15 Temmuz darbe girişiminde bulunan FETÖ
sanıklarıyla ilgili "tek tip kıyafet" meselesine de değinen Faruk
Bildirici, gazetecilerin adeta bir yargıç gibi davrandığını
vurguladı.
Masumiyet karinesine dikkat çeken Bildirici, gazetecilerin FETÖ
davalarıyla ilgili haberlerinde kullandıkları dili eleştirirken
"Sanıkların kendilerini savunurken söylediklerinin doğru olup
olmadığına mahkemeler karar verir. Fakat bakıyorum, haberlerde
hatta başlıklarda sanıkların söylediklerinin
“yalan” olduğu yolunda hükümler
veriliyor. Gözaltına alınanlar şüphelidir;
yargılama başlayana kadar -ünlüler, siyasetçiler, gazeteciler
vb dışında- isimleri kodlanır. Fakat bakıyorum, gözaltına alınma
anından itibaren insanların fotoğraf ve isimleri açıkça
yayınlanıyor" dedi.
İŞTE FARUK BİLDİRİCİ'NİN
BUGÜNKÜ YAZISI
MAHKEMELERDE sanıklara tek tip elbise giydirme tartışmasında
hukukçuların en önemli itiraz gerekçesi, bu uygulamanın sanıkların
tümünün baştan suçlu ilan edilmesi anlamına geleceği kaygısı.
Hukukçuların bu kaygısını biz gazetecilerin de taşıması gerekli.
Hüküm giyene kadar herkesin suçsuz kabul edilmesi ilkesi istisnasız
bütün sanıklar ve bütün davalar için geçerlidir. “Masumiyet
ilkesi”nin bazı sanıklar ve davalara uygulanmayacağı gibi
bir ön kabulden hareket edemeyiz.
Kuşkusuz bu ilke 15 Temmuz darbe girişimi ve “Fetullahçı
Terör Örgütü”davalarını da kapsar. Darbe girişimini
nefretle karşılamamız, devlet içinde devlet örgütlenmesini
lanetlememiz, bu davaların sanıklarının haklarını görmezden
gelmemize neden olmamalı. Hukuk önünde herkes eşittir.
Ama açıkyüreklilikle soralım; medya bu davalarla ilgili
haberlerde “masumiyet ilkesi”ni ne kadar
uyguluyor? Bu davaların sanıkları öbür davaların sanıklarıyla eşit
görülüyor mu? Adil yargılanma hakkı ne kadar gözetiliyor?
Ne yazık ki, (bu sorulara) olumlu yanıt vermek mümkün değil.
Benim bildiğim davalarda savcıların suçlamaları
“iddia”, sanıkların o suçlamalara
yanıtları“savunma” diye verilir. Fakat medya, bu
davalarda savcıların suçlamalarını kanıtlanmış gerçek, sanıkların
yanıtlarını “savunma” diye yazıyor.
Sanıkların kendilerini savunurken söylediklerinin doğru olup
olmadığına mahkemeler karar verir. Fakat bakıyorum, haberlerde
hatta başlıklarda sanıkların söylediklerinin
“yalan” olduğu yolunda hükümler veriliyor.
Gözaltına alınanlar şüphelidir; yargılama başlayana kadar
-ünlüler, siyasetçiler, gazeteciler vb dışında- isimleri kodlanır.
Fakat bakıyorum, gözaltına alınma anından itibaren insanların
fotoğraf ve isimleri açıkça yayınlanıyor.
Bugünlerde en çok aldığım talep, bu davalar ve polis
operasyonlarıyla ilgili haberlerden isimlerin çıkarılması. Bu
operasyonlarda gözaltına alınıp bırakılan ya da tahliye edilen çok
sayıda kişi, haberlerdeki açık isimleri nedeniyle zor durumda
kaldığını belirterek, isminin ve fotoğrafının çıkarılmasını
istiyor. Talepte bulunanların küçük bir bölümü bile suçsuz olsa
onları şimdiden damgalamanın sorumluluğunu üzerimize almamalıyız.
Zira günümüz koşullarında bir insanı “FETÖ’cü”
diye damgalamak yaşam hakkını elinden almak, toplumdan soyutlamak
anlamına geliyor.
Biz gazeteciler, koşullar ne olursa olsun hiçbir kişinin
mağduriyetine yol açmamalı, insanların adil yargılanma hakkına ve
masumiyet ilkesine gölge düşürmemeliyiz. Ne biz gazeteciler
yargıcız ne de gazeteler mahkeme.