Halil Bezmen'den çok tartışılacak sözler!

"Mustafa Kemale Aşklanmak" romanı raflarda yerini alan Halil Bezmen, Sayım Çınar'a çok çarpıcı açıklamala yaptı.

Romanlarıyla, yaşantısıyla ilgi çeken, gözlerin hep üzerinde olduğu bir isim oldu Halil Bezmen. Son romanı da şaşırtmadı, yine zor bir konuyu, Mustafa Kemal çerçevesinde bir aşk romanına dönüştürdü.

"Mustafa Kemale Aşklanmak" raflarda yerini aldı, Sayım Çınar romanın hikayesini, Halil Bezmen mitini yine Halil Bezmen’le konuştu, ortaya ses getirecek bir söyleşi çıktı.

AŞKA VE SAVAŞA AŞKLANANLAR

Öncelikle kitabınız hayırlı olsun. Mustafa Kemal’e Aşklanmak bir tarihi roman aynı zamanda bir aşk romanı da. Genç bir kadının imkansız aşkının çerçevesinde geçen bir roman. Tarihle de iç içe olan bir yazar olarak tarihle aşkı birleştirme fikri nasıl çıktı ortaya?

Aşkı ilginç kılmak için iki yöntem var. Aşka bir çerçeve koymak lazım. Ya bugün diyeceksiniz yani bu hafta ya da bu ay ki günümüzün heyecanı yaşansın. Ya da geriye gidersiniz. O zaman yüzlerce sene evvelsinin renklerini, boşluklarını hikayenin içine katabilirsiniz. Bence aşk da bu farklılıkla güzelleşir. O yüzden bence tarihi aşklar daha renklidir.

Pekala Mustafa Kemal’i yazmak da çok zordur. Ciddi bir araştırma gerektirir. Mustafa Kemal de çok kolay bir karakter değil, zor bir kişilik. Hayatı zaferlerle savaşlarla geçmiş bir lider, dünya lideri. Mustafa Kemal’i anlatırken nasıl bir yöntem izlediniz kafanızdaki, hayalinizdeki Mustafa Kemal’i mi yazdınız daha çok?

Çok zor çünkü, o kadar çok şey yazılmış ki sanki hakkında her şey yazılmış gibi görünüyor. Ama bazı konular hakkında hiçbir şey yazılmamış. O konuları kendim kurgu olarak hayal ettim. Mustafa Kemal’in belirsizlik konusuna nasıl baktığını mesela. Belirsizlik hepimizin hayatında önemli bir iş. Hayatımız belirsizlik içinde ve bu belirsizlikleri çözmek üzerine geçiyor. Önümüzü görebilsek her şey çok kolay olacak. Bu belirsizlik denilen konuyu Atatürk nasıl görüyor? Mesela belirsizlikten korkuyor mu? Belirsizliği bir tehlike olarak mı yoksa bir fırsat olarak mı görüyor? Türklerin belirsizlik karşısında güçlü mü olduklarını yoksa aksine zayıf mı olduklarını düşünüyor? Bu konudaki görüşleri nedir hiçbir kaynakta rastlamadığım için bunu ben kurguladım.

BİLGİLERİMİ OKUYARAK EDİNDİM

Azınlıklar Anadolu’yu Anadolu yapan insanlar. Roman boyunca da karşımıza çıkıyorlar. Bu karakterler gözlemleriniz sonucu mu doğdu? Anadolu’yu iyi tanıyan bir yazar diyebilir miyiz sizin için?

Açıkçası ben Anadolu’yu iyi tanıyan bir yazar değilim. Bilgilerimi daha çok okuyarak elde ettim. Ben Türkiye’de geçen hayatımın %99’unu İstanbul’da geçirdim çünkü. Ama Anadolu hakkında çok okudum.

O zaman bayağı iyi kurguladığınızı söyleyebiliriz. Yani yazmak için yaşamak gerekli mi?

Hayır. Yaşamadan da kurgulayarak da yazılabiliyor.

GEZİ'NİN TÜRKİYE TARİHİNDE BİR ETKİSİ OLMAYACAK

Peki Gezi öncesi edebiyat Gezi sonrası edebiyat ayrımına katılıyor musunuz? İçinde TOMA’nın, gazın olmadığı bir roman yazılabilir mi bundan sonra?

Rahatlıkla yazılabilir. Ben Gezi Olayları’nın Türkiye tarihinde etkisi olmayacağına inanıyorum. Büyük bir patlamaydı. O an çok etkiliydi. Ama kökü olmadığı için, altında bir ideoloji yapıcı bir görüş olmadığı için arkasının gelmeyeceği ve yavaş yavaş bu etkinin dağılacağını. O an için çok önemliydi ama etkisini günümüzde görmüyoruz.

Sizin babanızın Mustafa Kemal’e benzediğini söyleyen birçok kişi olmuştu bana. Babanızı düşünerek mi bir Mustafa Kemal yazdınız? Mustafa Kemal’e Aşklanmak’ı kişisel tarihinizde nereye oturtuyorsunuz? Yazar olarak favori romanınız diyebilir miyiz yani?

Benim babamın Mustafa Kemal’e benzediğini sen nereden biliyorsun? (gülüyor)

Cemiyet hayatından duymuştum.

İnanılmaz benzerdi. Hakikaten bazı fotoğraflarda ayırt edemezdiniz. O kadar benzerdi. Ama hayır romanı yazarken bu benzerlikten yola çıkmamıştım.

Romanınızda Mustafa Kemal’ mahçup, utangaç biri olarak da ele alıyorsunuz. Ben öyle görmesem de bu biraz riskli de bir şey sanki, Mustafa Kemal’i zaaflarıyla ele almak.

Bence de utangaçlık bir zaaf değil. Ben bunu hayal ettim. Mustafa Kemal’in kadınlar karşısında utangaç olduğunu hayal ettim. Kimin utangaç olduğu bakarak görülmez ben öyle olduğunu hayal ettim ama eminim öyleyse bile göstermemiştir bunu.

CEMİLE DİYE GERÇEK BİR KARAKTER VAR

Kitabınızda Lacan’dan aşkla ilgili baştan çıkarıcı bir aforizma var ardından lahitlere geçiyoruz ve sonra da Cemile ile tanışıyoruz. Cemile, çok iyi yetiştirilmiş bir diplomat kızı. Baştan sona kadar çok disiplinli. Kurtuluş Savaşı sırasında da Mustafa Kemal’le sadece birkaç kez karşılaşan bir hemşire. Cemile de çok zor bir karakter. Bu karakteri yaratırken kimleri düşündünüz?

Kurtuluş Savaşı sırasında gerçekten iki Cemile var. İstanbul’da bir büyükelçinin kızı Cemile var. Bir de İstanbul’dan Anadolu’ya Kuvayi Milliye için silah kaçırma suçuyla yakalanmış ama İngilizlerin elinden kaçmayı başarmış. Fiilen Kurtuluş Savaşı’nda rol almış Cemile diye bir kadın var. Bu kadar. Gerisi kurgu. Ben Atatürk’e âşık olmaya yakışacak bir kadın yaratmak istedim. Atatürk bir dahi, milyonda bir çıkacak bir insan. Ona da layık olmak lazım. Her ne kadar karşılık görmeyen bir aşksa da Atatürk bunu görüyor ama gülümsüyor geçiyor. Böyle bir kızın da güçlü bir karakter olması lazım ki ona yakışsın. Kurguda bile olsa öyle olmalı.

Kitapların sinema veya dizi olarak uyarlanması konusuna nasıl bakıyorsunuz? Baktığınızda sizin romanınızda o dizi havası da var. Belki büyük bütçeli bir film de olabilir çünkü arka planda büyük bir savaş var. Bu anlamda kitaplarınızı şanslı buluyor musunuz?

Kitaplarımın dizi olabileceği benim hiç aklıma gelmemişti ne yalan söyleyeyim. Ben dizileri rakibim olarak görüyorum ortağım olarak görmüyorum. Kitaplarımın insanları dizilerden koparmasını isterim ben.

KİTAP VE FİLMİN TUTUP TUTMAYACAĞI ÖNGÖRÜLEMEZ

Popüler kültür içinde tarihi romanın şansı ne kadar sizce. Bir taraftan İpek Çalışlar’ın Latife Hanım’ı, satış rekorları kırdı. Sizin kitabınız da hem iyi bir yayınevinden çıktı, on bin basıldı. Popüler kültür içinde kitabınızı nereye oturtuyorsunuz?

Bu işler benim bildiğim kadarıyla öngörülemeyen işler. İster Türkiye’de olsun ister Amerika’da, bir kitabın veya bir filmin tutup tutmayacağını bilmek çok zor. Biz sadece beğenileceğini umabiliyoruz.

Peki, “aşklanmak” ne demek? TDK sözlük’te yer almayan bir sözcük bu. Bir yönüyle yeni bir eylem yeni bir duygu icat ettiğinizi düşünüyor musunuz?

Merak edip baktın demek ha. Evet bu kelimeyi icat etmiş oldum ben. Aşklanmak Türkçe’de yok. Karşılığı olmadan aşık olmak anlamında düşündüm ben.

PARALEL İKİ ROMAN BİRDEN YAZIYORUM

Bir sonraki romanınızla ilgili eskizler mutlaka vardır. Çünkü siz sadece yazı ile ilgileniyorsunuz. Yeni romanınızın konusu belli mi?

İki tane paralel olarak çalıştığım roman var. Biri Lale Devri’nde geçiyor diğeri de Celali İsyanları sırasında geçiyor.

Sizin daha önceki kitaplarınızda hep Halil Bezmen ismi öne geçti gibi görünüyor. Belki bu romanınızda bu da değişir Mustafa Kemal’e Aşklanmak, Halil Bezmen isminin önüne geçebilir gibi görünüyor ne dersiniz?

Ümidim o açıkçası. Nasıl her babanın umudu oğlunun onun önüne geçmesidir. Oğul babanın önüne geçemiyorsa her iki taraf için de üzücüdür bu. Bu yüzden ümidim romanımın adımın önüne geçebilmesi.

Siz çok zor dönemlerden de geçmiş bir işadamısınız aslında. Yazmak bir nevi terapi oluyor mu sizin için? Artık sadece yazı ile ilgileniyorsunuz, iş dünyasında değilsiniz. Artık yazar mısınız yoksa hala işadamı yanınız da var mı?

Benim iş adamlığım tarihte kaldı. Neredeyse yirmi sene oluyor sadece yazı ile ilgileniyorum. Bu yüzden artık işadamı olarak da görmüyorum hiç kendimi.

Peki yazınınızı en çok etkileyen örneğin Rus klasikleri mi oldu yoksa başka eserler mi?

Ben Rus edebiyatını çok da okudum ama bir türlü çok sevemedim. Aynı şekilde Alman edebiyatı da bana hep biraz soğuk geldi. En çok Fransız romanlarını severim sanırım en çok da onlardan etkilendim.

AMERİKA'DA 9 AY HAPİSTE KALDIM

Geçmişte medyadan sizinle uğraşan sizinle ilgili üzücü haberler yapan çok insanlar oldu. Şimdi geriye dönüp bakınca ne hissediyorsunuz hâlâ bir kızgınlık öfke var mı?

Ben o günleri unuttum bile. Gerçekten üstüne düşünmeyince insan bir zaman sonra hatırlamakta da zorlanıyor. Bir öfke yok tabii ki bu yüzden de. Bütün insanlar kendilerine haksızlık yapıldığını düşünür. Bu insani bir şey. Ben Amerika’da dokuz ay hapishanede kaldım. Hepimiz masumduk. 120 kişiydik koğuşta ama kimse de ben de şurada bir suç işledim demiyordu. Bu isimlerin çoğu da kokain kaçakçısıydı ve hiç kimse kendini suçlu görmüyordu. Tıpkı bunun gibi. Kimseden hesap sormak veya nefret etmek gibi bir durumum söz konusu değil. Ben hesabı kendime verir kendimden sorarım. Başarımı da başarısızlığımı da kendime borçluyumdur. Mesela iş hayatımı neden terk ettim? İş hayatında o zamanlar Türkiye’nin en büyük sanayi topluluklarından biriydik. Bir daha girmedim o işe. Neden burada söyleyeyim. Başarılı olamadım. Sonra dedim ki kendi kendime sen bu iş için yaratılmamış bir insansın. Baktım kendime sen akıllı bir adam mısın evet, çalışkan bir adam mısın evet. Ama bu işte başarısız oldun. Ben başarısızlığımdan ders aldım.

Siz o dönem Amerika’da dokuz aylık hapishane döneminden sonra Amerika’da da kalabilirdiniz neden döndünüz Türkiye’ye?

Amerikan Hükümeti ve Türkiye Hükümeti işi pişirdi ve Amerika beni Türkiye’ye gönderdi.

Peki tekrar Amerika’ya gittiniz mi sonrasında?

Hayır, o hakkımı kaybettim ben kovulduğum için. Gitmek istemiyorum ama zaten istesem de yasal olarak artık böyle bir hakkım yok.