Kemal Öztürk'ten Ahmet Kaya itirafları

Yeni Şafak yazarı Kemal Öztürk, kendi mahallesinin bir Ahmet Kaya çıkaramadığı için ünlü şarkıcıyı gizli gizli andıklarını dile getirdi.

Yeni Şafak yazarı Kemal Öztürk, dün 17. ölüm yıldönümü olan şarkıcı Ahmet Kaya'nın ardından çok konuşulacak bir yazıyı kaleme aldı.

Kemal Öztürk "Kimse kusura bakmasın ama bizim mahalleden şöyle içimize dokunacak şeyler yazan, söyleyen besteciler çıkmadığı için biz Ahmet Kaya'yı gizli gizli dinledik. Çünkü her şarkısında içimizdeki isyan ateşini anlatıyordu" itirafında bulundu.

İşte Kemal Öztürk'ün o çok konuşulacak yazısı:

Asi çocukların müziği

Romantik devrimcilerin hikayesi birbirine benzer. Metin Yüksel, Akıncıların/İslamcıların, Deniz Gezmiş solcuların genç yaşta yitirdiği, sonradan idolleştirdiği iki gençti. İkisinin de ‘rejimle’ sorunu vardı, asi çocuklardı. Tüm asi çocukların ağabeyi, duvarlara asılmamış posterleriydi.

Ne hüzünlüdür ki, bu asi çocukların yüzlercesi, binlercesi, ‘rejimle, TC ile, devletle’ hesaplaşma adına yitip gitti.

Devletin çocuklarına neden bu kadar haşin, acımasız davrandığını sonradan devlette çalışırken anladım. Bir baba gibi, kendisine itiraz edilmesini, hele isyan edilmesini hiç sevmiyordu ‘devlet baba’.
 

Ancak nedir bunca gencin hayatına mal olan, onları hapislerde çürüten, yasaklı, sakıncalı yapan suç? Bu gençlerin istekleri neydi?

O heyecanlı göğüslerinde, çoğunun sloganlaştırdığı ama içini tam dolduramadığı tutkulu idealleri vardı. ‘Özgürlük, eşitlik, hakkı hakim kılmak, emeğin iktidarı, İslam’ın hakimiyeti, Turan devleti…’

Nice genç bu sloganlar uğruna devletin acımasız tokadını yedi.

‘Ceberut devlet baba’ algısı taa Yetmişli yıllardan kalmaydı ve sebebi bizim ağabeylerimize acımasız davranmasından geliyordu.

‘Seksen kuşağı’ denen, benim yaşımdaki gençler, o ceberut hikayeleri dinleyerek, sonradan da polis copu, tekmesi yiyerek büyüdü.

İşte o günlerde Ahmet Kaya ile tanıştık. O şarkılarda nedense kendi çocukluğumuzu, gençliğimizi bulduk:

“Hani benim sevincim nerde?

Bilyelerim topacım

Kiraz ağacında yırtılan gömleğim.

Çaldılar çocukluğumu habersiz.

Penceresiz kaldım anne,

Uçurtmam tel örgülere takıldı

Hani benim gençliğim nerde?”

Aslına bakarsanız, sağın, solun, İslamcıların tarihinde çocukluğuna, gençliğine doymamış, kendini birden mücadelenin, kavganın ve davanın ortasında bulmuş binlerce gencin hikayesi ortaktır. Ortak olduğumuz bir başka şey de müzikti. Aslında çaktırmadan, Ahmet Kaya’da birleşmiştik hepimiz. Gizliden dinliyorduk şimdi tedavülden kalkmış kasetleri.

İnsanın doğasında var demek ki. Ne kadar sert ideolojilere, örgütlere sahip olursanız olun, müziğe ve sanata ihtiyaç duyuyorsunuz. Bizim mahalle (Ömer Karaoğlu kızmasın), şöyle göz yaşımızı, yüreğimizdeki acıları ve isyanımızı ortaya dökecek, dünyaya haykıracak müzikler yapamadı. Öyle sanatçılarımız, bestekarlarımız da çıkmadı.

O yüzden biz gizliden Ahmet Kaya’yı dinlemeye başladık. Rutubetli öğrenci evlerinde, sigara kokan odalarımızda, stereo Grundig teyp çalarda kum gibi akıp gittik Ahmet Kaya türküleriyle:

“Yan yana geçen geceler unutulup gider mi?

Acılar birden biter mi?

Bir bebek özlemiyle seni aramak var ya

Bu hep böyle böyle gider mi?...

Kendine iyi bak, beni düşünme

Su akar yatağını bulur.”

Suyu arayan adamların hikayesi bu topraklarda çok eskiydi. Biz de sanırım onların son kuşağıydık. Bazıları Ahmet Kaya’yı dinlememizi yadırgardı bu yüzden. Gizliden dinlememizin sebebi de buydu. Sonra Zülfü Livaneli eklendi kaset çalarımıza. Ardından Cem Karaca… Dikkat ettiyseniz hep ideolojik yanımızı besleyecek seçimlerdi bunlar.

Kardeş Türküler, Neşet Ertaş ve derken Sezen Aksu ile bu tabuları yıktık. Bob Dylan ve Joan Baez ile birlikte de yurt dışına açıldık.

Diyeceğim o ki, Ahmet Kaya müzik dünyasına girişimizin kapısıydı.

Ahmet Kaya’yı meşhur eden parçası, ‘Yorgun Demokrat’tı. Orada davalarına adanmış solcuların sonradan bulundukları dramatik hal anlatılır.

Sanırım bu parça, bugün bizim mahalleye uyarlanacak halde.

“Şarkılar küsmüş dudağa

Ömründe gecikmiş hasat

Karışmış çoluk çocuğa

Geçim derdinde demokrat

İçlenir hatırladıkça

İzlerini o günlerin

Düşe kalka bata çıka

Yaşadığı o depremin

Bu yolda dönenler oldu

Mum gibi sönenler oldu

Yar göğsüne baş koymadan

Vurulup düşenler oldu

Bir sen kaldın geride

Ah akıp gidiyor hayat

Yüreğim anlıyor seni

Artık susma yorgun demokrat

Allah Rahmet etsin, Ahmet Kaya’nın dün ölüm yıldönümüydü.