Medyada fitnelik yapan insanlar var

"Ulusalcıların güçlü sesi" diye de tanınan Yazgülü Aldoğan "Vatanımı bayrağımı seviyorum evet. Atatürk ilke ve inkılaplarını savunuyorum." dedi ve ekledi "medyada fitnelik yapan çok insan var..."

GAZETECİLER.COM - ÖZEL İÇERİK
SAYIN ÇINAR

Yoğun, harareti yüksek bir seçim dönemini geride bıraktık. Yeni Türkiye adı verilen bir döneme giriyoruz. Yeni dönemi, yaşananları, gelecek beklentilerini açık sözlü gazeteci Yazgülü Aldoğan ile Sayım Çınar konuştu, ortaya kapsamlı bir söyleşi çıktı.

Yeni bir döneme girdik. Seçim sonuçlarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Herkesin beklentisi farklıydı. Tayyip Erdoğan açısından beklediğinin altında, %55, % 56 bandıydı bekledikleri. Onların beklentisinin altında. %56 bandında bir oy 10 ay sonraki seçimlerde anayasayı değiştirebilmek demek. Bu da başkanlık sistemine geçme olanağını doğurur. Psikolojik harekat olarak 52 diyorlar ben de 51 diyorum. Birinci tur kıl payı olmuş demek bu.

“ÇATI ADAYI ARMUTLARLA ŞEFTALİLERİN BULUŞMASI”

Katılımı nasıl değerlendiriyorsunuz?

En çok oy alan partiye yaradı sandığa gitmeyen seçmenler. Bizim seçmenimiz de çaya gitti fındığa gitti diyorlar,  yalan. Eksik bir oy söz konusu. Diğer iki partinin oylarını azalttı oy vermeye gitmeyen seçmenler. Birincisi algı operasyonu başarılı oldu. Büyük oranda seçimleri kazandı, itibar onda, 12 yıllık bir deneyim diye diye başarılı bir algı operasyonu yürütüldü. Karşısında yeni duyduğumuz bir isim vardı. Armutlarla şeftalilerin buluşması. Yüzde onun altında kalmış etnik siyaset yapan bir grup vardı bir yandan da. AKP açısında baktığımızda hakikaten diğer iki aday çekirdek gibi yenilecek adaylardı. Moral bozukluğu yaratıldı baştan.

Kadın siyasi eleştirmen neredeyse yoktu. Nagehan Alçı ve birkaç isim hariç. Bu kısırlığı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Siyasette kadın yok, siyasetin medya ayağında da yoklar. Gazetelerde direnmeye çalışıyorlar. Belki de daha cesur oldukları için başbakanı kızdırıyorlar. Amberin Zaman gibi benim canımı yaktılar, Melis Alphan, Nuray Mert. Kadınlardan hoşlanmıyor başbakanımız.

"DEMEK NAZLI ILICAK'IN BİR BECERİSİ VAR..."

Nuray Mert’e yapılanları düşündüğümüzde medya için korkak diyebilir miyiz?

Dikkat ediyorlar, etkileniyorlar. Her söylediğini tartmayan insanlardan korkuyorlar. Nazlı Ilıcak her zaman işini yürütmüştür. Her dönem medyada yer bulabilmiştir. Var demek ki bir becerisi.

Seçim değerlendirmelerine devam edelim.

CHP açısında da beklenenin altında bir başarı. Çatı adayı riskli bir projeydi. Enteresan bir şekilde adayı ortaya attıktan sonra çok da arkasında durmadılar. Aynı şekilde MHP hiç durmadı adayın arkasında. MHP seçmeninin adayı benimsemediğini görüyoruz. Asıl MHP seçmenine yakın bir adaydı. 3 parti de tam aradığını bulamadı bence seçimden. En başarılı, kamuoyun sempatisini üçte bir oranında arttıran Demirtaş ve partisidir. Aday karizmatikti, güzel konuştu, kendi seçmenin de oy aldı, kendi seçmeni dışında da gençlerden de sol kesimden de oy aldı.

“TERBİYE SINIRLARINI AŞAN ELEŞTİRİLERİ ENGELLİYORUM"

Twitterda linç kampanyaları yaşadınız. Amberin Zaman’a da aynı şekilde. Nasıl koruyorsunuz kendinizi?

Twitterda olmayı öğrenmek lazım. Çok kolay manipüle edilen bir mecra. Paralı eleman kullanılıyor. Özel olarak yanıltmalar yapılıyor. Sizi rahatsız eden herkesi engelleme şansınız var. Terbiye sınırlarını aşan hiçbir eleştiriyi kabul etmiyorum, engelliyorum. Beğenmeyen, farklı fikirler söyleyenler olacak tabii, onlara yanıt veriyorum. Tartışıyorum. Terbiye sınırları dahilinde olduğu sürece. Benim şikayetçi olduğum husus, bir hafta süreyle başbakanın hedef göstermesiydi. Allahtan basireti var da insanların kuru gürültüye gitmedik.

“ATATÜRK'ÜN YAZDIKLARI, MAO'NUN KIRMIZI KİTABI GİBİ DEĞİL"

'Ulusalcıların güçlü seslerinden biri' deniyor sizin için. Gerçekten onları mı temsil ediyorsunuz?

Gençliğimden beri, çok çeşitli etiketlenmeler yaşadım. Kurtuluşçu denildi, çizgisi belirsiz sol, feminist, komünist her türlü etiketlendim. İlkelerim var. Sol çizgi içerisinde, solun belli bir kanadında, hümanist, çevreci, hayvansever, adaletin savunucusu diyebilirim. Her türlü  "–cı" lara karşıyım. Ulusalcı derken neyi kast ediyorlar? Vatanımı bayrağımı seviyorum evet. Atatürk ilke ve inkılaplarını savunuyorum. Diğer yandan Mao’nun Kırmızı Kitabı gibi değil Atatürk’ün yazdıkları benim için.

“CHP’NİN KABUĞUNU KIRAMAMASI MÜTHİŞ BİR YILGINLIK YARATIYOR"

Siyaset de yaptınız bir dönem. CHP’nin geldiği noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Başarı olmadığı takdirde hasta gibi bakmaya başlarlar. İddialı olmak ve iktidara oynamaktır siyasetin birincil şartları. 12 yıldır tek parti var, ak dediğinize kara diyen bir iktidarla berabersiniz. Demokrasi sayı hesabı demek ülkemizde. CHP’nin bir türlü kabuğunu kıramaması müthiş bir yılgınlık yaratıyor. Bir de CHP’nin bir sıkıntı yaratmasının bir diğer sebebi sürekli parçalanma bölünme göstermesi. Zıt kutuplar var ve birbirleriyle mücadele ediyorlar. Özal’ın partisinde de böyleydi, AKP’de de böyle. Gürültü duyulmuyor tek farkla. Daha entelektüellerin olduğu bir sosyal demokrat partide sesler duyuluyor. Partinin içinde disiplin olması gerektiğini düşünüyorum. Bu yüzden siyaset yapmaya sıcak bakmıyorum. Bu saydığım kimliklerimden ötürü asi karakterli bir insanım. Bu son çatı hikayesinden sonra ne olacak göreceğiz hep beraber. Baykal’ın zamanında partinin iktidar olma gibi derdi yoktu. CHP’de artık iktidar hırsı görüyorum ama strateji yok.

Taze kan gerekiyor diyebilir miyiz?

Türkiye’nin çok keskin, katılaşmış bir tabanı var. AKP’nin 12 yıllık iktidarı boyunca iyice keskinleştiler. Geriye oy alabileceğimiz %35’lik bir grup kaldı. İktidar olmak için bu yeterli değil. Başörtüsü açılımını, dindarlara açılımını haklı buluyorum. Kıyılara hapsolup kalırsınız diğer türlü. Biz açılım yaptık %35’i geçemedik diyenlere yanıtım: Çok kısa bir süreydi, bir aylık bir çalışmayla, az olanakla yapıldı. Bir miting bile yapılmadı. Tüm billboardları donattı, reklam yaptı durmadan rakibiniz. Siz hiçbir şey yapmadan 35 aldı CHP. Kahve, mezarlık, sokak gezdi İhsanoğlu. Seçmenin başarısıdır bu. 10 ay sonra seçim geliyor. CHP başarılı olmak istiyorsa ona göre çalışması gerekiyor.

Başbakanlık sürecini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Hemen atayacak bir başbakan. O başbakanın 10 ay içinde partiyi seçime götürmesi ve başarı kazandırması lazım.

“TAHMİNİM ÖMER DİNÇER YA DA BİNALİ YILDIRIM"

Aday tahmininiz var mı?

Ben Davutoğlu ya da Arınç olacağını zannetmiyorum. Ömer Dinçer bile olabilir.Bu hafta belli olur. Davutoğlu’nun hırsı boyunu aştı bence. Hata yaptıkça kendini daha da önemsemeye başladı. Yapılan bütün bu yanlışlara rağmen kabine emanet edilemez. Bilal Yıldırım olabilir. Kendisiyle çok iyi ilişki içerisinde olması gerekiyor.

Cemaatle kavga bir şey kaybettirdi mi sizce?

Hiçbir şey kaybettirmedi. Çok fosmuş. 30 Mart seçimlerinde de bu seçimlerde de hiç etkileyemedi. İnsan potansiyeli yokmuş. Rant örgütlenmesiymiş.

Halkın oyunu çok kolay aldı Erdoğan. Bütün yolsuzluk haberlerine rağmen nasıl oldu bu?

Halk hak görüyor. Çalmayı bile hak görüyor. Ciddi bir masanın üstünde kocaman koyun yatıyor. Bunu yiyorlar birkaç kemik de aşağı atıyorlar diye herkes memnun. Ufak ufak bir şeyler veriliyor sürekli. Türkiye hiç olmadığı kadar sosyal devlet şu anda bir yandan da. 23 milyon kişiye maaş bağlanmış durumda, yaşlı, engelli, dul olduğu için… Sağlık hizmetleri… En büyük sosyal devlet gibi. Büyük bir sigorta sistemi kuruldu. Devlet olanaklarıyla yapıldı bu. AKP gençlik ve kadın kolları, mahalle örgütlenmeleri yapıyor bu yardımı gibi görünüyor ne yazık ki. Karşıda algı AKP yaptı oluyor.

Ekmeleddin bey vicdani ret, LGBT ile ilgili fazla bir şey söylemedi. AKP o alanda bile söz söyledi.

Ekmeleddin Bey’i okyanusa attık. Bilmediği bir alanda yüzdürdük. Çok farklı şeyler istedik. Kuran okunmasını yasaklayacak mısınız diye sordular, kadın haklarını, askerlik haklarını sorduk. Zorla kabul ettirildi bu görev. Kolay iş değildi. Birbirinden çok farklı insanların taleplerine cevap vermek zorundaydı.

"YÜZLERCE GAZETECİ HEDEF GÖSTERİLEREK İŞTEN ATILDI"

Medyadaki ani değişimleri nasıl değerlendirmeli?

Menderes döneminden beri hep büyük etkilenmeler olmuştur. Havuz medyası diye bir şey yaratıldı. Editoryale özgürlük tanınmadı. Akşam örneğin tanınmaz bir halde. Akit gazetesine döndü. Sabah aynı şekilde. Aynı manşetlerle çıkıyor gazeteler. Böylesine hükümete bağlı olunabilir mi? Cemaate bağlı gazeteler de aynı şekilde. Doğan grubu da bu ilkede yaşamak ve iş yapmak zorunda olan bir holdingin. Bir ölçüde tarafsız ama nereye kadar direnebilirler. Beni işten atmamakla direndi patron ama nereye kadar. Yüzlerce gazeteci AKP döneminde hedef gösterilerek işten atıldı. Can Dündar, Uğur Dündar, Banu Güven… Onlarca pırıl pırıl insan bugün yoklar.

Tetikçi yazarlar ise çoğalıyor.

Evet ve bu korkunç. Fitnelik yapan insanlar var medyada. Adına da gazeteci diyorlar.

Köşe yazıları tam bir işkence artık.

Gittikçe azalıyor sayıları. Ben yine herkese yazmaya çalışıyorum. Twitterdaki takipçilerim de Posta’daki okurlarım da farklı türlerden. Sözcü’de öyle değildi. En son okur profil araştırmasında %30%30%30 olarak ayrılıyor okur profilimiz. Okur beni istiyorsa okur, istemezse okumaz diyorum. Kutuplaşmış okur kitlesi bizim gazetemizi okuyor. Bazısı aynı görüşte olduğu için bazısı kızdığı için okuyor.

Seçimi Türkiye kazandı mı son olarak?

Zor bir soru. Türkiye en azından bu kadar kutuplaşmışken silahların sıkılmadığı adli vaka olmayan bir seçim yaşadı. Bunu iyi becerdik. Geçen seçimlerde olduğu gibi oylar şöyle böyle oldu denilmedi, kediler trafoya girmedi. Demokrat düzgün bir seçim oldu. Ama adaletsiz şartlarda yarışıldı bunu tekrarlıyorum.