Mehmet Barlas, "köşe yazarlığının unutulmuş nitelikleri"ni hatırlattı!

Medya mahallesindeki kavgalar, her fırsatta birbire laf sokmaları "medya iftarı" yazılarındaki laf sokmalar takip edince Mehmet Barlas, Peyami Safa'dan yardım istedi!...

Sabah gazetesi yazarı Mehmet Barlas, gazete köşe yazarlığının unutulmuş niteliklerini yazdı...

Tabii ki de Peyami Safa'nın "Muharrirlikte nasıl tutunabilirsiniz" başlıklı makalesini aynen paylaşarak yaptı bunu Mehmet Barlas...

Peki Mehmet Barlas'a Peyami Safa'nın o yazısını yeniden yayınlatan şey neydi?..

Köşe yazalranının hem kendi aralarında hem de iktidar ve muhalefetle kavga ettiğini görmek ve Huber'deki "medya iftarı"nın ardından iftara katılan bazı isimlerin verdiği kulis bilgiler...

Özellikle de Yeni Şafak yazarı Kemal Öztürk'ün kulis bilgileri...

İşte Mehmet Barlas'ın o yazısı:

GAZETE KÖŞE YAZARLIĞININ UNUTULMUŞ NİTELİKLERİ... 

Her sabah olduğu gibi dün sabah da meslektaşlarım olan köşe yazarlarını okurken, yine hem kendi aramızda, hem de iktidarla, muhalefetle kavga ettiğimizi gördüm. Mesela Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Huber'deki iftarına davetli olan meslektaşlarımızdan bazıları için bu davet bile birbirine laf dokundurmak için adeta bir fırsat oluşturmuştu.
O kadar ki bazıları kimlerin namaza başladığını, kimlerin gizlice sigara içtiklerini falan köşelerinde malzeme olarak değerlendirmişlerdi.

Hatırlayalım
Sade roman edebiyatının değil köşe yazarlığının da önemli isimlerinden olan Peyami Safa'nın 29 Ağustos 1939'da "Yedigün" dergisinde Server Bedi imzasıyla yazdığı"Muharrirlikte nasıl tutunabilirsiniz" başlıklı makaleyi yıllar önce yine hatırlatmıştım...
Bu makaledeki köşe yazarı tanımına işlediğimiz konular açısından acaba ne kadarımız uyuyoruz?
Huber iftarı ertesinde bugün bu makaleyi yine hatırlatmak gerektiğini hissediyorum:

Diploma şart mı?
"- Diploma mı? Ne gezer!
Bu cadde pek çok diplomalılar da görmüştür. Paris, 'ulumu siyasiye' politeknik, Sorbon mezunları, Kembriç ve Oksford'dan parlak diploma almış olanlar da bizim yokuşa uğramışlar, tek gözlüklerinin altında kısılan istihfaflı bakışları ile piyasayı süzerek bir, iki ay içinde matbuat çarşısının bütün şöhret ve kıymetlerine hâkim olacaklarını sanmışlar, nihayet büyük bir hayal sukutu ile bu sevdadan vazgeçerek, bir hariciye memurluğunda karar kılmak üzere Babıali'den ayrılmışlardır."

Diplomasızlar
"- Bilakis bu meslekte şöhret yapanların yüzde doksan dokuzu diplomasızdır.
Abdülhak Hamit, Tevfik Fikret, İsmail Safa, Ziya Gökalp, Süleyman Nazif, Abdullah Cevdet, Yakup Kadri, Ahmet Haşim, Falih Rıfkı ilah... ilah... yüksek mektep mezunu değillerdir. Evvela Türkçeyi iyi yazacaksınız.
Bu iyi yazmak işini, sade gazetecilik üslubunun talep ettiği dar manada almayın. Bu şekilde her gün imzası çıktığı için herkesin tanıdığı, fakat parıltısız ve alelade bir köşe fıkracısı olursunuz..."

İyi yazı nedir?
"- İyi yazıdan maksat, hem edebi kaliteye, hem de fikir ve kültür cevherine sahip yazı demek. Bu kültür dar olmamalı.
Mesela yalnız hukuk, yalnız tarih, yalnız iktisat yetişmez.
Bütün manevi bilgileri, insanlığın bütün fikir tarihini ve bütün modern cereyanları bileceksiniz.
Bilmek de kafi değil. Bütün o meseleleri sevecek, her gün düşünecek ve önünüze serdiği muammalar içinde pişeceksiniz.
Her gün bu karanlıklardan çıkmak için, kendi kafanızda bir ışık arayacak, ona doğru koşacak ve okuyucularınızı da koşturacaksınız." Peyami Safa'nın "İyi muharrir" tanımı olan "Her gün bu karanlıklardan çıkmak için, kendi kafanızda bir ışık arayacak, ona doğru koşacak ve okuyucularınızı da koşturacaksınız" cümlesini daima hatırlamalıyız.