Melih Altınok: Otomatik portakal
FOX TV’nin Mersin Şehir Hastanesi’nde yaşanan sıkıntılara ilişkin yaptığı haber gündeme oturdu.
Sabah yazarı Melih Altınok bugün FOX'un olay
yaratan haberini köşesine taşıdı. Gazetecinin yegâne
sorumluluğunun muhaliflik değil, eleştirellik olduğuna dikkat çeken Sabah yazarı
Altınok, "Kendilerine sorarsanız, Fatih Portakal'ın "kimse
yaptırmadı kendimiz yaptık" dedikleri düzmece haber bir gazetecilik
faaliyeti. Çünkü onlara göre gazeteciliğin birincil
görevi "muhaliflik"... Bu yüzden de haberin
doğruluğundan, mantığından ziyade işleviyle, yani
muhalefet edilene
verebileceği zararla ilgileniyorlar" ifadelerini
kullandı.
MELİH ALTINOK'UN
YAZISI
Dün FOX TV anchormen'i Fatih
Portakal'ın, öyküsü bir şehir
hastanesindegeçen haberi tartışıldı. İzlemeye
vakti olmayanlarınız için, mutlu sonla bitmeyen
filmi (VTR) kısaca anlatayım.
Bacağında "ölümcül yumuşak doku
zedelenmesi" olduğu söylenenfigüranımız,
dünyanın en büyüklerinden
biri olan Mersin'deki
Şehir Hastanesi koridorlarında görünür...
Koltuk
altındaki değneklerinin yanında, yürümesine
yardımcı olan bir de tam
teşekküllü TV muhabiri (Cevat
kelle'den bahsetmiyorum) vardır.
Üst ses konuşur:
Acaba ikili, tüm tehlikeleri ve
zorlukları atlatıp hastanenin MR çekilenbölümüne
ulaşabilecekler midir? Öyle ya Kastamonuluların
dediği gibi, her şeymümkündür, "Ayı da çıkabülü, taş
da dışa bülü."
Buradan sonrası spoiler
vermeye girer ama dayanmayacağım,
bu heyecanverici
serüvenin sonunu söyleyeceğim.
Hiçbir şey olmaz!
Evet, olmaz. Son sahnede kahramanımız koltuk
değneklerini eline alır ve kameraya dönüp şöyle
der:
"Hasta değilim. İyileştiği için bacağımdaki alçıyı çıkartmaya
geldim sadece. Bu hikâyede ne aradığımı bilmiyorum. Amacım muhabire
yardım etmek değildi."
Haklısınız... Bu sinopsisten film değil, çıksa çıksa
absürt bir fıkra çıkar. Onu da sonunda
dinleyenden bir hakaret işitileceği için kimse anlamaz.
Ama bu berbat fıkrayı haber
diye izlettiler aptal
sandıkları millete... Adıyla müsemma (Fox: tilki) okyanus
ötesinin bir kanalında.
Ne adına?
Kendilerine sorarsanız, Fatih Portakal'ın "kimse
yaptırmadı kendimiz yaptık" dedikleri düzmece haber bir
gazetecilik faaliyeti. Çünkü onlara
göre gazeteciliğin birincil
görevi "muhaliflik"... Bu
yüzden de haberin
doğruluğundan, mantığından ziyade
işleviyle, yani
muhalefet edilene verebileceği
zararla ilgileniyorlar.
Oysa gazetecinin gözünü,
yalan haber yapacak kadar
döndüren şeyin ta
kendisi ideal olarak sunulan bu
muhaliflik misyonu.
Çünkü gazetecinin yegâne sorumluluğu muhaliflik
değil, eleştirelliktir. Bu ilke, onu kör
taraftarlıktan, hataya düşmekten, yalana sarılmaktan kurtaracak
güçlü bir rehberdir.
Eleştirellik yerine muhalifliği
seçen gazetecilerin, yalanı otomatikleştirenbirer
makineye dönüşmesi mesleki bir hastalığın
ötesinde bir "insanlık durumu."
Ve bunu en güzel anlatan da bence "insanoğluna sistematik bir
baskı uygulayarak onu otomatik işleyen makine haline getirenlere"
yalın kalem saldıran Anthony Burges. Yazarın "Otomatik
Portakal"ına bir göz atalım:
"Cockney dilinde (İngiliz argosu) bir deyiş vardır.
"Uqueer as as clockworkorange." Bu deyiş, olabilecek
en yüksek
derecede gariplikleri barındıran
kişi anlamına gelir. Bu çok sevdiğim lafı, yıllarca bir kitap
başlığında kullanmayı düşünmüşümdür.
Bir de tabii Malezya'da "canlı" anlamına gelen
"orang" sözcüğü var. Kitabı yazmaya başladığımda, rengi ve hoş bir
kokusu olan bir meyvenin kullanıldığı bu deyişin, tam da benim
anlatmak istediğim duruma, Pavlov
kanunlarının uygulanmasına dayalı bir
hikâyeye çok iyi oturduğunu düşündüm..." Bir de yalancı
portakal meyvesi var efendim... Özellikle
diz kireçlenmesi olanlara tavsiye ediliyor. Üstelik
mevsimindeyiz de