Etyen Mahçupyan'dan Güneş'e sert tepki
Karar yazarı Etyen Mahçupyan, Güneş gazetesinin "Suikast Tüyo'su" başlığıyla yayımlanan 'haber'ine tepki gösterdi.
"Güneş gazetesi benimle ilgili olarak içi tamamen boş, ama
konjonktür açısından çok ‘işlevsel’ olduğunu sandıkları bir
karalama haberi yapmış. Haberin en uzun bölümü AK Parti’yi sağlama
almaya çalıştıkları bölüm" diyen Mahçupyan, "Reis’in paçasına
tutunmanın ötesinde maharet gösteremeyen aparaçiklerin,
yaltaklanmaktan başka marifet bilmeyen amigoların, kendilerine
tetikçilikten başka uygun iş bulamayan taşeronların seviyesi malum.
Ama artık AK Partililerin kendilerine ‘bizim seviyemiz bu mu?’ diye
sorması gerekmiyor mu?" ifadesini kullandı.
‘Suikast ‘Tüyo’su başlığıyla gazetenin birinci sayfasından
manşet olarak yayınlanan ‘haber’de şu ifadeler yer
alıyordu:
“Hrant Dink’in öldürülmesinin üzerinden 10 yıl geçti.
Suikastla ilgili sayısız kişi sorguya alındı. Ancak Dink’le
öldürülmeden az önce telefonda konuşan Etyen Mahçupyan ifade
vermedi. Mahçupyan o görüşmeye ilişkin ‘At yarışı konuştuk’
dedi"
“Etyen Mahçupyan, cinayetin hemen ardından Hrant Dink’in eşi
Rakel’den gazetenin hisselerini istedi. Ancak Rakel Dink buna karşı
çıktı. Hisselerin bir bölümünü alan Zaman yazarı Mahçupyan, Agos’un
Genel Yayın Yönetmeni oldu. Ortodoksların sosyalist çizgideki yayın
organı Agos’un başına, Katolik ve liberal Mahçupyan’ın geçmesi o
dönem çok tartışıldı"
İŞTE MAHÇUPYAN'IN O
YAZISI
ktidarın insan karakterini nasıl bozduğuna dair birçok söz
var. Ama yaşadıklarımız çok daha öğretici… Siyasetin seviyesi
düştükçe iktidarın bozuk insan karakterini nasıl cezp ettiğini de
izliyoruz.
Yandaşlık yozlaştırıyor… Mutlak yandaşlık ise mutlak anlamda
yozlaştırıyor.
Bugün 19 Ocak. Hrant’ın katledilmesinin üzerinden tam on yıl
geçti. Bugün yazılması gereken artık cinayetin kendisi değildi.
Günün Hrant’ı hak ettiği gibi hatırlamak ve paylaşmak için bir
fırsat olarak görülmesi uygun olurdu… Ama on yıl önce cismen
ortadan kaldırılması yetmezmiş gibi, bugün de manevi varlığını
ortadan kaldırmak üzere başka infazlar için
araçsallaştırılıyor.
***
Güneş gazetesi benimle ilgili olarak içi tamamen boş, ama
konjonktür açısından çok ‘işlevsel’ olduğunu sandıkları bir
karalama haberi yapmış. Haberin en uzun bölümü AK Parti’yi sağlama
almaya çalıştıkları bölüm. Buna göre katilin Samsun’da birlikte
fotoğraf çektirdiği polis ve jandarma amirleri terfi almışlar ama
15 Temmuz sonrası FETÖ üyeliğinden açığa alınıp meslekten ihraç
edilmişler. Bu arada benim Hrant’ın öldürülmesi sonrasında Zaman
gazetesinden Agos’a geçmiş olduğum ‘bilgisi’ de araya
sıkıştırılmış. Yani okuyucuların geri zekalı olduğunu varsayan bir
‘üst akıl’, Gülen cemaatinin hem Hrant’ı öldürdüğünü hem de benim
üzerimden Agos’u ele geçirmeye çalıştığını ima
ediyor.
Ne var ki gerçekler gözümüzün önünde yaşandı… AK Parti
hükümetleri ve kamu adına görev yapan savcıları ve yargıçlarıyla
‘adalet mekanizması’ tetikçinin ve onu azmettiren hemşehrisinin
yakalanması ile yetindi. Oysa bu cinayetin olacağını en az üç
şehirde onlarca polis ve jandarma yetkilisi bir yıl öncesinden
biliyordu. Hiçbiri ağzını açmadı… Hiçbiri kılını kıpırdatmadı. Bu
sessiz infazın parçası olmuş kişiler olaydan sonra terfiler
aldılar, daha üst makamlara geldiler. Bunların en başında da
Ramazan Akyürek gelmekteydi. İşin başında Trabzon’da olan, cinayeti
bilmeme ihtimali olmayan, ama sonradan AK Parti tarafından Emniyet
Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı yapılan kişi…
***
Güneş gazetesi bazı kişilerin 15 Temmuz’dan sonra ihraç
edilmesini AK Parti’nin halisane davranışına delil olarak sunduğunu
sanıyor. Ama oranın editörünün aklına şu gerçek gelmiyor: Demek ki
eğer darbe girişimi olmasaydı bu kişiler ihraç edilmeyecekti. AK
Parti onlardan gayet memnundu… Hrant’ın katlinin arka planını
aydınlatmak, hükümet içerisinde kimsenin derdi değildi. Hele MHP
ile işbirliği yaparken Türk bayrağı önünde poz vermiş olanların
gelebileceği makamlar muhtemelen çok daha
yükseklerdeydi.
Asıl soru ise tabi ki Güneş gazetesinin bu manipülasyonu
niçin yaptığı ve zamanlaması… Cevap basit: Referanduma giderken,
kendilerine sadece bu tür bir ‘yayıncılık’ sayesinde kariyer
üretebileceklerini sanan kişilerin ‘yandaş’ medyadan beklenen
işlevleri yerine getirmeye çalışması. AK Parti içindeki çoğulculuğa
tahammül edemeyen bir anlayışın epeyce müptezelleşerek medya
düzlemine yansıması…
***
Reis’in paçasına tutunmanın ötesinde maharet gösteremeyen
aparaçiklerin, yaltaklanmaktan başka marifet bilmeyen amigoların,
kendilerine tetikçilikten başka uygun iş bulamayan taşeronların
seviyesi malum… Ama artık AK Partililerin kendilerine ‘bizim
seviyemiz bu mu?’ diye sorması gerekmiyor mu?
Bu pespayeliği içinize sindirebiliyor musunuz? Sessiz
kalmanın yükünü bütün hayatınız boyunca yüreğinizin üzerinde kara
bir gölge olarak taşıyacağınızı ve bunu herkesin göreceğini
bilmiyor musunuz? Hasbelkader AK Parti yönetiminde bulunmakta
olanlar da kenara yazsınlar…
Yandaşlık isteyen yozlaşır… Mutlak yandaşlık isteyen mutlak
anlamda yozlaşır.