Fatih Portakal size yanıt vermek zorunda mı?
Ama bir izleyici olarak tekrar düşünün? Fatih Portakal size yanıt vermek zorunda mı? Televizyon ne zamandan beri Zeki Müren'in de bizi gördüğü bir araç oldu ki?
Fox Ana Haber sunucusu Fatih Portakal, ister beğenin, ister
beğenmeyin işini iyi yapan bir televizyoncu. Fox TV'nin ana haber
bültenlerini hergün en çok izlenen haber bülteni olmasında,
listenin tepesinde yaşanan yarışa ve pek çok güçlü adaya rağmen
kimi gün ikinci, kimi gün üçüncü bile olsa istikrarlı bir liderlik
takip etmesinde en büyük pay şühpesiz Portakal'ın.
Dün bülten sürerken, kendisini eleştiren bir izleyicinin mesajını
okudu Portakal.
"Daha sen ekrana çıkmadan dedim ki bu akşam bütün zehrini kusacak. Ve tabiki şaşırtmadın. Keşke haddini bilsen..."
İşte böyle diyordu izleyicisi Portakal'a.
Fatih Portakal'ın kendisini savunmak için kurduğu cümleleri bir yana bırakalım. Onların ne olduğunu öğrenmek isteyen ...
Biliyorsunuzdur mutlaka; "tüketici kraldır" diye bir pazarlama söylemi var.
"Tüketici her şeye hakimdir... Ne dese o olur... Her şey onun emrindedir... Dünya üzerindeki herkes, tüketicinin ihtiyaçlarını karşılayan hizmetkarlardan başka bir şey değildir... İyi hizmet ettikçe başarılı oluruz..."
Bu pazarlama söylemi, Tüketiciyi de kandırmış, etkisi altına almış durumda.
Televizyonu açıp kumandayı eline alan kendisinin kral/kraliçe olduğunu sanıyor. Bir "ben neymişim be abi..." diye şarkı söylemediği eksik.
Hepimiz daha iyi bir hayat, daha zahmetsiz bir dünya, daha güzel günler yaşamak istiyoruz elbette.
Radikal'deki köşesinde Vural Çakır bu Tüketici Kraldır söylemini şöyle yorumluyor:
Tüketici krallığı dedikodusunun
kökleri aslında klasik iktisat diye adlandırılan ekole gidiyor.
Birey her şeyi bilir, inceler, sonra da rasyonel şekilde
tercihlerini yapar. Arz ve talep birbirini dengeleyerek
buluşur. Akıllı seçimlerin bileşimi ile ortaya rasyonel
bir düzen çıkar. Sistem optimumda çalışır. Tüketici tercihlerini
belirtir. Diğer bütün ekonomik birimler bu tercihleri tatmin etmek
üzere harekete geçerler.
Oysa insanlar mal ve hizmetlerle ilgili pek az şeyler
bilirler. Bazı bildiklerini de yanlış bilirler. Her türlü
yönlendirmeye açık ve sistem karşısında kırılgandırlar. Yönlendirme
işlevini yüklenen iş birimleri tarafından tercih setleri iyice
daraltılır. Bir şeyi gerçekten istemektedirler mi,
istemeleri mi gerekmektedir?
Sistem tüketiciyi neleri istemesi gerektiği konusunda eğitir.
Sonra da “sen kralsın, bak senin istediklerini yapıyoruz”
der.
Kişisel seçimlerimizin tümüyle rasyonel olamayacağını
artık çoğunluk kabul etmiş durumda. Ama bu tüketici
krallığı teorisini henüz sona erdirmiyor. Bu kez kralın duygusal
tatmini devreye giriyor. Evet, her şeyi bilmez filan ama duyguları
vardır. Biz onun sadece fiziksel ihtiyaçlarını değil duygularını da
doyururuz. O, markaları bu duygusal ihtiyaçları nedeniyle de
seçer.
Zaten artık benzer işlevleri
gören ürünler, markalar arasındaki teknik farklılıklar
kaybolmuştur. Her yenilik çok kısa sürede taklit edilebilir.
Tüketicinin birini veya öbürünü seçmesi için de bir başka
yol lazım. Bu yol "duygusal bağ" kurmaktır.
Konuyu uzatıyoruz gibi gelebilir. Fatih Portakal ile bunların ne
ilgilisi var ki diyen bile çıkabilir. Onun için toplamakta fayda
var belki de.
Özetlersek, televizyonu açtığımızda karşımızda bize satılan ürünlerden biri de haber bültenleri. Onu pazarlayan, satan, bizimle duygusal bağlar kuran kişiler de spikerler, sunucular, anchormanler. Buraya kadar her şey normal.
Eğer haber bültenindeki bir haberi beğenmiyorsak, kanalı değiştirme özgürlüğümüz, haberi başka bir kanaldan izleme özgürlüğümüz, haberi kendi beğendiğimiz şekilde izleme özgürlüğümüz var. Bu da bize sunulan çok kanallı televizyon dünyasının bir avantajı.
Eğer Fatih Portakal'ı beğenmiyorsak, twitterdan ona "haddini bil" deme özgürlüğümüz yok! Olmamalı. Belki farkında değiliz ama Fatih Portakal bir "hadsizlik" yaparsa ona haddini bildirmenin tek yöntemi onu izlememek, ratinglerini düşürmek olabilir.
O izleyici yatsın kalksın dua etsin, karşısında hadlerini çok iyi bilen, işini çok iyi yapan bir sunucu vardı. Hem yazdığı mesajı okudu hem de yanıt verdi.
Ama bir izleyici olarak tekrar düşünün? Fatih Portakal size yanıt vermek zorunda mı? Televizyon ne zamandan beri Zeki Müren'in de bizi gördüğü bir araç oldu ki?