Engin Ardıç ironi yapmıyor, ironinin ta kendisi!

O yazıları öylece yayınlatarak bir gazetenin hiç editör yahut genel yayın yönetmeni olmadan çıkabileceğinin kanıtı ve medyanın ironisi.

GAZETECİLER.COM - Engin Ardıç'ın önce CHP milletvekili Şafak Pavey için "hem özürlü, hem CHP'li olduğu için amigo basının çok sevdiği" yazması ardından da "aslında ironi yapıyordum" demesine çok ilginç bir tepki BirGün yazarı Ümit Alan'dan geldi. Alan, Köşe Vuruşu isimiyle medya analizlerine yer verdiği köşesinde "Engin Ardıç'a katılıyorum. Engin Ardıç öyle bir ironi yapmış ki, bu sefer pek çoğumuzun zekâ düzeyinin nasıl yerlerde gezindiğini ıskalamış." dedi ve Ardıç'ın geçmişte yaptığı ironileri hatırlattı...

İşte Ümit Alan'ın yazısından bir bölüm:

HEP AĞZINDAN BAL DAMLADI

Örneğin Engin Ardıç, iki sene önce Bakan Egemen Bağış'a yumurta atan öğrenciler için "p.ç kuruları" diye ironilerin şahanesini yapmıştı. Elbette ki, bizim haylaz gençlere birer sevgi sözcüğü olarak kullanmıştı "p.ç kuruları" lafını. Öğrenciler henüz eğitim aşamasında olduklarından Engin Ardıç'ın ironilerinden bol bol nasiplendiler; "diplomalı eşekler, p.ç kuruları, beton kafalılar, bağnazlar" lafları bunların bazılarıydı. Bu yazılarak tepki gösterenlere "şeref yoksunları, erkek müsveddeleri" diyerek de toplumumuzdaki şeref takıntısını ve cinsiyetçiliği ironik bir dille eleştirmişti Engin Ardıç.

CİNSİYETÇİLİĞİN İRONİSİNİ YAPTI

Yine aynı Engin Ardıç, Atatürk'ün rahibeleri diye tarif ettiği bazı kadınları, "İri kalçalı ve iri göğüslü, azıcık da göbekli olurlar. Kolları ve ayakları tombul, ayak bilekleri kalındır. (...) Çoğu hayatında hiç orgazm olmamıştır, öyle ayıp şeylerle ilgileri yoktur. 
Çoğu kocasının cinsel organını tutmaktan bile iğrenir" diye tasvir ederek aslında toplumumuzdaki cinsiyetçiliğin ironisini yapmıştı. Engin Ardıç'ta cinsiyetçilik ironisi hiç bitmedi ve özellikle cinsiyetçiliğe savaş açtı. Örneğin; "mahalle karısı yaklaşımıyla yazanlar var" diye meslektaşlarını eleştirirken de ironi yapıyor ve cinsiyetçiliği yerden yere vuruyordu. Engin Ardıç'ın "solculuk kisvesi altında faşizme hizmet ediyorlar, kerhaneye düşmek gibi bir şey bu" gibi cümlelerine bakarak, solcu kadınlara dümdüz saldırmış gibi düşünmeyin, derinlerde hiçbirimizin anlayamayacağı bir ironi gizli. "Kerhaneye düşmek" filan diyerek kapitalizmin kirli çarklarını işaret ediyor orada Ardıç.

İRONİYİ YALANLA ZENGİNLEŞTİRDİ

İroni bazen göze yalanmış gibi görünebilir ama satır aralarını dikkatli okumak gerekir. Örneğin Engin Ardıç, üstün özelliklerinden dolayı "yaratık" diye hitap etmeyi uygun bulduğu mütefeveffa komünist Mehmet Bozışık'ın solcu olmasına rağmen, fabrika sahibi zengin bir insan olduğu yalanını yazar. Bozışık'ın, fabrikada sadece işçilik yaptığı ve yoksulluk içinde öldüğünü bilenler Ardıç'ın bu ironisine itiraz eder. Oysa Engin Ardıç orada yine ironi yapmış ve Bozışık'ın gönlünün zenginliğini abartılı bir şekilde vurgulamak istemiştir. Fabrika sahipliğine gelince o da aynı şekilde "fabrikaların aslında işçilerin" olduğunu işaret eden son derece devrimci bir ironidir.

ARDIÇ'IN İRONİ GEÇMİŞİNİN KÖKLERİ

Engin Ardıç'ın ironi tarihi çok çok eskidir. Can Kozanoğlu, 1992 yılında yazdığı Cilalı İmaj Devri (İletişim Yay.) kitabında uzunca söz açar. Ardıç'ın ironileri hakkında fikir verecek bir kuplesi şöyledir "tüm korunma ve "bekleme imkanlarına sahip yüzlerce polisin, kuşattıkları evdeki iki çocuğu hızlı bir operasyonla "ölü ele geçirilmelerini" doğal karşılayan, polis öldürmeyecekti de ne yapacaktı makamından çalan 
bir tek Engin Ardıç'tır içlerinde." Ne yazık ki burada Can Kozanoğlu, Engin Ardıç'ın yaptığı ironiyi anlayamamıştır. O dönemde o ironiyi anlayan tek kişi de Engin Ardıç olabilir o ayrı.

İRONİNİN USTASI

İşte ironinin büyük ustası Engin Ardıç'ın son yıllardaki ironilerinin küçük ama çok küçük bir bölümü böyle. Aslında o hep ironi yapıyor biz anlamıyoruz. Bazen tepkiler hoşuna gittiği için ses etmiyor ama Şafak Pavey olayındaki gibi büyük olunca bir yüce gönüllülük sergileyerek "ben aslında ironi yapmıştım" diye açıklamak zorunda kalıyor. Hal böyle olunca bize, onun ironilerini anlamayacak kadar aptal yahut kötü niyetli olmak kalıyor. Çünkü Engin Ardıç ironinin ta kendisi bir ülkede. Örneğin; o yazıları öylece yayınlatarak bir gazetenin hiç editör yahut genel yayın yönetmeni olmadan çıkabileceğinin kanıtı ve medyanın ironisi. Bu ülkede kimler tek tek kovulurken, kimlerin nasıl köşelerinde kalabileceklerinin ironisi. Bu yüzden ironi yapmasına hiç gerek yok. Çünkü ironinin ta kendisi Engin Ardıç.