Ercan Kesal: 'Yolumu sezilerimle buluyorum'

Sayım Çınar, Malatya'da Ercan Kesal ile konuştu. Sinemanın edebiyatın güncelin izlerini taşıyan hoş bir sohbet çıktı ortaya.

GAZETECİLER.COM - ÖZEL RÖPORTAJ
SAYIM ÇINAR


Yazar, senarist, oyuncu, evrensel konuları işleyen yazılarıyla gazete ve dergilerin vazgeçilmez ismi. Ercan Kesal ile "Nasipse Adayız" adlı kitabı vesilesiyle Sayım Çınar Malatya'da bir röportaj gerçekleştirdi, sinemanın edebiyatın güncelin izlerini taşıyan hoş bir sohbet çıktı ortaya.

Ercan Kesal edebiyatçı, yazmak için yaşayan bir profil benim için. Oyuncusunuz, senaryolar yazıyorsunuz, kitaplarınız takıp ediliyor geniş bir okur kitlesi tarafından. Nasipse Adayız son kitabınız. Kurgu, otobiyografi arasında gidip geliyor, atmosferi çok güzel. Nasıl doğdu fikir?

Şehir seni çağırır, sen şehre gitmezsin. Yazarın edebiyatla kurduğu ilişki de böyle. Yazar bir şey yazmak için oturmuyor masanın başına aslında, hikaye onu çağırıyor ve kendine yaklaştırıyor. Öyküler yazarı çağırıyor. İlle onu yazacaksın. Beni çağıran bir hikaye oldu Nasipse Adayız. Bunu yazmasam olmazdı. Bu yüzden otobiyografik öğeler de içeren, olmazsa olmazı kurmaca olan bir hikaye. Kitap fuarına yetiştirmekti amacımız, seçimlere de kendiliğinden denk geldi.

"KARAKTER SÜREKLİ KENDİNİ BEĞENDİRME TELAŞINDA"

Aday adayı bir doktor ana karakterimiz. Seçime girmek isteyenler için bir el rehberi adeta. Geleceğin ne getireceğini kimse bilemez, bunu görüyoruz. Belediye seçimlerini iyi çalışmışsınız, çok hoş detaylar, sürükleyici ve trajikomik sahneler var bütün kitap boyunca.

Genel seçimlerden farklı bir durum var yerel seçimlerde. Milletvekilinizi bilmezsiniz, partinizi bilirsiniz. Yerelde ise komşunuz, sizi ziyaret eden vardır. Benim karakterim de işte böyle bir karakter. Trajedisi kendini anlatmak değil, partiye kendini anlatmak sorunu. Sahaya çıktığında vatandaşın itibar edip etmediğine bakacak ama asıl sorun o partiye, o lidere anlatmak kendini ilk önce. Trajikomik bir hikaye var bu noktada. Kendinizi sürekli beğendirmeye çalışıyorsunuz.

Umut acıyı uzatır, bunu hissediyoruz, umudu da yitirmiyoruz bir yandan. Esasında hayallerle yaşamak sarsıcı şeyler yaşatıyor hem kahramanımıza, hem okura.

Yolun ortalarında ideallerinin adamı olmadığı anlıyor ama geriye dönemiyor. Geriye dönmek için kendinle hesaplaşman gerekir, vazgeçmen gerekir, bu kolay bir şey değil. Kendini bekleyen mutlak sona razı oluyor. Yolun sonuna geldiğinde adaylık da artık bir şey ifade etmemeye başlıyor.

Mekanlar çok iyi kurulmuş, lokantalar, yerel doku çok iyi işleniyor. Esnaf lokantaları, orada konuşulanlar. Çok sahici bir hikaye.

Sinemacı tarafım o, göstermek, kokuyu rengi ışığı hissettirmek çok önemli benim için. Edebiyat okuruna bir özgürlük alanı tanır, bunun için çok güçlüdür edebiyat. Sinema tarafımı kullanarak yazıyorum, orada hissetsin istiyorum okur hikayeyi okurken.

Herhalde bir proje de vardır beyazperde için.

Nasipse film olacak, ben çekmeyi düşünüyorum.

Partiler üstü bir anlatım var, hangi partiden bahsettiğiniz gizemini koruyor, yaşadığımız coğrafyada bu tarafsız anlatımı nasıl korudunuz?

Bunu sistem yaptı, tüm partiler birbirine benzer artık, aynı düzlemde sunuyorlar kendilerini.

Figen ile bir konuşma sahnesi var karakterin. Cinsiyetler siyasetini okuyoruz.

Ayrıştırma, ötekileştirmeyi işledim o bölümde, toplumumuzda olan bir şey bu. Farklı bir tercihe karşı tepkiler çok benzer.

"YOLUMU SEZİLERİMLE BULUYORUM"

Tayfun Pirselimoğlu ile çalışıyorsunuz, o da çok iyi bir romancı. Ben O Değilim filminde sizi unutamıyoruz. Oyunculuğunuz müthişti. Bir sırrı var mı oyunculuğunuzun, sahiciliğinizin?

Profesyonel eğitim almamam bir avantaj oldu. Sezilerimle buluyorum yolumu. Dönüp baktığım etkilendiğim kendi deneyimlerim. Senaryoları öyle seçiyorum, ya da kendime uyarlıyorum, modifiye ediyorum. Tayfun'un hikayesinde de işime geldi her şey. Çok iyi çalıştık. Tek bir roman yazmış belki de Tayfun ve hep doğuruyor o roman yeni romanları.

"ÇEHOV OKUYAN HEKİMLE OKUMAYAN FARKLIDIR"

Kimlikleriniz birbirini besliyor mu? Edebiyat dünyasında nerede görüyorsunuz kendinizi?

İyi bir okurum öncelikle. Diplomamı hekimlikten aldım. Okuduklarım, edebiyatçı gözüyle gördüklerim, hastayla ilişkimde bile kendini gösteriyor. Çehov okuyan hekimle okumayan farklıdır, reçetesi bile farklıdır. Edebiyatçı tarafıyla hayatı sorgulayan biri olmak istedim hep. Gücümü edebiyattan alıyorum.

Birçok dergide gazetede yazıyorsunuz. Gazete dergi yazarlığını anlatır mısınız?

Bir süre yapmadım kitabı hazırlarken. Güncel politika yazmıyorum. Gündelik hikaye peşinde koşmuyorum. Kendini tüketen bir yanı var bu tarz yazarlığın. Ben daha evrensel, daha gözleme dayalı şeyler yazıyorum.

Ercan Kesal diyince Yozgat Blues da geliyor akla. İlk on filmimden biri. Nasıl hatırlıyorsunuz Yozgat'ı?

Avanosluyum, Nevşehirliyim. Orta Anadolu'yu bilirim. Kendine has bir yer Yozgat. Sosyo-ekonomik sebepleri vardır mutlaka, kendi içine çok kapalı. İçinde yaşayanların kendi ruhlarını yansıttıkları bir yer. Yozgat'ta çok mutluydum, bir misafirlik hali yaşadım, misafirperverlik, gayretkeşlik, iyi yemekler, iyi sohbetler kaldı geriye. Yönetmen de çok özeldi tabii.

Malatya Film Festivali'nde jürisiniz. Festivali nasıl değerlendiriyorsunuz?

Avrupa'da birçok büyük festival var, bir de yıllardır devam eden daha alt düzey festivaller de var. Az nüfuslu kentlerde kasabalarda 40 yıllık festivaller var. Bu çok önemli bir şey. Adana ile İstanbul ile Antalya ile sınırlı kalmamalı festival ruhu. Mülki idare ve yerel güçlerin gayreti bu noktaya getirdi Malatya Film Festivali'ni, festivalin başında çok kıymetli işini çok iyi bilen Hüseyin Bey var, ekip amatör ruhla profesyonel işler çıkaran güzel bir ekip, Kerem Akça ve ekibi çok güzel filmler seçmiş. Taze ve güçlü bir festivalden bahsedebiliyoruz kısacası.

"BU SAATTEN SONRA BAŞI TEPELERDE BİR İNSAN ÇIKMAZ BENDEN"

Çok ödülünüz var, ancak sahneye çıktığınızda her defasında aynı heyecanı yaşıyor gibisiniz. Bunun formülü nedir, bu heyecan nasıl ölmüyor, aksine çoğalıyor?

Sürekli kendimle hesaplaştığım şeyi ifade ettiniz, çok teşekkür ederim. Mevzu bitti, ödüller alındı dememin bekleneceği gün ben evimde yeni bir şey başlıyor, yarın yepyeni şeyler yapmalıyım diyorum. Bunu dikte ediyorum kendime. Yeterince yaşlandım belki sebebi. Hekimlikten geliyor olmam belki. Bu saatten sonra başı tepelerde bir insan çıkmaz benden. Her defasında yeni bir şey yapmaya çalışan çıkar.

Üç Maymun'da senaryo yazanlardan biriydiniz, oyuncu olarak da vardınız. Nasıl bir histir bu, her yönüyle bir filme dahil olmak, yaratmak, üretmek?

Büyük bir şans. Verimli oluyor, daha hızlı yazıyorsun, işin kolaylaşıyor oyuncu olarak.

Film notlarını da kitaplaştırdınız. Devamı olacak mı?

Küçük notlar yazıyorum sürekli ama keşke benim dışımda da senarist arkadaşlar kitap yapsa. Sinema profesyonelleri, öğrenciler için çok iyi kaynaklar bunlar. Bir şey saklayacak değiliz. Analitik verimli bir şekilde verilebilir her şey.

2014'te birçok film izledik. Kalbinizden vuran filmleri sorsam nasıl bir liste çıkar?

İçinde yer aldığım filmler seyretmekten de zevk aldığım filmler oldu. Bir Zamanlar Anadolu'da. Bütün süreci ve karşılığı çok güzeldi. Tayfun'un işlerini çok önemsiyorum. Bağımsız sinemaya bakışını çok seviyorum. Çok değerli buluyorum.

Son olarak, kitabı da düşünerek soruyorum, seçimler sonuçlandı. Nasıl değerlendiriyorsunuz?

Kitaptaki adamın fark ettiği şeyi aslında tekrarlayabilirim. Değişen çok fazla bir şey yok. Yaramızın merhemi sadece o sandık değil. Menfaat ilişkisi dışında halkın iradesinin yansıması için sandık dışında da müdahale etmesi gerekiyor sürece. Yoksa bu pişmanlıkları çok yaşarız.