Faruk Çakır

Yeni Asya

Bugün, 4.09.2016 tarihli Yeni Asya'da "Mağdurların sesi arşa yükseliyor" başlığı altında yayımlanan yazısıyla Faruk Çakır'ı "Günün Köşe Yazarı" seçiyoruz...

Sayın Cumhurbaşkanı ve Sayın Başbakan'ın da en çok hassas oldukları konuların başına geliyor bu durum...

Her iki sayın lider de sık sık "aman; kurunun yanında yaşı da yakmayın lütfen" diye yargıyı uyarıyor...

Çünkü OHAL şartları çok ağır...

Çünkü OHAL uygulamasında kurunun yanında yaşı da yakmak mümkün...

Unutmayalım...

Olağanüstü hal yaşıyoruz ama bu arada demokratik hukuk devletinin ilkelerine de uymak zorundayız...

O zorunluluğumuzdur ki bugün bizi; Faruk Çakır"günün köşe yazarı" seçmeye yöneltti...

Çakır'ın yazısının tamamı aşağıda...

Lütfen okur musunuz?

Mağdurların sesi arşa yükseliyor

Faruk ÇAKIR

Son yayınlanan Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile bir günde 50 binden fazla kişinin işsiz kalması çok ciddî mağduriyetlere sebep olmuş gibi görünüyor.

Elbette KHK'nın eklerindeki isim listelerinin tamamına bakmak ve hata nispetini tesbit etmek mümkün değil. Ancak sanal âlemdeki yorumlara bakılınca ciddî hataların yapıldığı ve çok sayıda kişinin mağdur edildiği anlaşılıyor.

Çok defa tekrar edildiği üzere bir defa daha hatırlamakta fayda var: Türkiye sıkıntılı bir dönemden geçiyor. Sıkıntıları sona erdirmenin yolu, adaleti incitmemekle mümkün. Hak edene hak ettiği cezayı vermek de adaletin gereğidir. Ancak bu sırada mazlûmların da yakılması adaletin tecellisi olarak sunulamaz. Bilinen tek bir hata, tek bir mağduriyet dahi olsa ona fırsat vermemek idarecilerin birinci işi olmalı.

Daha çok kişinin görevden alınması, işten atılması, yargılanması ya da tutuklanıp hapse atılması adalet terazisinin hassas tarttığı anlamına gelmez. Adaletin hassas tarttığının göstergesi, "Ben mağdurum" diyenlerin en az olmasıyla açıklanabilir.

50 binden fazla kişinin bir gecede işsiz kalması konusu, sanal âlemde en çok tartışılan konular arasında yer aldı. İktidarı destekleyenler bile "acaba?" demeye başladı. Twitter'da konu hakkındaki mesajlardan bir kısmını hatırlatmakta fayda var: "Liste terörü hakim gündeme... Liste hazırlayan kurullar ne ölçüde akil ve adil? Başka türlü bir pişmanlığın içine çekiliyor olmayalım da... Sırf mağdur edilenler başkalarıydı diye 17 Aralık öncesi yardım yataklık edenleri aklamak hiç de adil değil. Bana "büyüklerimiz en doğrusunu bilir" yollu cevaplar vermeyin. "Ergenekon dâvâsının savcısıyım" diyen de büyüklerimizdi! Kurunun yanında yaşı da yakarsanız, bir zaman sonra yaşın yanında kuruyu da aklamak zorunda kalırsınız. Kendi yakınlarına zarar gelmedikçe vicdan ve adalet gözetmeyenlere, hiçbir koşulda itibar edilmez. Sahibi olmayanların suçu ne o vakit?"

Denizden katre misal aktardığımız bu yorumlar muhalif görüşte olanlardan değil, iktidara destek olan isimlerden seçildi. Onları bile tedirgin eden uygulamalar var.

Bir öğretmen de yazdığı mesajda özetle şöyle demiş: "Mesleğimin 8. yılını yaşarken kendimi birden ortada işsiz bulmak o kadar çok zoruma gidiyor ki anlatamam. Liseyi en üst derece ile bitirdim. Üniversiteyi de derece ile bitirdim. Öğretmen oldum. Ama şimdi kuru yaş ne olduğu belirsiz bir şekilde 28 bin öğretmenin görevine son verildiğini gördüm. Hakkımı helâl etmiyorum artık. Diğer dünyada iki elim yakalarında olacak. Artık adalete güvenim kalmadı. Dini terimlerden bile soğuyacak hale geldim ve yeni doğan bir haftalık bebeğime bakarken ağlamaklı bakıyorum. Bu zulüm bu kadar kolay ve göstere göstere olmamalıydı. Eğrisi doğrusu ile kuru ile yaşın ayırt edilebilmesi için gereken hiçbir hassasiyet gösterilmediğini düşünüyorum. Allah'ım sen büyüksün bana sabır ver. Savunma da alınmadan mesleğimden atıldım. Kamu kurumunda görev alamıyorum. Bari ücretli öğretmenlik izni verseler de hak yerini bulana kadar kiramı yakıt paramı çıkarıp en azından idare edebilecek kadar ücret kazanabilsem... Sesimizi duyun lütfen, biz duyuramıyoruz. Allah aşkına..."

Dikkat edelim; mağdurlar kitlesini büyüterek adaleti tecelli ettirmek mümkün olmaz.