Fuat Uğur'dan Mars dağıtıma tepki!

Mars dağıtım şirketi ve film yapımcıları arasındaki polemik devam ediyor. Son olarak Mars grubun CEO'sunun Hürriyet'e verdiği röportaja bir tepki de Türkiye yazarı Fuat Uğur'dan geldi.

Fuat Uğur, Hürriyet’ten Cengiz Semercioğlu’na konuşan Mars Kurumsal İlişkiler Direktörü Aslı Irmak Acar'ın sözlerine tepki gösterdi.

Uğur, Acar'ın açıklamaları için "“Kendileri bilir” havasında. Hatta “Cem Yılmaz olmazsa yeni Cem Yılmazlar çıkartırız” diyecek kadar şişkin bir egoya sahip" ifadelerini kullandı. 

Sinema sektöründeki tekelleşmeye dikkat çeken Fuat Uğur; "AVM’lerde açılan sinema salonlarıyla birlikte ışıl ışıl ortamlarda yüksek teknolojiyle film seyreder olduk ama bu kez Mars grubu gibi piyasayı domine eden tekellerin isteği doğrultusunda gidecek film bulamaz olduk. " dedi.

İŞTE FUAT UĞUR'UN O YAZISI

2018’in son tatsız olayı film yapımcılarıyla, sinema salonu işletmeciliği, yapımcılık ve dağıtım tekelini yüzde 40 oranında elinde tutan Güney Koreli Mars grubu arasındaki anlaşmazlık.
Olayın özeti şu:
Cem Yılmaz, Yılmaz Erdoğan, Şahan Gökbakar, Mahsun Kırmızıgül, Timur Savcı gibi sinemanın ünlü yıldızları ve aynı zamanda film yapımcılarının, seyirci başına gişe satışlarından 5 yıldan beri 4,5-5 lira gelir elde etmesine karşılık, Cinemaximum adıyla da bilinen Mars Grubunun mısır promosyonuyla bilet satışı ve yarım saate çıkardığı reklamlarla gelirini katbekat artırması.
Film yapımcıları bilet başına gelirlerinin artırılmasını istiyor kısaca. Aksi takdirde de çektikleri filmleri vizyona sokmayacaklarını belirtiyorlar.
Hürriyet’ten Cengiz Semercioğlu’nun konuştuğu Kurumsal İlişkiler Direktörü Aslı Irmak Acar ise “Kendileri bilir” havasında. Hatta “Cem Yılmaz olmazsa yeni Cem Yılmazlar çıkartırız” diyecek kadar şişkin bir egoya sahip.
Tek parti rejiminin faşizan uygulamalarıyla tanınan Ankara Valisi Nevzat Tandoğan’ı hatırladım. Kendisi “Bu memlekete komünizm gerekiyorsa onu da biz getiririz” demesiyle ünlü.
Semercioğlu iyi bir gazetecilik yapmış epey sıkıştırmış ama sorulması gereken bazı soruları da atlamış.
Aslı Irmak Acar haklılıklarını güçlendirici argüman olarak “İtiraz eden film yapımcılarına 26 milyon lira ödedik avans olarak. Mesela Mahsun Kırmızıgül’e de verdik” diyor.
İyi güzel ama bu parasal destek karşılıksız değil ki. Kendi de söylüyor avans olarak verdiklerini. Yani geri alıyorlar film vizyona girdiğinde. Türkiye’nin en çok iş yapan sinemacılarına parasal destek vermek risksiz bir iş de ondan.
Buradaki soru şuydu:
“Aslı Hanım, siz kunduli, munduli gibi filmlerin dışında sinema sanatına katkı sunan, 7. Sanatın saygın örnekleri arasına girecek filmler için hiç destek verdiniz mi?”
Belli ki Mars grubu temsilcisi Türkiye’nin her ilinde SİNEMA KÜLTÜRÜNÜ yaymaktan söz ederken, sinema salonu yatırımlarını kastediyordu. Bildiğim, açılan her yeni sinema salonu eğer sinema sanatının seçkin örneklerine de yer vermiyorsa, sinema kültüründen çok Cinemaximum’un kârını maksimize etmeye yaramakta.
Bu arada grubun sözcüsünün cüretkârlığına da şaştım kaldım doğrusu.
Yeni sinema yasasıyla getirilecek olan “Eğer promosyon yapacaksan film yapımcısıyla sözleşme imzalaman gerekiyor” hükmüne uymayacağını, sinema salonlarında biletle birlikte patlamış mısır satmayı sürdüreceğini, film yapımcısına da pay aktarmayacağını rahatlıkla ifade edebiliyor.
Evet, bir anlamda “Yasayı ihlal edeceğim, yani açıkça suç işleyeceğim” diyor. Hanımefendi üstelik Şirketin Koreli CEO’su Dong Won Kwak adına konuşuyormuş. Öyle söylüyor.
Türkiye’nin ne bitmez çilesi varmış meğer.
Sinema sanatında da böyle. Bir sinema hastası olarak İstanbul film festivallerinde bazen 15 günde 20 film izlemişliğim vardır. Geçmişte yerlilerin sahip olduğu, ama çuvalla para kazanmalarına rağmen yatırım yapmadığı sinema salonlarında farelerle aile gibiydik. Birlikte film seyrederdik. Ama sinema sanatının çeşitli örneklerini özgürce bulabildiğimiz için yine de mutluyduk. Sonra AVM’lerde açılan sinema salonlarıyla birlikte ışıl ışıl ortamlarda yüksek teknolojiyle film seyreder olduk ama bu kez Mars grubu gibi piyasayı domine eden tekellerin isteği doğrultusunda gidecek film bulamaz olduk. Hadi piyasa dedik, yabancı yatırımcı iyidir dedik, onlar da kazanmalı tabii dedik ama örneğin 12 sinema salonundan bir adedinin bile 7. Sanatın önemli filmlerine ayrıldığını göremedik. Lafa gelince sinema kültürüne katkı yapıyorlar.
Misal Yılmaz Erdoğan (BKM) gibi bir isim Kelebeğin Rüyası, Ekşi Elmalar gibi hem seyirci çeken, hem de sanatsal kalitesi yüksek filmler çekiyor. Ama böylesine maliyetli filmler 3 milyon seyirciye ulaştığında elde edeceği gelir sadece 13,5 milyon lira.
Madem kazanamıyorlar o zaman niye film çekmeye devam ediyorlarmış. Hanımefendi o kadar ticaretle meşgul ki sanatçının sanatsız yapamayacağını öngörememekten mustarip.
Bu yüzden de aynı cümleyi tekrar ediyor sürekli:
“Başka bir şey var altında…”
Ne peki, söyleyin. Hayır, söylemiyor. Bir şey var. Bir şey…
Hele 5 yapımcıyı kastedip “Türkiye beşten büyüktür” sözüyle Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a bir selam çaktığına göre insanın içinden “Asıl bir şey sizde galiba” demek geliyor.