Meğer ne kadar kötü insan varmış! Yapılan yorumları içi almamış
Aramızdaki kötü insanların sosyal medya sayesinde ortalığa döküldüğünü söyleyen Sabah yazarı Yüksel Aytuğ, yapılan yorumlar nedeni ile sosyal medyanın toplumun orta yerinden geçen bir 'kanalizasyona' dönüştüğünü söyledi. Sabah yazarı geçtiğimiz hafta Deniz Seki ve Sibel Can'ın başına gelenleri hatırlattı.
Artık hayatımız bir parçası oldu sosyal medya... Yediğimiz, içtiğimiz, yaptığımız her an parmağımızın ucunda... Ama bazen öyle şeyler yazılıp çiziliyor ki insan inanamıyor. Sabah yazarı Yüksel Aytuğ da sahneden düşen Deniz Seki ve Sibel Can için yapılan yorumlara şöyle bir göz attığını ve içinin kalktığını söyledi.
"Hayatınızın son dakikasına kadar iyilik yapmaya, hayır işlemeye çalışın" önerisinde bulunan Aytuğ, sosyal meydanın insanın etrafındakileri tanıması adına iyi yönü olduğunu da belirtti.
BU KADAR DELİRMİŞ OLAMAYIZ
Şu sosyal medyanın en hızla erittiği erdemimiz, 'vicdan' oldu.
Meğer aramızda ne kadar kötü insan varmış da haberimiz yokmuş.
Onların merhametsiz yorumları yüzünden sosyal medya adeta toplumun
orta yerinden geçen bir 'kanalizasyona' dönüştü.
Herkes kinini, öfkesini, garezini, kıskançlığını oraya döküyor.
Geçen hafta iki ünlü sanatçı sahnede ciddi kazalar
geçirdi. Deniz Seki ile Sibel Can, yılbaşı
konserleri sırasında sahnede düşerek yaralandılar.
Hele Deniz Seki'nin geçirdiği kaza, sanatçı adına gerçekten de ucuz
atlatılmış bir musibetti. Sosyal medyada konuyla ilgili yorumlara
göz atınca içim kalktı. Özellikle Deniz Seki için yazılanlar tek
kelime ile 'nefret suçu' idi. Neymiş? Yaptıkları yüzünden Allah
insanı işte böyle tepe taklak edermiş...
Bizim dinimiz, nefret değil, merhamet ve bağışlama dinidir.
Hepimiz hata yaparız. Yapmışızdır da... Aramızda ilk taşı atacak
kaç günahsız var, söyler misiniz? Deniz Seki de köksüz kaldığı
dönemlerde yaprak gibi kader rüzgarının önünde sağa sola savrulmuş
olabilir. Cezasını da hapse girerek 'fazlasıyla' çekmiştir. Geriye
bir hesap kalmışsa o da öte dünyada Allah ile kulu arasındadır.
Size ne oluyor ki!
Bu konuyla ilgili en güzel örneği sevgili Prof. Dr. Nihat Hatipoğlu
geçenlerde atv'deki programında verdi. İzlemeyenler için özetlemeye
çalışayım:
Kadın kötü yola düşmüş, her türlü ahlaksızlığı yapmıştı.
Bir gün çölde susuz kalıp ölmek üzereyken bir kuyu gördü. Ama
kuyunun çıkrığı yoktu. El ve ayaklarını kuyunun duvarının iki
yanına koyarak güçlükle aşağı indi ve susuzluğunu giderdi. Yeniden
dışarı çıktığında bir de baktı ki bir köpek, dili dışarı sarkmış
halde ondan yardım istiyor. Kadın üşenmedi, çukur bir taşı kap
olarak kullanıp dişlerinin arasına aldı, yeniden kuyuya indi,
güçlükle çıktı ve o kabın yardımıyla köpeğe su içirerek onu ölümden
kurtardı. Ancak kadının ömrü, çölü geçmeye yetmedi. Öldüğünde
melekler ona dedi ki, "Senin o zavallı köpek için yaptığın iyilik,
hayatındaki tüm günahları sildi. Haydi buyur geç bakalım
cennete..."
İşte o nedenledir ki, hayatınızın son dakikasına kadar iyilik
yapmaya, hayır işlemeye çalışın. Günde beş vakit namaz kılıyor ama
sabah klavye başına "Acaba bugün kimi gömsem?" diye geçiyorsanız
da, boşuna cenneti hayal etmeyin.
Aslında bu sosyal medya iyi de oldu. İnsanın etrafındakileri
tanıması adına adeta bir turnusol kağıdı işlevi görüyor.
Eğer ünlü biriyseniz, dostunuzu, düşmanınızı iyi bellemek için bir
gün sahnede tökezlemeyi deneyin. Ne demişler? Düş de gör...