Kerpeten Ali’den inciler!
Barış Falay’a göre, Ali’nin tek zaafı, Bahar’a olan aşkı. Falay, “Kocaman kocaman adamlar aşık olunca bambaşka bir hale geliyoruz” diyor.
Barış Falay’a göre, Ali’nin tek zaafı, Bahar’a olan aşkı. Falay, “Kocaman kocaman adamlar aşık olunca bambaşka bir hale geliyoruz” diyor.
'Gözümle gördüm, Ali doktora ulaşıyor!'
Türkiye’yi ekrana kilitleyen Ezel dizisinin setindeydim.
Barış Falay’la röportaj yapmak için onun sahnesi
olmadığı anları kollamaya çalıştım. O arada, Ezel
dizisini takip eden biri olarak, bir de tüyo yakaladım. Dizinin
yeni bölümünde Ali, Ezel’i ameliyat eden doktora
ulaşıyor. Yani sır perdesi az da olsa aralanıyor. Tabii ki bunu
Ali’ye nam-ı diğer Barış Falay’a sorduğumuzda ser
veriyor sır vermiyor. Ama ben gözümle gördüm, doktor ortaya
çıkıyor.
Bu dizide Kenan İmirzalıoğlu ve Cansu Dere
başrolde gibi gözükse de aslında birçok ‘birinci adam’ var. Tıpkı
Ramiz Dayı, Cengiz ve tabii ki oyunculuğuyla
beğeni toplayan Ali gibi. İşte biz bu sete, Ali’yle yani
Barış Falay’la konuşmaya gittik. Ali o esnada
Galata’da yakaladığı doktorla meşguldü, yine de vakit bulduk
konuştuk.
Senaryo geldiğinde ilk ne düşündünüz?
En başta bir oyuncunun anlaşmayı yapmadan kurmaması gereken cümleyi
yapımcı ve yönetmenin olduğu bir ortamda söyledim; “Bu dizi
tutmazsa bir daha televizyon senaryosu okumam” dedim. Çok başarılı,
zekice yazılmış, cesur bir senaryo.
Aliye’nin ardından Ezel’de de ‘bitirim’ olarak
çıktınız seyirci karşısına.
Aslında Aliye’den sonra bitirimi oynamak istemiyordum. Projeye çok
inandığım için Ali’yi kabul ettim. Ali, Müco’ya çok benzemeyen bir
adam. Benzememesine çok gayret gösterdim. Birbirine benzemeyen
adamları canlandırmak gibi bir keyfim var. Oyunculuğun biraz da bu
olduğuna inanıyorum.
Ezel ile barışacak mı?
Bitirim rolleri hoşunuza gidiyor
mu?
Oynadığım şeylerden rahatsızlık duymuyorum. Oyunculuk çıplak
kaldığınız bir durum. Bana benzemeyen adamlarla uğraşarak kendimi
daha rahat hissediyorum. Rolün çok yakıştığı düşünülüyor, ne mutlu
bana.
İzleyiciyi yakalayan nokta ne oldu?
Ezel, Eyşan, Cengiz ve Ali’nin geçmişlerinde sıkı dostluğu
görmesek, ihanet belki o kadar acı gelmezdi. Bunun gibi
karşıtlıklar lezzeti artırıyor. Birbirine ters gibi görünen
duygular, izleyen açısından çok keyifli. Bir yandan kahkahalarla
eğlenen, birlikte gülen, ağlayan, sevinen bir dörtlü görüyorsunuz,
akabinde ihaneti... Yaşamın içindeki sivri duygular, ama yan yana
da izlemesi çok güzel... Edebiyatı güçlü bir kalem tarafından
yazılması, izleyiciyi ekrana kilitledi.
Replikler herkesin dilinde. Sizin en çok
beğendiğiniz söz hangisi?
Shakespeare’de bu aralar Macbeth’e takıktım. ‘Yapmakla olup
bitseydi bu iş, hemen yapardım, olup biterdi’ diye başlar,
müthiştir. Tuncel Abi’nin sesinden çok güzel geldi bana. Hepsi
dünya edebiyatının kanıtlanmış yazarları. Bunları bilmeyen
seyirciyi heyecanlandırması ve merak uyandırması güzel. Yeni kuşak
için edebiyata yönlendirme anlamında olumlu bir
ayrıntı.
Kerpeten Ali nasıl bir adam?
Tam bir duygu adamı. Başına ne geliyorsa bundan geliyor. Süzgeç
kullanmıyor. İçinden geldiği gibi, aşkı, öfkeyi, hayal kırıklığını
çok yoğun yaşıyor. Uçlarda.
Vicdan azabını en çok çeken kişi Ali.
Duygularıyla yaşamasından kaynaklanıyor. Gücü de güçsüzlüğü de
buradan geliyor. Sosyo ekonomik anlamda alt tabandan gelen
bir insan. Oto tamircisi, o toprakların kültürüyle yoğrulmuş. Bir
hata yapmış ve zincirleme gelişen kader çizgisinde can acısı
yaşıyor. Bakalım senaristlerin yazacağı flashback’ler bize neleri
gösterecek.
O kadar vicdan azabı çekiyor ki, neredeyse kafayı
yiyecek. O psikolojide olmak nasıl bir duygu?
Senaristler dibe vurdurmak istediler Ali’yi. Vicdan ne kadar acı
çektirir, gösterdik. Ali’yi oynarken, farklı uç duyguları aynı
potada yumuşak bağlamak gerekiyor. Oyuncu olarak zorlamayı,
sınırlara gitmeyi seviyorum. Ali ateşleyici bir karakter.
Ezel ve Kerpeten Ali barışacak mı?
Bilmiyorum. Hikaye dört karakter üzerine kurulu. Bunların her an
yolları kesişecektir. Ne olacağını, senaryo geldiğinde öğreniyoruz.
Çok sıradan bir şey olmayacağını ben hissediyorum. Aslında
birleşmeleri keyifli olur.
Ali’nin sonu Ramiz Dayı’nın elinden mi
olacak?
İnanın bilmiyorum. Seyirciden bir tık öndeyiz. Dayı ve Ali’nin
ilişkisi çok enteresan. Ali’nin Ezel ve
Ramiz Dayı kadar maddi gücü yok ama gözü kara. Ne
yapacağı belli olmaz. ‘Ali mi dayıyı yer, dayı mı Ali’yi yer?’
göreceğiz.
Bu bir şiddet dizisi mi?
Şiddet övülmüyor. Dünyanın her yerinde şiddet var. Ciddi vahşetler,
insanlık ayıpları ile dolu dünyada Ali çok masum kalıyor. Dizi
Ali’nin şiddetini hoş göstermiyor.
Ama sürekli silahlar konuşmuyor mu?
Şiddeti nasıl gösterdiğiniz önemli. Ezel’in şiddeti özenilecek bir
durum olmaktan çıkardığını, her insan için mutsuzlukla, acıyla
eşdeğer göstermesi açısından doğru bir yerde durduğunu düşünüyorum.
Ben adam öldürmeyi oynamıyorum, adam öldürürken Ali’nin hangi
duyguda olduğunu oynuyorum.
Bu kadar gaddar, acımasız bir adam Bahar’a olan aşkı
konusunda çok pasif neden?
Zayıf olduğu nokta Bahar. Hepimiz öyle değil miyiz? Kocaman kocaman
adamlar aşık olunca bambaşka bir hale geliyoruz. Aşk güçle,
hayattaki duruşla çok alakalı değil. Başka bir atmosferin içinde,
daha kontrolsüz ve zayıfsınız. Ali, aşkını ilan etti ama kabul
görmedi. Canı acıdı, gözyaşı döktü. Vücutçular kocaman vücut
yapıyorlar ama surat kası yapamıyorlar. Darbe alınca çok acı
çekiyorlar. Yürek de öyle, oraya kas yapmak çok zor.
Röportaj: İlknur Taş Fotoğraflar: Hüseyin Özdemir / MİLLİYET Cadde