini koyması mesela...
Dahası, altına "katılamayacağım" notunu düşerek
mutlu sona bağlaması... Anlattığım ruh halinin son ve en
karakteristik örneği olmalı.
Zira işlerin kesat gittiği son günlerde daha çocukça ya da
daha görgüsüzce olanını bulmak kolay değil.
***
Ama bir de eskisi gibi filmleri, şarkılarıyla değil
de alelade siyasi dedikodularda taraf
olup itibarlarına jilet atmalarıyla gündeme gelen
sanatçılarımıza sormalı değil mi?
Onlara bakarsanız, haklarında son dönemde gündeme gelen tüm
eleştirinin kaynağı politik... Yeniden çok moda olan
deyimle "maksatlı." Mesela seçimlerde sahneye fırlayıp
tuttuğu parti için açıkça oy isteyen Athena Gökhan...
Seçimden sonra vakit kaybetmeden, destek mesajları unutulmadan o
partinin kazandığı Belediye'ye konser vermesi normalmiş gibi,
kendisini eleştirenlere kızıyor.
Mesele politik değil, zaten politika bu değil arkadaş.
Sürekli didaktik bir dilde öğütler verdiğin gençler, senin yeni
tanıştığın 1984'leri falan klasik diye okumuyorlar bile.
İnsanlar sadece, "Be adam bari biraz bekle de
sonra ücret mukabilinde şarkı söyle, baş başa yemeklerde
selfieler çektiğin sevgili belediye başkanına" diyorlar.***
Yani kızdıkları şey tek kelimeyle çiğlik.
İnsani bir şeyden bahsediyorum.
Tıpkı kabızlık ve tezahürleri gibi...
Ama tabii çok da üzerlerine gitmemek lazım. Ne de olsa rol
modelleri memleketteki duayenler... Boynuz olsalar da geçecekleri
kulak belli...
Öyle ya, kendi adına açılan sanat merkezinin kapısına dikilen
heykel tıraşa "yahu sen ne yapıyorsun" diyemeyen Zülfü
Livaneli gibi işçi dostu, solcu, halkçı sanatçılarımız, ustalarımız
var bizim.
Evet, evet, Zülfü Bey'in elini dengiymiş gibi Nazım
Hikmet'in omzuna koyduğu o heykelden bahsediyorum.
Ankaralılar görmedilerse gidip mutlaka görsünler...
Söylediklerim bir anda gözlerinin önünde canlanacak.
Garanti ediyorum.
Bu arada Zülfü Bey hakikaten niçin? Neden
kabul ettiniz bu pozu?
Lütfen, "heykeltıraş arkadaşı kırmak istemedim, çünkü
onun da mavi hayalleri vardı" falan deyin, söz
inanacağız.
Bunu da garanti ediyorum.