Hilal Kaplan: O habere inanamadım
Sabah yazarı Hilal Kaplan, Cumhuriyet operasyonunu yapan savcının FETÖ'den sanık olduğunu öğrenince inanamamış. Kaplan, Cumhuriyet'e yönelik FETÖ soruşturması ile ilgili bakın neler yazdı?
İletişim Fakülteleri birinci sınıfta "ne haberdir, ne
değildir" sorusuna cevap olarak "Köpek insanı ısırırsa haber
değildir, ancak insan köpeği ısırırsa haberdir" der hocalar genel
olarak.
İşte gazetecilere öğretilen bu en temel kuralı, Sabah yazarı Hilal Kaplan, Cumhuriyet yöneticilerine yönelik operasyon sonrası ortaya çıkan durum ve Başsavcılığın tavrı üzerine bir kere daha hatırlattı.
Cumhuriyet gazetesine yönelik operasyonu yöneten savcının FETÖ sanığı olduğunu ortaya çıkaran gazetecilere yönelik soruşturmayı eleştiren Hilal Kaplan şöyle dedi:
"Ancak kritik bir FETÖ soruşturmasını, gider FETÖ'den yargılanan bir savcıya verirseniz, bunun haber olması için başkasını suçlamanıza hiç gerek yok. Siz Başsavcılık olarak kendiniz 'köpeği ısırmış' bulunuyorsunuz zaten."
İşte Hilal Kaplan'ın o yazısı:
FETÖ,
BYLOCK, CUMHURİYET
Geçtiğimiz günlerde, Bilim, Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığı'ndaki FETÖ soruşturmalarından sorumlu olan bilirkişi ve
müfettiş yardımcısı İ.S.E.'nin, 'kırmızı ByLock'
listesinde yer aldığı ortaya çıktı.
"Kırmızı liste", aktif ByLock kullanıcı sınıfına
devletin verdiği isim. Müfettiş yardımcısı olan İ.S.E., bir dönem
de Küçük ve Ortak Ölçekli Sanayiyi Geliştirme ve Destekleme İdaresi
Başkanlığı'nda (KOSGEB) FETÖ soruşturmalarını yürüten kişiymiş.
Yani en az iki önemli kurumdaki FETÖ tasfiyelerinden sorumlu
müfettiş yardımcısının azılı bir FETÖ'cü olması ihtimali söz
konusu.
Daha önce de, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nca yürütülen
FETÖ soruşturması kapsamında örgütün 'ByLock' programını kullandığı
ileri sürülen 3 savcı ve 3 hâkim gözaltına alınmıştı. Ancak
gözaltına alınan ByLock'çu Cumhuriyet Savcısı Fatih S.'nin, bir
önceki gün, kendi yürüttüğü ByLock soruşturması çerçevesinde 24
kişiyi gözaltına aldırttığı belirlendi. Yani FETÖ soruşturması
savcısının bizzat FETÖ'cü çıkması ihtimali de söz
konusu.
Bu veriler, bize nasıl bir istihbarat örgütüyle mücadele
ettiğimizi ve ByLock'un FETÖ'cüleri ayıklamakta neden azami önemde
olduğunu, Hürriyet başta bazı medya organlarının neden bu önemli
delil kaynağını itibarsızlaştırmak için uğraştığını gösteriyor.
Dün de Cumhuriyet Gazetesi Vakfı'na yönelik
soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Savcısı Murat İnam'ın, FETÖ'nün
gerçekleştirdiği Selam Tevhid kumpası soruşturması kapsamında,
Yargıtay 16. Ceza Dairesi'nde açılan davada sanık olduğu ortaya
çıktı. Önce sosyal medyada gördüğüm habere inanamadım.
Ardından OdaTV'den Barış Pehlivan, İnam'ın
'ağırlaştırılmış müebbet hapis'le yargılandığını ve
hakkında isnat olunan eylemlerden birisinin de FETÖ'nün
Selam-Tevhid kumpasında, bir şüpheli hakkında usulsüz dinleme
kararı vermiş olduğunu yazdı. Yani Cumhuriyet gazetesini FETÖ
çerçevesinde soruşturan savcı, aynı zamanda bir FETÖ davasının
sanığı...
Bu yetmezmiş gibi, bir de dün haberi ortaya çıkaran Barış
Pehlivan'a, 'terörle mücadelede görev almış kişileri
hedef göstermek' iddiasıyla soruşturma açıldı. FETÖ
soruşturmalarını yürüten tüm savcılarımız
kıymetlidir.
Ancak kritik bir FETÖ soruşturmasını, gider FETÖ'den
yargılanan bir savcıya verirseniz, bunun haber olması için
başkasını suçlamanıza hiç gerek yok. Siz Başsavcılık olarak
kendiniz 'köpeği ısırmış' bulunuyorsunuz zaten.
Başsavcılık, Savcı İnam'ın FETÖ'cü olmadığına inanıyor olabilir.
Hukuken yaptıkları uygun da olabilir. Ama FETÖ ile mücadele ülkenin
en önemli gündemiyken, FETÖ kapsamındaki bir davanın sanığı olan
savcıyı da bir zahmet başka bir FETÖ soruşturmasında
görevlendirmeyiniz...
Bu itirazıma, defalarca OdaTV tarafından hedef gösterilmiş ve
daha iki gün önce, Cumhuriyet Gazetesi Vakfı'na operasyonun neden
desteklenmesi gerektiğini kâleme almış bir yazar olduğumu da
ekleyeyim.
Son bir not: Cumhuriyet Gazetesi Vakfı'na dair hukukî işlemin
bir an önce yapılması ve FETÖ ile işbirliği olmadığından emin
olunan, vakıfta emeği bulunan birine devredilmesi gerektiği
kanaatindeyim. Neticede dava, hükümet sözcüsü Numan
Kurtulmuş'un dediği gibi gazeteye değil, vakfa açılmış ise ve
üstelik organik bağlarının kanıtlanması kolay olan esas sorumlular
Can Dündar ve Akın Atalay'ın yurtdışına kaçmasına göz yumulduğu
intıbaı oluşmuş ise, Aydın Engin'den karikatürist Musa Kart'a
kadar pek çok Cumhuriyet çalışanının şayet haklarında somut delil
yoksa tutuklu yargılanması davayı sulandıracaktır.