Kaşıkçı olayında Türkiye ne yapacak? Kemal Öztürk yazdı

Yeni Şafak yazarı Kemal Öztürk, Cemal Kaşıkçı'nın içeri giriş görüntüsünün bizim kameramızla çekildiğini ve o binadan bir daha çıkmadığını da yine o kayıtlarla ispatlanacağını söyledi.

Türkiye'nin Cemal Kaşıkçı cinayetinin işlendiğini ispat etmesi haline büyük bir krizin çıkacağını belirten Kemal Öztürk, Türkiye'nin elinin bu konuda sanıldığından daha güçlü olduğunu söyledi.

Genişleyerek büyüyecek bir fırtınanın öncesinde nasıl bir yol izleneceğini kaleme alan Öztürk,"Türkiye öyle sıradan bir devlet olmadığını, ülkesinde cinayet işleyenin yanına kar kalmayıp, burnundan fitil fitil getirildiği bir ders vermek zorunda. Aksi takdirde saygınlığı zedelenir.Sanırım bu yüzden güçlü bir cevabın hazırlığı sürüyor." ifadelerini kullandı.

Kaşıkçı olayında Türkiye ne yapacak? 

Türkiye’nin uluslararası hukuk açısından yapacağı çok fazla bir şey yok, en başta bunu söyleyelim. Zira uluslararası sözleşmelere göre, o konsolosun silahı çekip, Kaşıkçı’yı herkesin gözünün önünde vurduğunu görseniz bile bir şey yapamazsınız. Ne konsolosluğa girebilirsiniz, ne içeriden katil olduğunu düşündüğünüz birini tutuklayabilirsiniz. En çok adamı sınır dışı edersiniz. Tuhaf ama acı gerçek bu. Geçelim.

Bunlar normal hukuk kuralları. Şuna eminim, Kaşıkçı’yı öldürdüğü söylenen suikast timinin eğer konsolosluğun içinde olduğunu tespit edilseydi, Türkiye rutin dışına çıkıp, kimsenin bağırmasına bakmadan, katilleri alırdı oradan. Lakin katiller oradan gittiği için, Türkiye sadece azmettiricilerin olduğu konsolosluğa rutin dışına çıkarak müdahale etmez.

Şimdi uluslararası hukuk içinde kalarak süreci yönetiyor. İzin aldı, konsolosluğa girecek, inceleme yapacak ve hukuki süreci devam ettirecek. Bu incelemede bir şey bulamayabilir. Ancak hukuki açıdan bunu yapması gerekir.

TÜRKİYE’NİN ELİ SANILDIĞINDAN DAHA GÜÇLÜ

Türkiye’nin eli sanıldığından daha güçlü. Sanırım Milli İstihbarat Teşkilatı’nı hafife aldılar. Eğer duyduklarım doğru çıkarsa, Suud’un kaçacak bir yeri olmadığını hep birlikte göreceğiz. Bir kere Türkiye, Karlov suikastından sonra yabancı misyon merkezlerini koruma işini sağlam tutuyor. Suud konsolosluğuna giriş çıkışı kaydeden bizim kendi güvenlik kameralarımız var. Suud, Kaşıkçı’nın içeri girdiğine dair bilgi yok dedi ama dün Washington Post gazetesi Kaşıkçı’nın içeri girerken çekilmiş görüntü karesini yayınladı. O kare bizim güvenlik kameramızla çekildi. Ve oradan Kaşıkçı’nın bir daha çıkmadığı yine o kayırlarla ispatlanacak.

Şunu söyleyebiliriz, Kaşıkçı’nın içeri girerkenki görüntüsü en güçlü delil değil. Türkiye’nin elinde ya içeriden de kayıt varsa? Tüm bunları soruşturma tamamlandıktan sonra anlayacağız. Asıl kritik konu da o zaman başlayacak.

CİNAYET KESİNLEŞİRSE BÜYÜK ÇAPLI KRİZE DÖNÜŞÜR

Türkiye bu cinayetin işlendiğini ispat ettiğinde ne olacak?

Elbette büyük bir kriz süreci başlamış olacak. Türkiye-Suud ilişkileri kesilecektir. Konsolosluktaki herkes istenmeyen adam ilan edilip, sınır dışı edilecektir. Suud karşılık verecek, karşılıklı büyükelçiler çekilecek ve kriz derinleşerek ilerleyecektir. Bunlar rutin kriz süreci.

Krizin domino etkisi yaratması da muhtemel. Zira katilleri taşıdığı söylenen uçak Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri’ne (BAE) de indi. Şeytan üçgeninde dönen bir infaz yani.

O zaman BAE ve Mısır ile, ardından diğer uydu ülkelerle krizler yaşanabilir. Böyle bir olayın çarpan etkisi çoktur.

ABD’nin, bu cinayet resmileşirse ciddi tepkiler vereceğini sanmam. Haraca bağladığı ve her istediğini yaptırdığı Suud hanedanlığını, bir gazetecinin cansız bedenine feda etmez. Kuru kınamalarla geçiştirir.

ABD’ye adeta gönüllü köle olan Prens Selman’ın bu işte parmağı olduğu ortaya çıkarsa, belki Rusya, Avrupa sırf ABD’yi sıkıştırmak için bize destek olur ve krizi büyütür. Lakin unutmayalım, Suud’un çok parası var ve aç gözlü Batı, para için her şeyin üstünü örtmeye hazırdır.

SUUD, YA HAYDUT DEVLET OLUR YA DA SUÇLULARI TESLİM EDER

Türkiye genişleyerek büyüyecek bir fırtınanın öncesi şu yolu izleyebilir: Suud, bu cinayeti devletin bilgisi dışında işlendiğini, konsolos dahil, zanlıları ifşa ederek yargıya teslim edilmesini sağlarsa ve Türkiye’den özür dilerse, kriz o kadar derinleşmez ve yayılmaz.

Cinayet mahalli her ne kadar diplomatik misyon olsa da, cinayet emrini veren devlet yetkilileri ve bürokratların, rutin dışına çıkarak emir vermelerini de soruşturma kapsamına alabilir Suud. İpin ucu Prens Selman’a kadar gider o zaman. İşte ondan kurtulmak isteyen iç ve dış çevreler için bundan daha güzel bir fırsat olamaz.

Aksi takdirde, bu cinayetin Suud devletinin bir operasyonu olduğu ortaya çıkar ve “haydut devlet” kategorisine girer. Şu anda Suud’tan ve Prens Selman’dan nefret eden tüm ülkeler de bu devletle ilişkilerini gözden geçirir.

Daha derin şeyler söyleyenler var. Komplo teorileri konusunda çok iyi değilimdir. İsrail’in, CIA’nın işin içinde olduğunu iddia edenler oldu. Her halükarda Suud-Türkiye ilişkilerinin bozulması kimin işine yarıyorsa bu cinayeti teşvik etmiş olabilir.

Ancak şunu söyleyebilirim:

Türkiye öyle sıradan bir devlet olmadığını, ülkesinde cinayet işleyenin yanına kar kalmayıp, burnundan fitil fitil getirildiği bir ders vermek zorunda. Aksi takdirde saygınlığı zedelenir.

Sanırım bu yüzden güçlü bir cevabın hazırlığı sürüyor.