Kurtuluş Tayiz
Mesleklerin en erdemlisini, siyasi amigoluğa dönüştürerek uzun vadede hem kaybediyor, hem de mesleğimize kaybettiriyorlar...
Beş - altı hafta kadar önceydi...
Medya dünyamızın en iyilerinden biriyle buluşup (İstanbul'da) yemek yedik.
Bana, meslektaşlarımızdan söz etti...
"Birçoğu, bazı egemen kurumların projeleridir" dedi ve öyle isimler verdi ki kulaklarıma inanamadım...
"Nasıl yani?" diye sorduğumda da kısaca anlattı...
Bir anda gündeme getirildiklerini; eş zamanlı olarak bütün kanallar tarafından hemen her gece ekrana davet edildiklerini ve ankorların (kadın ya da erkek) en çok onlara pas verdiklerini görürmüşüz...
Derken o günden iki gün sonra bir başka dostum davet etti...
Taraf'tan ayrılışı (dostuma göre kendisini kovduruşu) "olay" olan Kurtuluş Tayiz'den söz etti...
"Son proje" dedi...
Meraklı bakışlarım arasında anlattı...
Derken...
Hemen her gece ekranlarda Kurtuluş Tayiz'i görmeye başlamayalım mı?..
Birkaç geceden sonra dostuma telefon ettim ve sordum:
"Nereden biliyordun?"
Küçük ve kısa bir kahkaha atıp, "bekle" dedikten sonra devam etti, "yakında Hükümete kayıtsız şartsız destek veren gazetelerden birinde oldukça dolgun bir maaşla işe başlayacak"...
Dün gece bu defa o aradı:
"HaberTürk'ü aç" dedi kapattı...
Baktım; hükümeti kayıtsız şartsız destekleyen dört kişi (Prof. Mümtazer Türköne, Doç, Vahap Coşkun, Gazeteci / Akşam yazarı Kurtuluş Tayiz ve Mazlum Der Başkanı Ahmet Faruk Ünsal) hükümete keskin muhalif bir kişi (Prof. Ümit Özdağ) ile cebelelleşiyordu..
Ancak...
Kurtuluş Tayiz bir başka tartışıyordu...
Daha doğrusu (bu arada unutmadan; TMSF yönetimindeki AKŞAM'da yazmaya başlamış) tartışmacıdan ziyade bir siyasi amigo gibi davranıyordu...
CHP'ye sataşıyor, Ümit Özdağ'ın ruhsal durumunun bozuk olduğunu söylüyor; yine Özdağ'ın her tezini demagojiyle de olsa çürütürken(!) bir yandan da Hükümeti "itici" denilecek ölçüde savunuyordu...
Adeta yeni bir "yiğit" doğuyordu medya dünyasında...
Ve...
İşte o arkadaşımızın mesleği "Gazeteci" idi...
Oysa Ak Parti MKYK'sında görev alsaydı hiç olmazsa "partili" derdik...
Hâsılı...
Mesleğimizi giderek iktidar ya da muhalefete teslim eden bu kardeşlerimiz belki kişisel kazanç yönünden çok şey elde ediyor olabilirler...
Ve çok para da kazanabilirler...
Ama...
Mesleklerin en erdemlisini, siyasi amigoluğa dönüştürerek uzun vadede hem kaybediyor, hem de mesleğimize kaybettiriyorlar...
Evet; bu verdiğimiz örneğin prototiplerinden birini temsil eden Kurtuluş Tayiz kaybetti...
Medya dünyamızın en iyilerinden biriyle buluşup (İstanbul'da) yemek yedik.
Bana, meslektaşlarımızdan söz etti...
"Birçoğu, bazı egemen kurumların projeleridir" dedi ve öyle isimler verdi ki kulaklarıma inanamadım...
"Nasıl yani?" diye sorduğumda da kısaca anlattı...
Bir anda gündeme getirildiklerini; eş zamanlı olarak bütün kanallar tarafından hemen her gece ekrana davet edildiklerini ve ankorların (kadın ya da erkek) en çok onlara pas verdiklerini görürmüşüz...
Derken o günden iki gün sonra bir başka dostum davet etti...
Taraf'tan ayrılışı (dostuma göre kendisini kovduruşu) "olay" olan Kurtuluş Tayiz'den söz etti...
"Son proje" dedi...
Meraklı bakışlarım arasında anlattı...
Derken...
Hemen her gece ekranlarda Kurtuluş Tayiz'i görmeye başlamayalım mı?..
Birkaç geceden sonra dostuma telefon ettim ve sordum:
"Nereden biliyordun?"
Küçük ve kısa bir kahkaha atıp, "bekle" dedikten sonra devam etti, "yakında Hükümete kayıtsız şartsız destek veren gazetelerden birinde oldukça dolgun bir maaşla işe başlayacak"...
Dün gece bu defa o aradı:
"HaberTürk'ü aç" dedi kapattı...
Baktım; hükümeti kayıtsız şartsız destekleyen dört kişi (Prof. Mümtazer Türköne, Doç, Vahap Coşkun, Gazeteci / Akşam yazarı Kurtuluş Tayiz ve Mazlum Der Başkanı Ahmet Faruk Ünsal) hükümete keskin muhalif bir kişi (Prof. Ümit Özdağ) ile cebelelleşiyordu..
Ancak...
Kurtuluş Tayiz bir başka tartışıyordu...
Daha doğrusu (bu arada unutmadan; TMSF yönetimindeki AKŞAM'da yazmaya başlamış) tartışmacıdan ziyade bir siyasi amigo gibi davranıyordu...
CHP'ye sataşıyor, Ümit Özdağ'ın ruhsal durumunun bozuk olduğunu söylüyor; yine Özdağ'ın her tezini demagojiyle de olsa çürütürken(!) bir yandan da Hükümeti "itici" denilecek ölçüde savunuyordu...
Adeta yeni bir "yiğit" doğuyordu medya dünyasında...
Ve...
İşte o arkadaşımızın mesleği "Gazeteci" idi...
Oysa Ak Parti MKYK'sında görev alsaydı hiç olmazsa "partili" derdik...
Hâsılı...
Mesleğimizi giderek iktidar ya da muhalefete teslim eden bu kardeşlerimiz belki kişisel kazanç yönünden çok şey elde ediyor olabilirler...
Ve çok para da kazanabilirler...
Ama...
Mesleklerin en erdemlisini, siyasi amigoluğa dönüştürerek uzun vadede hem kaybediyor, hem de mesleğimize kaybettiriyorlar...
Evet; bu verdiğimiz örneğin prototiplerinden birini temsil eden Kurtuluş Tayiz kaybetti...