"Köşemdeki resimler süs değildir!" Hıncal Uluç 30 yıldır anlatıyor ama nafile!

Sabah yazarı Hıncal Uluç, köşesinde bir resmi tek başına haber değeri taşıyorsa, anlatmaya değer bir hikaye, yazmaya değer bir yorum içeriyorsa, kullandığını söyledi ve bunu 30 yıldır sayfa tasarımcılarına ve editörlerine anlatamadığını belirtti.

Dün "Ramazan öncesi yoğunlaşan Müslüman düğünleri" diye bir yazı yazdığını fakat  sayfayı hazırlayanların kendi verdiği fotoğrafları küçük kullandığını söyleyen ve bu durumdan memnun olmayan Hıncal Uluç, "Üzerlerine hem de dişi ve okunmaz yazı ile resimaltlarını bindirmişler ki ne resim anlaşılsın, ne resimaltı okunsun.." dedi. Bu nedenle o resimleri bugünkü köşesinde yeniden yayınlayan Uluç bir uyarı ile yazısını noktaladı:

Bunu hiç ama hiçbir gazetecinin unutmaması gerekir.

Köşemdeki resimler süs değildir!..

Bu köşeye 1989 sonunda başladık.. Yani aşağı yukarı 30 yıldır açık bu dükkan.. Ve eski okurlarım bilirler.. Ben köşemde pek resim kullanmam.. Narsist değilim. Kendi resmim 30 yılda 30 defa ya çıkmış, ya çıkmamıştır.
Bir resim eğer tek başına haber değeri taşıyorsa, anlatmaya değer bir hikaye, yazmaya değer bir yorum içeriyorsa, o zaman kullanırım..
Ama 30 yıldır, editörlerime ve sayfa tasarımcılarıma anlatamadığım bir şey var.
"Verdiğim resimleri sayfa süsü gibi, pul kadar kullanmayın. Hele içindeki ayrıntılar önemliyse, onların da rahatça görüleceği bir büyüklükte olmalı.."


Sayfaya süs gerekiyorsa ve reklamlardan kalan yer izin veriyorsa, gazetemiz ressamları, konuyu hatta benden iyi anlatan çizimler yapıyorlar.. Bakarken bayılıyorum.
Anlatamadığım ikinci şey de dişi yazı nefretim.. "Ben dişi yazı istemem. Sayfa okunmak için yapılır. Duvara asıp bakmak 'Vay be ne sayfa yapmışım' demek için değil" diye kaç kez yazdım.
Cyrano Bergerac'ın meşhur lafını defalarca örnek verdim..
"Elbisem gösterişsiz olunca süsüm tamam olur.."
Marifet en kolay okunacak sayfayı, en güzel yapmaktır..

*


Dün "Ramazan öncesi yoğunlaşan Müslüman düğünleri" diye bir yazı yazmıştım.. Hani İslam'da, ramazanda düğün olmaz. İki bayram arasında evlenmek de pek uğurlu sayılmaz ya.. The New York Times o yoğunlaşan İslam düğünlerini yazmış, Mısır, Lübnan, Kuveyt, Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan'dan falan..
Yazıya iki resim seçtim. Birbirinin zıddı..
Biri Kahire'den.. Tıklım tıklım sokakta, gelin ve damat dışında maskeli olan bile yok. Herkes nerdeyse yapışık. Yani, "Aldırmazlık" dorukta..
Öbürü Beyrut'tan. Zengin gelinle damat düğünlerine 3 bin kişi davet etmişler.. Geniş açıdan çekilmiş fotoğrafta sadece ikisi var, merdiven başında.. Yani "Yalnızlık" hissi bu kadar verilir.
Resimler kendileri konuştukları için, fazla bir şey yazmadım.
Korunanın insanlara verdiği iki zıt his, "Yalnızlık ve Aldırmazlık" üzerine düşünün istedim.
Ama sayfayı hazırlayan arkadaşlarım -ki ne koşullarda çalıştıklarını iyi biliyorum, onlara minnet ve şükran borçluyum, o ayrı- fotoğrafları pul gibi kullanmakla kalmamış, üzerlerine hem de dişi ve okunmaz yazı ile resimaltlarını bindirmişler ki ne resim anlaşılsın, ne resimaltı okunsun..
Onun üzerine bu resimleri bugün bir daha koymaya ve bu yazıyı yazmaya karar verdim..
Bu yazıdan pay çıkaracak pek çok yazar, tasarımcı ve editör arkadaşım olacaktır sanırım.
Bu gazeteleri kendimiz için değil, okurlarımız için yapıyoruz.
Bunu hiç ama hiçbir gazetecinin unutmaması gerekir.