Medyada kimler yeminli Ergenekon-körü?..
Yargı safhasında, davalılar hakkında kullanılan yasal sıfat, “ŞÜPHELİ”dir… Ne suçlu, ne mahkûm ama ne de masum…
GAZETECİLER.COM
Başlıktaki tabir, Fehmi Koru’ya ait…
Askeri savcılığın, “Balyoz Harekâtı”nın bir darbe
plânı olduğunu kabul edişi ve TSK bilirkişisinin,
“Ak Parti ve Gülen’i imha planı” olarak bilinen
çalışmanın kapak imzasının Alb. Durun Çiçek’e ait
olduğunu kabul edişinden yola çıkıyor…
Yazının giriş bölümünde Ertuğrul Özkök’ün hayatı boyunca yanlışa
oynadığını da araya sıkıştırdıktan sonra, “Medyadaki
yeminli Ergenekon-körleri” ile ilgili bakın neler
anlatıyor…
Siyasetin ne kadar hantal olduğuna, sonunu getirecek
olsa bile yanlıştan
Soruşturmayı başlatıp, kovuşturma
talep eden savcının bir evrakın veya belgenin
“delil” olduğunu kabul etmesi, o delilin mahkeme
heyeti tarafından da kabul göreceği anlamına gelmez... |
kolay dönemediğine de bir örneğim var: CHP... Deniz Baykal 'Ergenekon' sürecine ilk günden koyduğu yanlış teşhisinin kölesi haline dönüştüğünü hâlâ anlayabilmiş değil. 'Balyoz Darbe Planı' ile yüzyüze geldiği andan itibaren en alaycı tavrını takındı Deniz Bey; 'ıslak imza' için geliştirdiği dil mizah dergilerini aşan bir yıpratıcılığa sahip...
CHP liderinin yerinde başka kim olsa kendisini yanlışlarla bu denli özdeşleştirmekten kaçınırdı. 'Ergenekon' sürecini sahiplenmesi veya 'Balyoz Darbe Planı' haberleri çıkınca hemen ayılması, 'ıslak imza' tartışmasında erken davranması beklenmezdi belki, ne de olsa muhalefet muhalefetliğini yapar bizde; ancak yine de her türlü ihtimali göz önünde bulundurarak göğsünü Ergenekon'a, Balyoz'a ve ıslak imzaya siper etmesi gerekmezdi.
Kanıtlar ve belgeler ne derse desin gözünü ve kulağını gerçeklere kapatmış dar bir çev-reye hapsetmiş görünüyor Deniz Baykal; her yeni kanıt ve belgeyle sayıları biraz daha daralan bir çevreye... Şimdilik zevahiri kurtarsa bile, tavırları kısa süre sonra gülünç bir hal alacağı için, o çevre hiçbir siyasi kadroya itibar getirmez. Oysa, herkesin bildiği gibi, siyaset bir itibar mesleğidir.
Medyadaki yeminli Ergenekon-körleriyle her yeni gelişmeye gözünü ve kulağını tıkayan CHP yönetici kadrosunun ortak noktası, her iki kesimin de zamanın ruhunu kavrayamaması ve dünyadaki son gelişmelerin kendi varlık sebeplerini tehdit ettiğini hissetmeleridir. 27 Mayıs (1960) darbesi sonrasında oluşmuş olan siyaset ve medya düzeni çatırdıyor, bazı siyasiler ile mevcut medya düzeni sayesinde ayakta durduklarının bilincindeki bazı yazar ve medya yöneticileri kaderlerini giderek daha fazla birbirlerine bağlıyorlar.
Fehmi Koru’nun yazısı bu kadar değil tabii…Tamamını okumak için lütfen tıklayınız…