Gülse Birsel sinema filmi çekmeye kalkınca Sitcom
çekmenin rahatlığını da bir kez daha idrak etmiş. Bugün köşesine
taşıdığı sinema sektörünün eksiklerini esprili bir dille
anlatırken, yenş başlayacak dizinin tarihini de verdi
Birsel.
Gülse Birsel'in yeni dizisi kış ortasında yayına girecek.
İŞTE GÜLSE BİRSEL'İN
BUGÜNKÜ YAZISI
Sinemacılar ışık beklemesin diye bir güneş makinesi icat edilemez
miydi? Oyuncular üşümesin diye yün-titanyum alaşımından mayolar
yapılamaz mıydı? Sahnelerin genel planları gizli servislerden
istenemez miydi? Sinema bu kadar zor mu olmalıydı? Yoo, sinemayı
‘upgrade’ etmenin zamanıdır!
Bu iş böyle olmaz. Yazıp oynadığım ilk sinema filmimin çekimleri
devam ediyor ve ben 7. sanattaki trajik resmi yakından gördüm.
Ülkenin en kral prodüksiyon şartlarında bile, sinema sanatında
bazı şeyler çok eksik. Dünya çapında eksik, anlatabiliyor muyum?
Hollywood filan da sefalet içinde. Ve farkında değilmiş gibi
yapıyorlar. O büyük stüdyoların yatacak yerleri yok!
Gözlemlediğim en büyük kanayan yara: Lumiere kardeşlerden beri
sinemada ışık bekleniyor! 1895’ten günümüze, aydınlık sahneler için
güneş bekleniyor, buluta girince çekim kesiliyor! Hadi bizi bırak.
Eyy Hollywood! 122 yılda bir arpa boyu yol gitmemişsin, hiç mi
utanmıyorsun? İnsan gibi robot yapıldı, bayağı konuşuyor, farkı zor
anlarsın. Sense üç-beş kuruş harcayıp bir güneş makinesi yapamadın.
Aç güneşi çek, kapa güneşi yemek arası ver. Bunu beceremiyor musun?
Badem ezmesi mi sinema? Lumiere biraderlerin dededen kalma
formülüyle mi yapmak lazım? Ayıptır.
Sitcom’u yanaklarından öperim. Aç ışığı gündüz oldu, kapat ışığı
gece oldu ooh.
Ha ışığı geçtim, bekleriz. Ya dış çekimlerde üşüme nedir artık?
Astronotlara özel giysi yapılıyor ama! E tabii NASA düzgün
müessese. Elemanını kolluyor. Hollywood bildiğin terbiyesiz.
“Üşüsünler, o kadar para veriyoruz” kafasında bunlar ya. Halbuki
parayı bastıracaksın, Ar-Ge’nin dibine vuracaksın, yüzde yüz yünden
mi olur, titanyumdan mı olur artık, likralı, vücuda ikinci deri
gibi yapışan vücut çorapları yapacaksın! Zırh gibi tutacak
oyuncuyu. Veyahut dev UFO’lar yap, 500 metreye 50 metre. Uçan daire
değil, ısıtıcı olan. Uçan daire yap desen dekora milyon dolar
harcar körolasıcalar! Yaptır dev ısıtıcıyı, bas tepeden ısıyı. Kate
Winslet Titanic’de zatürre oldu, değer miydi? Senin ne hakkın var
Angelina Jolie’yi, Nicole Kidman’ı, Gülse Birsel’i dış çekimlerde
gece elbiseleriyle üşütmeye? Evet, Gülse Birsel’i! Zoruna mı gitti
Hollywood? Buralarda kime sorsan gösterir. Kendisi Türkiye’nin en
çok üşüyen aktrislerindendir.
Sitcom’u bu kez de gıdısından öpüyorum. Stüdyon iyiyse 25 derecede
dizini çeker, evinde gibi çayını kahveni içersin.
Bir şey daha... Bugün hâlâ dünya üzerindeki tüm yönetmenler
filmlerde genel plan peşinde. Düğün sahnesi yazıyorsun mesela, 150
kişilik davetli var, yönetmen bir sürü vaktini genel çekmeye
harcıyor. Hollywood’da da böyle. Arabayla takip sahneleri, şehirde
geçen felaket filmleri filan... Hep uçan kameralar, jimmy jib’ler,
helikopterden çekimler, şu bu. Safi vakit ve yetenek israfı. Yav
dünyanın her yeri uydu kamerası değil mi Amerika? Delikanlı gibi
cevap ver! Askeri üsleri şuna buna gelince, çalışanların iç
çamaşırına kadar çekmeyi biliyorsun? Madem o kadar çekiyorsun, o
çektiğin genel planları versene yönetmenlere! Düğün sahnesinin
koordinatlarını da atarım istersen. Kesin bizim sahnenin dört ayrı
açıdan görüntüleri vardır sizde. Ver genel planlarımızı, gece
elbiseleriyle soğukta uğraştırma bizi, kalbini kırdırtma!
En genel planı evin salonu olan sitcom’u bir de alnından öperim.
(Sitcom kış ortasında yayına girecek, soranlara buradan cevap
vermiş olayım.)
Ama gördüğünüz gibi sinemaya hızlı ve teknolojik inovasyon
fikirleriyle dolu bir giriş yaptım. Sayemde artık 7. değil 8. sanat
diyebiliriz, bariz bir upgrade var çünkü ortada! Hatta ‘Sanat X’ mi
desek?
Allahtan film çiçek gibi oluyor da, şuursuz bir neşeyle böyle
işkembeden sallamam göze batmayacak!