Fatih Altaylı: Medyanın 10 years challenge’ı
Habertürk gazetesi yazarı Fatih Altaylı, sosyal medyada son günlerde moda olan #10yearschallenge akımını medyaya uyarladı.
Medyada son 10 yılda nelerin değiştiğini kısaca
yazan Fatih Altaylı, yazısında Fehmi Koru'ya da gönderme yapmadan
durmadı.
Sabah ve Hürriyet gazetelerinin 10 yıl önce hafta sonları 1 milyonu
geçen tirajlarından bahsederken, Fehmi Koru'nun gazetelerin artık
satmadığına ilişkin yazısına da şöyle cevap verdi:
"Fehmi Bey şimdi sızlanıyor.
Keşke 2007 yılında TMSF’ye ve bugünlerde bir parti kuracağı
konuşulan bir siyasetçiye ricacı olup, arkadaşlarını Sabah’a medya
grup başkanı olarak atamalarını sağlamaya çalışırken, bugünleri
hazırladığını anlayabilseydi.
Kendi düşen ağlamaz.
Türk medyası kendi düştü.
Ama düştüğü yerden kalkar.
Tabii yiğitse!"
İŞTE FATİH ALTAYLI'NIN
YAZISINDAN İLGİLİ BÖLÜM
Demirören Medya Grubunun en üst yöneticisi Mehmet Soysal dostumuz
medyanın içinde bulunduğu durumdan yakınıyor.
Dün Fehmi Koru yazmış, “Artık yazıyor değil yazmıyor
diye bağırıyor gazeteler” diye. Gözlemine göre bayilerdeki
gazeteler sabahtan akşama kimsenin elini sürmediği yığınlar olarak
duruyormuş.
Madem medyanın durumu herkese dert oldu, biraz da hakikaten
dertlenen biri olarak mevzuya ben de
gireyim.
Son günlerin modası 10years Challenge kafası ile bakayım
diyorum şu medyaya.
10 değilse de 12,13 yıl geriye gideyim.
Yıl 2006-2007.
Sabah Gazetesinin yayın yönetmeni koltuğunda ben
oturuyorum, Hürriyet’inkinde ise Ertuğrul Özkök.
Kıyasıya bir gazetecilik yapıyoruz.
Türkiye Avrupa Birliği’ne girme hesapları
yapıyor.
Ülkede genel bir özgürlük havası hakim.
Sabah ile Hürriyet satışlarda, etkinlikte ve gelirde at başı bir
yarış içinde.
Her iki gazete hafta içi 500 bine yakın “Gerçek” satış
yapıyor.
Hafta sonu ise her iki gazetenin satışları 1 milyonu
aşıyor.
Hatırladığım son hafta sonu satışımız 1 milyon 160
bin.
Hürriyet’inki ise bizden sonra açıkladıkları için yanlış
anımsamıyorsam 1 milyon 200 bin civarı.
Sabah tarihinde ilk kez etkinlikte Hürriyet’i yakalayıp, kıl payı
geçmiş.
Kadın okur oranı artmış.
Hafta sonları yüz sayfayı aşkın gazete
veriyoruz.
Hafta içi 48 sayfalık gazeteler.
Reklam gelirleri uçmuş.
Tıka basa reklam dolu iki gazete de.
Gelen reklamların bazılarını geri
çeviriyoruz.
Sonra aniden Dinç Bilgin’in çıkardığı sahte bir belgeye
dayanarak TMSF Sabah’a el koyuyor.
Tezgahın arkasında Doğan Grubu’nun izleri
var.
Siyaset de fırsatı değerlendiriyor.
Bas bas bağırıyorum Doğan Grubu’na. “Bugün bizim başımıza
gelen yarın sizin başınıza gelecek. Bu kadar aptal olmayın.
Mahallede tek başınıza yaşayamazsınız.”
diye.
Onlar ise memnun. En büyük rakipleri gitti diye ellerini
ovuşturuyorlar.
Sonra Habertürk’ü kuruyoruz.
Kumpas Davaları sırasında Emniyet’teki “FETÖ Medya
Bürosu’nun” hazırladığı haberleri alıp aynen kullanmıyoruz
diye muhabirlerimizin Emniyet’e girişi
engelleniyor.
Yılmıyoruz.
Herkes FETÖ’ye biat etmişken, Habertürk “F Tipi Astsubayın
fişleme itirafları” manşetini atıyor. TSK’daki FETÖ’yü
anlatıyoruz ama anlayan olmuyor.
Üniversite sınavlarındaki, Askeri Okul Giriş Sınavları’ndaki,
KPSS’deki sınav yolsuzluklarını defalarca manşet
yapıyoruz.
Kimse anlamıyor ne dediğimizi.
17-25 Aralık’ta hedef alınan tek gazete
oluyoruz.
400 binlere ulaşan tirajımız tepe taklak
oluyor.
Sonra...
Sonrasını Fehmi Koru anlatıyor, hepimiz
yaşıyoruz.
2007’de sadece Hürriyet ve Sabah hafta sonları 1’er milyon
satarken, iki gazetenin günlük ortalama tirajı 550 binler
seviyesinde dolaşırken bugün tüm gazetelerin gerçek toplam tirajı o
günkü bir Sabah ya da bir Hürriyet etmiyor.
Fehmi Bey şimdi sızlanıyor.
Keşke 2007 yılında TMSF’ye ve bugünlerde bir parti kuracağı
konuşulan bir siyasetçiye ricacı olup, arkadaşlarını Sabah’a medya
grup başkanı olarak atamalarını sağlamaya çalışırken, bugünleri
hazırladığını anlayabilseydi.
Kendi düşen ağlamaz.
Türk medyası kendi düştü.
Ama düştüğü yerden kalkar.
Tabii yiğitse!