Medyanın hilekâr ve ikiyüzlü doğasını iftarda da gördüm!..
Sabah gazetesi yazarı Rasim Ozan Kütahyalı, "Babıali medya geleneğinin hilekâr ve ikiyüzlü doğasını" Huber'deki medya iftarında da gördüğünü yazdı...
Sabah gazetesi yazarı Rasim Ozan Kütahyalı, Süleyman Demirel'in öldüğü gün Babıali döneminden kalma eski kuşak Türk gazetecilerin yazdıklarını takip edip "Babıali medya geleneğinin hilekâr ve ikiyüzlü doğası karşısında tiksindiğini" yazdı...
Hemen ardından da ekledi Rasim Ozan Kütahyalı: "Gerçi şimdi de değişen bir şey yok. Cumartesi gecesi gittiğim Tarabya'daki basın daveti ortamında da bunu gördüm. Hep riyakârlık ve her zaman sahtekârlık Türk medyasında hem dünün hem bugünün özetidir..."
ROK, "Babıali gerçekten Necip Fazıl'ın dediği gibi lağımların kalemlerden aktığı iğrenç bir ortamdır"ifadelerini kullandı...
İşte Rasim Ozan Kütahyalı'nın o yazısı:
SÜLEYMAN DEMİREL VE TÜRK MEDYASI
Vefatının ikinci yılında andığımız Süleyman Demirel'in öldüğü
gün olan 17 Haziran 2015'ten itibaren Babıali döneminden kalma eski
kuşak Türk gazetecileri tarafından yazılanları ve söylenenleri
dikkatle takip etmiştim.
Babıali medya geleneğinin hilekâr ve ikiyüzlü doğası karşısında
tiksinmiştim. Gerçi şimdi de değişen bir şey yok. Cumartesi gecesi
gittiğim Tarabya'daki basın daveti ortamında da bunu gördüm.
Hep riyakârlık ve her zaman sahtekârlık Türk medyasında hem dünün
hem bugünün özetidir...
Babıali gerçekten Necip Fazıl'ın dediği gibi lağımların
kalemlerden aktığı iğrenç bir ortamdır. Hayattayken Süleyman
Demirel'in Adnan Menderes ile aynı akıbeti yaşaması için azami
gayret göstermiş Babıali kaşalotları şimdi Demirelci oldular da
Demirel'i Recep Tayyip Erdoğan'a örnek gösteriyorlar.
Aynısını Özal üzerinden de çok yaptılar oysa Özal'ın darbeyle
devrilmesi için de ellerinden geleni ardına koymamıştı aynı Babıali
kaşalotları...
Her zaman Demirel'e gönülden bağlı olmuş Yavuz Donat çok daha
fazlasını hatırlıyordur ama benim sadece medya tarihini okuyarak
gördüğüm Demirel'e yapılan şerefsizlik örnekleri bile Babıali'nin
ne rezil bir ortam olduğunu kanıtlar vaziyette...
Rahmetli Süleyman Demirel iki defa askeri darbeyle devrilirken bu
alçak darbelerin zeminini hazırlayan Türk basınıdır.
Meşhur Babıali imparatoru Erol Simavi gururla orduyu
darbelere basının hazırladığını ve bu yüzden medyanın büyük harfle
BİRİNCİ KUVVET olduğunu hep söyleyen
biriydi.
Simavi bu rezil durumla hep övünürdü...
Bu bağlamda rahmetli Süleyman Demirel de kendi ve
ailesi aleyhindeki yayınlara karşı Babıali kaşalotlarının yazdığı
gibi hoşgörülü bir adam falan değildi. Özellikle
1969-71 arası basın imparatoru Haldun Simavi ile
çok sert kavga etti Süleyman Demirel. Elinde ne güç
varsa Simavi Medyası'nı bitirebilmek için kullandı.
Hatta Haldun Simavi'nin adamlarını
tutuklattı...
Fakat bu kavgayı arkasında gerçek devlet iktidarı olan Erol
ve Haldun Simavi kazandı; sonunda 12 Mart 1971 geldi ve Demirel
askeri darbeyle indirildi. O dönem Türkiyesi'nde Erol
ve Haldun Simavi kardeşler yüzde 53 ile Başbakan olmuş Demirel ve
AdaletPartisi'nden çok çok daha güçlüydü. Sakın Türkiye'de basın
özgürlüğü konuşulurken Türk medya tarihinin bu karanlık
gerçeklerini unutmayın sevgili okurlarım...
Erol Simavi'nin deyimiyle BİRİNCİ KUVVET olan ve orduyu
darbelere hazırlayan medya kaçıncı kuvvet olduğu belli bile olmayan
Demirel gibi başbakanları hep ezdi ve yendi. Yenilmiş
siyasetçilerin medya karşısındaki ezikliğini basın özgürlüğüne
saygı diye takdimeden Babıali kaşalotlarına sakın inanmayın.
Bu gazeteci türü metaforik anlamda değil gerçek anlamda
ispermeçet balinaları yani kaşalotlar gibidir...
Zinde güçler tüm siyasi hayatı boyunca Demirel'e karşı hep
galip geldi. Demirel zaten hiçbir zaman güçlü bir Başbakan
olamadı.
Her zaman askeri vesayetin gölgesi Demirel'i ezdi ve sonunda
kendine benzetti. Askeri vesayetle kol kola olan Babıali medyası
her zaman Demirel'den daha güçlüydü. Demokratik yolla
seçilmiş Demirel hükümetlerinin bakanları sırtını zinde güçlere
dayamış Türk basın mensuplarından çok daha güçsüz ve aciz
durumdaydı. Dün de dediğim gibi Demirel hikâyesi hem üzücü
hem de anlayan için çok öğretici bir hikâyedir...