Kağıthane'de yıkılan Süleymancı yurdu olayını bir de Karahasanoğlu'ndan okuyun!

Kağıthane'de bulunan Süleymancılara ait bir öğrenci yurdu geçtiğimiz hafta yıkım kararının ardından ekiplerce yıkılmıştı. Bazı yurt yetkilileri bunu fırsata çevirmiş ve mağduriyet devşirmek için "Bir gece ansızın geldiler, öğrencileri uykularından uyandırdılar, eşyalarını almaya fırsat vermediler" gibi iddialar ortaya atmıştı. İşte olayın gerçek yüzü...

Yeni Akit yazarı Ali Karahasanoğlu, Kağıthane'deki Süleymancılar'a ait öğrenci yurdunun yıkımına ilişkin kaleme aldığı yazısında olayın iç yüzünü ve detaylarını paylaştı. 

Süleyman Hilmi Tunahan'ın torunu üzerinden bilgileri aktaran Karahasanoğlu, konunun hiç de anlatıldığı gibi olmadığını bir kez daha gözler önüne serdi.

İşte O yazı:

İstanbul, Kağıthane’de, Süleyman Hilmi Tunahan’ın talebelerine ait bir yurt.. 

Kağıthane Belediyesi tarafından yıkıldı..

Sıradan bir yıkım değil.

Geceyarısı gelinmiş..

Binada kalanlara biber gazı sıkılmış..

Polis, namaz kılınan halılara botları ile basmış.

Yıkıntılar arasında, Kur’an-ı Kerim’lerin fotoğrafları çekilmiş..

Anlatım böyle devam ediyor..

Av. Ramazan Yavuz, büyük ihtimalle kendisi de bu talebelere gönüllü olarak hukuki destek veren birisi olmalı..

Onun anlatımı var..

“Geldiklerinde saat (gece) 3.30’du. Aceleleri ne acaba? Neden yangından mal kaçırır gibi geldiler? Benim üniversite talebelerimin hepsi yataklarında uyuyorlar. Biber gazı ve göz yaşartıcı gaz basarak uyandırdılar öğrencileri. Bu ülkenin geleceği öğrencilere bir gün süre vermediler. Yalvardık, bize bir gün süre verin, biz bu öğrencileri çıkartalım, eşyaları çıkartalım. Ama müsaade etmediler. Sabahı beklemeye bile izin vermediler. Bir hukukçu olarak en canımı acıtan nokta da ‘Sabahı bekleyelim de gidip yürütmeyi durdurma kararı alın’ cümlesiydi. Böyle bir cümle olabilir mi, bu nasıl bir hukuk devleti?”

Bu anlatım ile, konuya yaklaştığınızda, insanın içi cız ediyor..

“Nasıl olabilir, bir belediye, böyle bir uygulamaya nasıl imza atabilir” diye hayret ediyorsunuz..

Hatta, “28 Şubat sürecinde bile böyle bir uygulama ile karşılaşmamıştık” cümlelerini duyuyoruz..

Anlatılanları doğru kabul ettiğimizde, vicdan yaramız, daha da büyüyor.

Büyüyor ama..

Düşünüyorum..

Yıkımın anlatıldığı gibi olma ihtimalini, ne hukuk tecrübemle, ne gazetecilik tecrübemle, örtüştüremiyorum..

Ne demek, “Tebligat yaparsak, yürütmeyi durdurma kararı alırsınız..”

Ben soruları ardı ardına kendi kafamda sıralarken..

“Olabilir mi acaba, hiçbir tebligat yapılmadan, bir gecede yıkım kararı ve yıkıma gitmek, olabilir” mi diye, hem hukuki bilgimi, hem gazetecilik hafızamı zorlarken..

Okuyucularımız da, başka konularda yazdığımız yazıların altına yorumları yerleştiriyorlar:

“Kağıthane’deki Sadabad Yurdu’nu niye yazmıyorsunuz?”

Haydi bakalım, yazalım..

Benim araştırma yapmama gerek kalmadan..

Süleyman Hilmi Tunahan’ın torunu Fatih Süleyman Denizolgun, Kağıthane Belediyesi’ne gitmiş, konuyu dinlemiş..

Ve o cemaatin içinden birisi olarak..

Evet “AK Parti Milletvekili” sıfatı da var ama..

Halen o cemaatin içinden bir kişi olarak, yaşanılanları tane tane anlatmış.

Ben şahsen, “Bina risklidir, değildir” tartışmasına girmek istemiyorum..

Çünkü belediye bir rapor çıkartıyor..

Binanın hazine arazisi üzerine yapılmış olsa da, sahibi olan vakıf yetkilileri başka bir açıklama yapıyorlar..

Bu sebeple, “Bina risklidir, yıkılabilir” raporunu, bir kenara bırakıyorum..

Benim daha çok önemsediğim, “Bir gece ansızın gelinmesi.. Sabaha bırakmayıp, yürütmeyi durdurma kararı alınmasının engellenmesi.. Bu ortamda, namaz kılınan halılara çizme ile basılması.. Ve diğer isnatlar..”

Süleyman Hilmi Tunahan’ın torununun kaleminden, gerçekleri birlikte okuyalım:

“Yıkılan binanın ve lojmanın Çürük Raporu (13.02.2017 tarihli rapor) (2 ayrı rapor ekte olacak). Sonrasında cemaatimizin avukatları çürük raporlarına itiraz ediyor veya cemaatimizin bazı idarecilerinden gelen talimatlarla, tüm hukuki süreçleri uzatmak için zorla itiraz ettiriliyor.”

Anlıyoruz ki, binanın çürük mü sağlam mı olduğu tartışması, yeni bir konu değil..

2 buçuk yıllık bir geçmişi var..

İlk anda, “Gece geldiler.. Sabahı bile beklemediler” açıklaması, boş çıktı mı?

Çıktı..

Devam edelim, Süleyman Hilmi Tunahan’ın torununun açıklamasına:

“01.02.2018 tarihinde Kağıthane İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü, kursumuza yazı göndererek, adli süreç sonuçlanıncaya kadar yurdumuzun boş tutulması, tahliye edilmesini emrediyor.”

Burdaki tarihe göre de, 1 buçuk yıl önce, Milli Eğitim Müdürlüğü ikazı yapmış. “Yurt boş tutulmalı, can güvenliği riske atılmamalı” demiş.

Bunu da bir kenara bırakalım..

Ama torun Denizolgun’un şu cümlelerini artık kimse bir kenara koyamaz:

“En çarpıcı bilgiyi paylaşayım; Süleymanlı cemaatimizin ve bazı idarecileri, bu binanın çürük olduklarını bildikleri için ve ne kadar uzatırsa uzatsınlar, eninde sonunda mahkeme kararıyla yıkılacağını çok iyi bildikleri için, yıkılan binanın yan parselinde YENİ BİR YURT inşa ediyorlar. Yeni yapı olarak yapıyorlar. Ve şu anda faal, orası da hazine arazisiydi, belediye, devlet diğer bina kesinkes yıkılacağı için, bu araziyi satın almanız için kolaylık sağlıyor ve yeni yurt binasının yapılması, açılması için her türlü kolaylığı sağlayıp, tüm izinleri veriyor.”

İşte bu noktada, artık ip kopuyor..

Yıkılan bina yerine, yanında bir yer alıyorsunuz..

Oraya binanızı yapıyorsunuz..

Öğrenciler orada kalıyor..

Ve siz..

Yıkılması şartı ile yaptığınız yeni bina hiç yokmuş gibi..

Belediye ile eski tarihte böyle bir uzlaşı içinde olmamışsınız gibi.

“Bir gece ansızın geldiler” diye, hem kendi cemaatinize, hem de tüm insanlara yalan söylüyorsunuz..