Korumak amacıyla (!) tutukluyor olamazlar mı?..

Hani diyorum ki… Savcılarımız ve yargıçlarımız “şüpheli/sanık” diye tanıdıkları meslektaşlarımızı “korumak amacıyla”(!) tutukluyor olamazlar mı?..

Gazeteciler ve köşe yazarları tutuklamayı eksik tarif ediyor…
Çünkü…
Tutuklama sadece “delillerin korunması, şüpheli veya sanığın kaçmasını önleme” gibi nedenlerle yapılmaz…
*
Tutuklamanın amaçlarından biri de…
Sanığı ya da şüpheliyi, mağdur veya yakınlarından koruma tedbiridir…
*
Bilhassa cinayet, ırza geçme ve trafik kazalarındaki tutuklamalar bu amaçla yapılır…
Sanık öldürülmesin diye…
*
Hani diyorum ki…
Savcılarımız ve yargıçlarımız “şüpheli/sanık” diye tanıdıkları meslektaşlarımızı “korumak amacıyla”(!) tutukluyor olamazlar mı?..
*
Kimden mi?..
Mağdurdan…
Yani…
Devletten(!)…




NAGEHAN HAKLI AMA…

Nagehan Alçı bugünkü Milliyet’te “Ütopik ifadeler ve gerçekler” başlığı altında yayımlanan makalesinin bir yerinde haklı olarak şöyle sorguluyor:
“Sanki darbeciler değil 15 Temmuz sanık sandalyesinde!”…
*
Nagehan haklı…
Haklı ancak…
Bu durumun müsebbibi “FETÖCÜ” olduklarına medya olarak karar verdiklerimiz kadar bizzat Ak Partili sözcüler…
*
Örnek mi?..
Ak Parti milletvekili ve komisyon başkanı Reşat Petek…
Bakın ne dedi geçen gece HaberTürk’te:
“Eğer (FETÖ’cüler) o gece darbe yapmasaydılar 2-3 sene sonra darbeye gerek kalmadan devleti ele geçireceklerdi.”
*
Ne demek bu?..
“Darbeyi öne aldırarak bütün FETÖ’cüleri ordudan ve kamudan temizledik” demek değil mi?..
*
Deyin ki öyle yaptılar…
Deyin ki yargı yoluyla ve muhalefetin yaygarasından çekindikleri için o temizliği yapamıyorlardı…
Ya kaybettiğimiz 249 can?..
*
Hiç şehit vermeden FETÖ’cüleri temizlemek varken…
Neden “darbe girişimi”?..


ÖYLECE AKLIMA GELDİ İŞTE…

- Kahramanlar, birliğin ortalarında kalanların arasından çıkar…
- Önce uzun olan ağaçları keserler...
- Ganimetler galiplere kalır…
*
Valla bir şeyler anlatmak istemedim…
Öylece aklıma geldi işte…

YANILDIM…

Haber şöyle idi:
Şarkıcı Mustafa Ceceli 9 yıllık eşi ve oğlunun annesi Sinem Hanım’dan boşandı…
Oturdukları evi eski eşine verdi…
3 milyon lira da tazminat ödedi…
*
Bu haberi okuduğumda bir dönemin en ünlü ve güçlü bankeri Cevher Özden’in (Namı diğer Banker Kastelli) karısını ne kadar çok sevdiğini anlatabilmek için verdiği örnek geldi aklıma…
Şöyle demişti rahmetli:
“Türk erkeği para kazanınca önce arabasını sonra karısını değiştirir… Ben para kazanınca arabamı değiştirdim ama karımı ölünceye kadar değiştirmeyeceğim”…
*
Mustafa Ceceli’nin mutlu bir evliliği olduğunu söylerdi yakından tanıyanlar…
Onlara Kastelli’nin yıllar önce söylediklerini hatırlatırdım ben de…
Yani…
Mustafa’nın da rahmetli Kastelli gibi sadece arabasını değiştireceğini tahmin ediyordum…
Yanıldım…


KURTULAN O DEĞİL, SİZ OLURSUNUZ…

Eskiler “kaçan kovalanır” derlerdi…
“Birisine ne kadar çok değer verirsen onun gözüne o kadar değersiz görünürsün” sözü de çocukluğumuzda çok sık duyduğumuz tavsiyelerdendi…
*
Hatta bugün bile bunları nasihat edenlerin sayısı çoktur…
Uygulayanların da tabii…
*
Eğer “çok para kazanmak, bir yerlere gelmek, güç sahibi olmak” ise hedefin…
Bu tavsiyelere mutlaka uymalısın…
*
Yok, eğer mütevazı ve fakat huzurlu bir hayat, yakın çevrende çok sayıda samimi dost görmek istiyorsan…
Sakın ola “kasma” kendini…
Karşındaki herkese değer ver…
*
Göreceksin ki…
Senden beklentisi sadece samimiyet ve dostluksa o da size değer verecektir…
İlginizden sıkılıp gidecekse…
Bırakın gitsin…
Asıl kurtulan o değil, siz olursunuz…

SEVGİYSE ASIL İSTEDİĞİN…

Kendini korumak için sakın ola yüksek kale duvarları çekme çevrene…
O zaman daha çok düşmanın olur…
Daha çok kişi seni yenmek, kaleni fethetmek ister…
*
Aç kendini…
Hiçbir gizin kalmasın…
*
Korkmasın senden insanlar…
Ki…
Seni samimiyetle sevebilsinler…
*
Tabii ki…
Sevgiyse asıl istediğin…

Yakup MURAT
yakupmurat@gazeteciler.com