Kaynanası Hz. Meryem değildi...
Ertuğrul Özkök’ün yazdıklarını okurken 2012 yılında bir yerel gazetede yazdıklarımı hatırladım. Arşivimden çıkardım aynen yayımlıyorum...
Ertuğrul Özkök dünkü yazısında da son 5 yıldır defalarca
dikkat çektiği bir noktayı hatırlatıyor; şöyle
diyordu:
“Türkiye ve öteki bazı güçler devreye
girmeseydi Esad bu isyanı kolaylıkla bastırırdı. Yine insan ölürdü
ama bugünkü sayının onda biri bile
olmazdı.”
*
Özkök’ün yazdıklarını okurken
2012 yılında bir yerel gazetede yazdıklarımı
hatırladım.
Arşivimden çıkardım aynen yayımlıyorum:
NE BİLEYİM KAYNANAM KIZ
ÇIKSIN…
Genellikle sosyalistler ve savaş karşıtları (Mutlaka samimiyetle)
"Hiroşima'ya ve Nagazaki'ye atom bombası
atılmasaydı eğer, 240 bin kişi hayatını
kaybetmeyecekti" derler...
*
Oysa, 1 Eylül 1939 ile Hiroşima’ya tarihin ilk atom bombasının atıldığı tarih olan 6 Ağustos 1945’e kadar geçen 6 yıllık süre içinde (2. Dünya Savaşı) 50 milyon insan ölmüştü savaşlarda...
50 milyon da pek çok organını kaybettiği için sakat
kalmıştı.
*
Atom bombası savaşın başladığı ilk aylarda atılsaydı
belki 240 bin kişi bile ölmeyecek ama bombaya sahip olan
ülkenin (ABD) Almanya, İtalya ve Japonya’da on milyonlarca insanı ve orduların tümünü
bir hafta içinde imha edeceği anlaşılacağından
savaş hemen bitecekti.
*
Bugün benzer şeyler Suriye’de rejim güçlerinin silahlı muhalif güçlere
yönelik askeri harekatı için de geçerlidir.
Kişisel düşüncem odur ki Suriye’deki bu operasyonlar belki beş – on bin
silahlı muhalifin rejim güçleri tarafından öldürülmesiyle
sonuçlanacaktır. Ancak Türkiye’nin Suriye’de rejim muhaliflerine silah değilse de umut
vermesi savaşı kızıştıracak ve iç savaşa dönüştürecektir.
İç savaş ise bugün dış müdahale olmaması durumunda en
çok on bin kişinin ölümüyle sonuçlanacak bu savaşın yıllarca
sürmesine ve önümüzdeki süreçte yüzbinlerce insanın ölmesine sebep
olacaktır.
*
Umarım gelecekte ben yanılırım, umarım
hükümetimiz Suriye’de muhalif güçlere destek
vererek Esad’ı devirir.
*
Yazımı anneciğimin, sonucundan emin olduğu bir
olayda yanılmayacağını anlatmak için söylediği bir halk deyişiyle
bitireyim:
“Ne bileyim kaynanam kız
(Bakire.) çıksın…”
Anneciğim haklıydı çünkü
kaynanası Hz. Meryem
değildi…
BU DURUMDAN ÇOK MEMNUNUM
“Sırtınızda devletin, toplumun, ülkenin
istikrarının, güvenliğinin, refahının sorumluluğu bulunmadığı
zaman, veya bunlar size vız geldiği zaman, neler söylemez, ne
kararlar almazsınız ki... Demek ki konuşmadan önce iki kez
yutkunmak ve eyleme geçmeden önce uzun uzun düşünmek en doğru
olandır.”
*
Az önce okuduklarınızı Mehmet Barlas’ın dünkü SABAH’ta “En yeni dünya düzeni’nde geçmiş hatalardan
kaçınalım” başlığı altında yayımlanan yazısından
alıntıladım.
*
Ve diyorum ki:
Hoş geldiniz Mehmet Bey...
İyi ki geldiniz...
İyi ki entelektüel Mehmet Barlas’a dönüş yaptınız...
Başkalarını bilmem ama ben bu durumdan çok
memnunum…
GÜVENİM İYİCE
SARSILDI…
Galatasaray Başkanı Dursun Özbek, 2017-2018 sezonunun nasıl geçeceğine ilişkin
soruya şu cevabı verdi:
“İddialı bir ekibiz bu
sene"…
*
İçinde “iddia” kelimesi geçen ama aslında
iddiadan çok uzak bu söz hiçbir Galatasaray başkanına yakışmaz…
Çünkü…
Galatasaray “bu sene” değil “her sene” şampiyonluk hedefiyle başlar sezona.
*
Hani bir halk deyişi vardır ya “sıdkım sıyrıldı” deriz…
Aynen öyle oldu…
Zaten umutsuzdum, o lafı duyunca güvenim iyice
sarsıldı…
PAPAZ
YANILDI…
Stephen Hawking, BBC’de yayınlanan belgeselde;
“İnsanlığın dünyadaki vakti kısaldı. Bu
nedenle insanlık önümüzdeki 100 yıl içinde dünyayı terk
etmeli” deyişi felaket tellâllarını
coşturdu…
*
Oysa…
6000 yıldır her dönemde buna benzer iddialar ortaya
atıldı…
Meselâ…
Ünlü İngiliz papaz iktisatçı Malthus da ihtiyaçların (Bilhassa gıda)
aritmetik, nüfusun ise geometrik olarak artacağını iddia etmişti…
Ve…
O gelecekte, açlıktan ölümler yüzünden insanlık yok olacaktı…
*
Papaz yanıldı…
Çünkü…
Günümüzde tokluktan (Obezite) ölen insan sayısı
açlıktan ölenlerden daha çok...