İbrahim Kalın'dan flaş FETÖ itirafı! Tutuklanmasına şaşırdıklarım var

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, FETÖ operasyonlarıyla ilgili "Tutuklananlar arasında benim de şaşırdığım isimler oluyor" dedi.

GAZETECİLER.COM- Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, FETÖ operasyonları kapsamında tutuklamaları değerlendirdi.

Habertürk'ten Kübra Par'a konuşan Kalın, akademisyenlerin ve gazetecilerin tutuklanmasıyla ilgili "Tek tek örneklere bakmak lazım. Benim de şaşırdığım isimler oluyor." dedi. Kalın'ın açıklaması, akıllara Erdoğan'ın "At izi it izine karıştı" sözünü getirdi.

Sadece Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü olarak değil bir entelektüel olarak akademisyenlerin ve gazetecilerin tutuklu yargılanmasına nasıl bakıyorsunuz?


Tek tek örneklere bakmak lazım. Benim de şaşırdığım isimler oluyor. Diğer yandan Hava Kuvvetleri imamı olarak kaçan adamın bir üniversitede akademisyen olduğu gerçeği var. O kadar iç içe geçmiş ki bu süreç, bu tür hadiseler oluyor. Toplum olarak bunu aşacak refleksleri geliştirmemiz lazım. Belki burada topluca bir arınma sürecine gireceğiz. 15 Temmuz'dan sonra devleti yönetmede üç temel ilke oluştu. Birincisi liyakat, diğeri şeffaflık ve sonuncusu da hesap verebilirlik. FETÖ mensupları bu üç ilkeyi de yerle bir ettiler. Kendi adamlarını istedikleri yerlere getirdiler. Hiçbir şeffaflık sağlamadılar, yaptıkları işin ne olduğunu sadece kendileri bildiler. Size bir şey söylüyorlardı ama arkada başka şeyler yapıyorlardı. Bir hesap verme mekanizması yoktu. Biz devleti reorganize ederken tam da bu ilkeler üzerine kurulacak yeni bir devlet yapısından bahsediyoruz. Aslında bu toplumdaki değerler açısından da böyle. Liyakati ve şeffaflığı esas alan, herkesin kendi makamına göre hesap verebildiği bir düzen kurmamız gerekiyor.

Türkiye'de devlet yapısı şu anda yeniden şekillendiriliyor ve akıllarda bir soru var; AK Parti bu süreçte kendisine muhalif bütün kesimleri diskalifiye mi edecek yoksa liyakata dayalı, toplumun her kesimine hitap eden bir yapı mı oluşturulacak?

Çok haksız bir eleştiri bu. 7 Ağustos'ta Yenikapı'da oluşan tablodan sonra buna "Muhalifleri ortadan kaldırmak için vesile olarak kullanıyorlar" denilmesinin özellikle Batı medyasında tekrar edilen derin bir önyargıdan kaynaklandığı kanaatindeyim. Siyasi anlamda muhalif diyorsanız, muhalefet partileri Meclis'teler. Siyasi manada ya da başka ideolojik manada diyorsanız, muhalif olan ve AK Partili olmayan bir sürü insan var.

Bunu söylediğinizde onlar da "PKK ile ilişkili olduğu düşünülen 10 binin üzerinde öğretmen açığa alındı. Bunların hepsi terörist mi?" diye sorabilir.

PKK ile mücadele zorlu bir mücadele. Maalesef terör örgütü için zaman zaman basın özgürlüğü ve STK kisvesi altında örgütü destekleyen, romantize eden, finanse eden insanları kullanıyor. Burada bile çifte standart var. İngiltere'de terörün övülmesi suçtur. PKK geliyor; bir yerde 30 kişiyi öldürüyor. Adeta bunu aklayıcı açıklamalar görüyorsunuz, buna finans aktaranları görüyorsunuz, terör örgütüyle milleti ya da devleti aynı kefeye koyan yaklaşımlar görüyorsunuz. Bunlar adil değil. Ölçüyü doğru koymak lazım. Terörün her türüne karşı olduğunuz zaman bu tip şeylerin üstesinden gelebiliriz.

'O SÖZ SORUMLULUK SAHİBİ HERKESE MESAJDIR'

Son günlerde darbe sonrasında alınan önlemlerde kantarın topuzu kaçıyor tartışması var. Çok sayıda tutuklu yargılama, görevden alma var. Necmiye Alpay örneğinde olduğu gibi sadece darbeyle ilişkili olarak değil, PKK ile mücadele kısmında da sembolik bazı isimlerin tutuklu yargılanması eleştiriliyor. Son olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan da "At izi, it izine karıştı" dedi. Nereye gidiyor Türkiye? Bu durum sizi kaygılandırıyor mu?

Bu süreçten Türkiye güçlenerek çıktı. 15 Temmuz gecesinin travmasını bugün daha iyi kavrıyoruz. Uçurumun kenarından döndük. Birtakım tedbirler alınmak zorunda. Bazen bu tip büyük travmalarda denge kaybolur. Hatalar yapılmaya başlanabilir. Cumhurbaşkanı'mız o sözü bu yüzden söyledi. Bu sorumluluk sahibi olan herkese bir mesajdır. O ifadeyi boşuna kullanmadı. Bütün bunların üzerine kuruldu o cümle. Burada adalet ilkesinden sapmamak esastır. Hakikaten cerrah hassasiyetiyle bu süreci yönetmek zorundayız.