Hilal Kaplan şimdi de muhafazakar erkekleri topa tuttu
Türbanlı fenomenleri eleştirdiği yazısı çok ses getiren Hilal Kaplan bugün de muhafazakar erkeklerin değişimini konu alan bir yazı yazdı.
Sabah'taki köşesinde "Mücahid abilerden "seri köz
getir"cilere..." başlığıyla yayınlanan yazısında Hilal Kaplan,
muhafazakar erkek tipolojisini yazdığı eski bir yazısına gönderme
yaptı.
Hilal Kaplan muhafazakar erkeklerdeki değişimi "kendisine el
uzatmayan kadınlara el uzatan, hatta karşısındaki kadın başörtülü
olsa bile el uzatmakta beis görmeyen, seküler kadın arkadaşlarıyla
sarılarak selamlaşan, Cuma'dan Cuma'ya secdeye varan, dar
pantolonlar giyip, 'dede' olacak yaşa gelmeden sakal bırakmayı
aklından bile geçirmeyen ama sabahtan akşama kadar Müslüman
kadınların giyimi üzerinden 'yozlaştık, azizim' muhabbeti yapanlar
genelde bu tipolojiye dahildir." diyerek özetliyor.
Hilal Kaplan yazısının sonunda derdinin "muhafazakar erkeklere
çakmak" olmadığını da şöyle ifade ediyor: "Bu yazıyı
'muhafazakâr' erkeklere 'çakma' derdinde olan Müslüman bir kadın
yazar olarak değil, Müslümanların 'büyük cihad'ı olan kendi
nefsleriyle imtihanları bağlamında pek de ikaz edilmeyen Müslüman
erkeklere uyarıda bulunmak için yazdım."
HİLAL KAPLAN'IN YAZISININ
TAMAMI ŞÖYLE:
"Başörtülü ablalardan türbanlı fenomenlere" yazım beklediğimden
de çok ses getirdi. Çoğunluğunu 'geç kalınmış bir eleştiri' ve
tebrik mesajları oluştururken, neden hep başörtülü kadınların
mercek altına alındığına dair sitem, onlara böylesi bir yük ve
anlam atfetmenin doğru olup olmadığına dair sorgulamalar da vardı.
Ne var ki hayat, tüm kuşatıcılığıyla bir anlam yelpazesidir. Sizin
arzunuzdan azade biçimde anlamlar yüklenir.
Başörtüsü de bu anlam taşıyıcıların, göstergelerin başında gelir.
Mahremiyeti olabildiğince dışlayan, göstermenin var olmaya
eşitlendiği bir dünyada ise tesettür, başlı başına bir direniş
biçimidir. Dolayısıyla her zaman yorumun konusu olacak ve bu daha
da artarak devam edecektir.
Ancak dindar erkeklerin Müslümanlık iddiasının altını gündelik
hayatlarıyla ne kadar doldurduklarına dair pek eleştiriye
rastlamadığımız, onların dönüşümünün kanıksandığı ya da göz ardı
edildiği bir anlatının hâkimiyeti de o derece aşikârdır. Fakat bu,
kendi iç sorgulamalarını, başörtülü kadınlara nispetle ihmal
etmelerini haklılaştırmaz. O yüzden izninizle, altı yıl önce yazmış
olduğum "Muhafazakâr erkek tipolojisi" yazımdan şu
satırları paylaşmak isterim:
"Daha vahimi, 'muhafazakâr' Müslüman erkeklerin
yaşamındaki bu sürükleniş kamusal alanda eleştiri konusu bile
yapılmadığından ve ne kadar sürüklenmiş olurlarsa olsunlar her dâim
'muhafazakâr' kimliğinin korunaklı sularında yüzmeye devam
ettiklerinden iğneyi kendilerine batırmak ihtiyacını bile
duymamalarıdır. Örneğin kendisine el uzatmayan kadınlara el uzatan,
hatta karşısındaki kadın başörtülü olsa bile el uzatmakta beis
görmeyen, seküler kadın arkadaşlarıyla sarılarak selamlaşan,
Cuma'dan Cuma'ya secdeye varan, dar pantolonlar giyip, 'dede'
olacak yaşa gelmeden sakal bırakmayı aklından bile geçirmeyen ama
sabahtan akşama kadar Müslüman kadınların giyimi üzerinden
'yozlaştık, azizim' muhabbeti yapanlar genelde bu tipolojiye
dahildir.
Bir diğer önemli özellik 'muhafazakâr' erkeklerin servetle
kurdukları ilişkidir (...) 'Muhafazakâr' erkeklerin büyük
çoğunluğu uzun zamandır sekülererkeklerle aynı 'trend'leri takip
edip, moda fetişizmine teslim olduğu için onlara özel bir
'muhafazakâr Vogue'a ihtiyaç duyulmuyor. Ancak 'toplumsal
iyi'nin yansıdığı aynayı her dâim kadınlara tutup, kendi ellerini
yıkamak kolay olduğundan mevzunun bu boyutu pek dile bile
getirilmiyor. Müslüman ahlâkından uzaklaşıp sadık birer tüketici
haline gelen kapitalist özneler olarak 'muhafazakâr' erkeklerin iş
yaşamındaki performansı da bu minvalde ilerliyor. Tüketici olarak
kapitalizme teslim olmuş öznenin üretici pozisyonundayken
kapitalist ahlâktan vazgeçmesi imkânsız olduğundan ve verimliliği
artırmak, daha çok kazanıp daha çok yatırım yapmak âdeta dinin bir
gereği gibi görüldüğünden dinin öngördüğü, işçiye emeğinin tam
karşılığını zamanında vermek gibi diğer gereklilikler rahatlıkla
ıskalanabiliyor.
Tesbitleri de örnekleri de çoğaltmak mümkün ancak bu noktada şunun
bilinmesini içtenlikle arzu ederim: Bu yazıyı 'muhafazakâr'
erkeklere 'çakma' derdinde olan Müslüman bir kadın yazar olarak
değil, Müslümanların 'büyük cihad'ı olan kendi nefsleriyle
imtihanları bağlamında pek de ikaz edilmeyen Müslüman erkeklere
uyarıda bulunmak için yazdım. Naçizane tavsiyem yarası olanın
gocunması ve gereğini yapmaya gayret etmesidir."