Hürriyet Ombudsmanı, Kelebek'i gizli reklamda yakaladı!..

Hürriyet'in Kelebek ekinde Cem Yılmaz ve Ozan Güven'i reklam yapmakla eleştirilen haberde yapılan gizli reklam, Ombudsman Faruk Bildirici'nin gözünden kaçmadı...

Hürriyet gazetesi ombudsmanı Faruk bildirici, Hürriyet'in magazin sayfalarında gizli reklam yapılmasını topa tuttu...

Cem Yılmaz ve Ozan Güven'in elektrikli scooterlarla oyuncu arkadaşlarının açtığı işyerinin reklamı amacıyla kullandıklarının anlatıldığı Hürriyet'in Kelebek ekindeki haberde, oyuncu Kamil Güler'in açtığı mağazanın reklamı yaptıkları anlatılmıştı...

Ancak Hürriyet Ombudsmanı Faruk Bildirici, “Kamil’e reklam turları” başlıklı o haberin içinde Kamil Güler'in işyerinin isminin ve adresinin açık açık verilerek gizli reklam yapılmasını "Başlıkta 'Amaç reklam' deyip, hemen altındaki haberde Yılmaz ve Güven’in 'reklam' amacını gerçekleştirmek bir çelişki değil mi?... " diyerek eleştirdi...

İşte Faruk Bildirici'nin o yazısı:

ELEKTRİKLİ SCOOTER SORULARI...

KOMEDYEN ve oyuncu Cem Yılmaz, referandumda oy kullanmaya elektrikli scooter ile gitmişti. Bir gün sonra arkadaşı Ozan Güven ile yemeğe giderken de bu aracı kullandı.

İki yakın dostun elektrikli scooter’a binmeleri 19 Nisan’da Kelebek’in manşetindeydi. “Ozan’la Cem çocuk gibi” haberini gören Nuri Aka adlı okurdan o gün e-posta aldım. “Haberde söz edilen Cem Yılmaz’ın elektrikli bisikleti/elektrikli scooter’ın nereden alındığı (varsa Türkiye distribütör veya ithalatcısı ) hakkında bilgi verilmesini rica ederim” diyordu. Bu okura yanıt vermedim. Cem Yılmaz tanıtmış olsa da o scooter satışına yardımcı olmak gazeteci olarak bizim işimiz değildi.

Fakat aradan dört gün geçmişti ki, Kelebek’te yeni bir haber çıktı bu konuda. “Kamil’e reklam turları” başlıklı bu haberde “Cem Yılmaz ve Ozan Güven’in İstanbul sokaklarında elektrikli scooter’la dolaşmalarının nedeninin reklam olduğu” belirtiliyordu. Yılmaz ve Güven’in, yeni bir mağaza açan oyuncu arkadaşları Kamil Güler’e destek olmayı amaçladıkları anlatılıyordu.

Buraya kadar sorun yok. Ama haberde Güler’in açtığı mağazanın adına ve bulunduğu semte de yer verilmişti! Böylece hem o scooter’ı tanıtmış hem de almak isteyenlere adres göstermiş olduk.

Başlıkta “Amaç reklam” deyip, hemen altındaki haberde Yılmaz ve Güven’in “reklam” amacını gerçekleştirmek bir çelişki değil mi? Merak ettim, o haberde o mağazanın adı ve semti olmasa haber ne kaybederdi? Ya da tersinden soralım; mağazanın adı ve adresini neden yazdık?

YILIN OTOMOBİLİ

CNN Türk’teki, “Parametre”programında Deniz Zeyrek, “Otomotiv muhabirleri, yılın otomobilini seçmiş” diye başladı sözlerine. Ebru Baki telaşla sözünü keserek “marka söylememesi” uyarısında bulundu. Zeyrek de otomobilin markasını söylemeden devam etti yorumlarına.

Oysa aynı gün, o otomobilin markası, modeli, Hürriyet’in birinci sayfasından fotoğraflı olarak duyuruluyordu. Ekonomi bölümündeki haberde de “yılın otomobili”nin markası ve modeli başlığa çıkarılmıştı.

Eminim o haberi okuduktan sonra programı izleyen Hürriyet okurları şaşırmıştır. Ama bu sadece CNN Türk ve Hürriyet’e özgü bir uygulama değil. Genel olarak, televizyonlarda marka verilmiyor, gazetede ise rahatlıkla yazılıyor. RTÜK yasasındaki “haksız rekabet” ve “gizli reklam” konusundaki hükümler ile RTÜK’ün katı tutumundan kaynaklanan genel bir sorun bu.

O sabah CNN Türk’te Ebru Baki’nin�Deniz Zeyrek’i uyarmasının nedeni de bu olsa gerek. Ama bir gün sonra yine Parametre programında Hakan Çelik, bu konuyu konuşurken otomobilin markasını telaffuz etti. Haksız da sayılmazdı. Etik eleştirileriniz olsa bile “yılın otomobili” seçimi haber değeri taşıyordu.

Zaten marka ve şirket isimlerinin yayınlanmasında ilk kriter, haber değeridir. Eğer haber değeri varsa bir marka ya da ürününün adını yazmakta/söylemekte sakınca olmaz. Ancak reklam/tanıtım ile haber arasındaki ince çizgiye özen göstermek gerekir. Haber bilgi verir; reklam/PR tüketiciyi yönlendirir. Bu sınır aşılmamalı.

Tabii haksız rekabet yaratmama, ürünler hakkında doğru ve eksiksiz bilgi verme, olumsuzlukları da yayınlama gibi başka kriterlerden de bahsedebilirim. Fakat temel olan “haber değeri” ve “tüketime yönlendirmeme” kriterleridir.

Haberciliğin kalitesi, gazetecilerin ilkeleri içselleştirmesi ve editoryal uygulama kararlılığıyla yükselir. Sağlıklı olan budur. Gazetecilik kanunlarla, KHK’larla, yasaklarla düzenlenmez. Yayıncılık da öyle...