Mehmet Barlas'tan Vatan Şaşmaz'ın öldürülmesiyle ilgili çarpıcı soru
Oyuncu ve sunucu Vatan Şaşmaz'ın öldürülmesinin ardından Sabah gazetesi yazarı Mehmet Barlas bireysel silahlanmanın ne denli artmış olacağına dikkat çekerek "Amerika mı oluyoruz" diye sordu.
"Conrad Otel'de bir ayı aşkın süredir kalabilecek
maddi imkâna sahip bir kadının tabanca taşıması aklı yormuyor mu?
Eskiden bu gibi durumlar ancak romanlarda olabilirdi. Dünkü
gazetelerde yer alan cinayet haberlerine bir bakın... " ifadelerini
kullanan Mehmet Barlas, "Silah sahibi olmanın özgürlüğün bir
yansıması biçiminde algılandığı ABD'deki cinayetlerin katliamlara
dönüştüğünü görmüyor muyuz?" dedi.
Mehmet Barlas, "Vatan Şaşmaz'ın aklını tutkusuna kurban
etmiş bir kadın tarafından katledilmesi, sivil toplumdaki
silahlanmanın hangi noktalara dayanabileceğini göstermiyor
mu?" vurgusunu yaptığı yazısında bireysel silahlanmanın
artmasından dert yandı.
İŞTE MEHMET BARLAS'IN
BUGÜNKÜ YAZISI:
Sevgili Vatan Şaşmaz'ın insanı hem tarifsiz kederlere gömen hem de
derin düşüncelere yönlendiren ölümü, insan ilişkilerinin bazen ne
tür hastalıklı tutkulara konu olabileceğini kanıtlıyor.
Hastalıklı
tutku
Biz toplum olarak erkeklerin hastalıklı tutkuları nedeniyle
kadınları öldürmesine alışık olduğumuz için, Vatan Şaşmaz'ın bir
kadın tarafından öldürülmesi hepimizi derinine etkiledi. Bugün
Vatan'ın eşine ve ailesinin bütün fertlerine sabır ve sevgili
meslektaşımıza rahmet dilemekten başka bir şey yapamamanın
çaresizliği içindeyiz.
Silahlanıyoruz
Bu vesile ile sanırım hepimizi rahatsız eden bir duruma değinmenin
de zamanı gelmiş bulunuyor... Bu durumu "Sivil toplumun
silahlanması" şeklinde özetleyebiliriz. Evet... Turgut Özal
döneminde sivillerin de silah sahibi olmalarını ve
taşıyabilmelerini mümkün kılan yasalaşmanın, günümüzde vardığı
nokta, magandaların her gün işledikleri sayısız cinayet haberlerine
dayanmış bulunuyor.
Akıl dışı bir
durum
Bir düşünün... Conrad Otel'de bir ayı aşkın süredir kalabilecek
maddi imkâna sahip bir kadının tabanca taşıması aklı yormuyor mu?
Eskiden bu gibi durumlar ancak romanlarda olabilirdi. Dünkü
gazetelerde yer alan cinayet haberlerine bir bakın... Örneğin
Gaziantep'te yeğenini vuran amcanın silah sahibi olması, hangi
gerekçeye dayalı olabilir? Trafikte anlaşmazlığa düştüğünüz bir
diğer aracın sürücüsünün silah taşımadığına emin olabilir
misiniz?
Amerika mı
oluyoruz?
Türkiye'deki ruhsatlı ve ruhsatsız silah sahiplerinin sayılarının,
İsviçre'nin ya da Yunanistan'ın nüfuslarından fazla olduğunu tahmin
etmek mümkündür. Düğünlerde ceplerindeki silahları çıkartıp havaya
ateş edenlere adeta bir geleneğin yansıması biçiminde bakılmıyor
mu? Oysa biz böyle bir toplum değildik ki. Silah taşıyan siviller
günlük yaşamın öğeleri değildiler yakın zamana kadar... Silah
sahibi olmanın özgürlüğün bir yansıması biçiminde algılandığı
ABD'deki cinayetlerin katliamlara dönüştüğünü görmüyor muyuz?
Vatan Şaşmaz'ın aklını tutkusuna kurban etmiş bir kadın tarafından
katledilmesi, sivil toplumdaki silahlanmanın hangi noktalara
dayanabileceğini göstermiyor mu?