Deniz Zeyrek isyan etti: Yeter artık!

Sokağa çıkma kısıtlaması olduğu günlerde sosyal medyada paylaşılan “Geceleri hane içi şiddete uğrayan kadın ve çocukların çığlıklarını duyuyorum, dayanamıyorum.” mesajının kendisini çok etkilediğini söyleyen Deniz Zeyrek, Sema Esen'in başına gelenleri okuduğunda da o mesajı anımsadığını söyledi. Zeyrek, 'Birileri çıkıp 'yeter artık' diyene kadar benzer olayların süreceğini belirtti.

Sema Esen, evinde bornoz kuşağıyla kendini tavana asarak intihar etti. Genç kızı erkek arkadaşı Ümit U.’nun  bayıltana kadar dövdüğü ve bu anları da Instagram’dan canlı yayınla paylaştığı ortaya çıktı.

Sözcü yazarı Deniz Zeyrek de "Bir genç kadını intihara sürükleyenlerin, o kadını bayılana dek dövenlerin dışarıda elini kolunu sallayarak dolaşmasına göz yuman savcılar, polisler durumu nasıl içlerine sindirebiliyor" diyerek olaya tepki gösterdi ve Sema Esen'in erkek şiddeti sonucunda ölüme sürüklenen ilk kadın olmadığını ve son da olmayacağını söyledi.

YETER ARTIK!

Sokağa çıkma kısıtlamasının olduğu günlerde beni en çok etkileyen şey, bir kadının sosyal medyada paylaştığı şu mesajdı:

“Geceleri hane içi şiddete uğrayan kadın ve çocukların çığlıklarını duyuyorum, dayanamıyorum.”

O ana dek “ailenin bütün bireyleri evdeyse o evde mutluluktan başka bir şey olmaz” diye düşünüyordum. O mesajı okuyunca eve kapandığımız o günlerde yüzlerce evde erkek şiddetinin hüküm sürüyor olabileceği gerçeği ile yüzleştim.

★★★

Keçiören'de 21 yaşındaki Sema Esen (Sosyal medyada bilinen adıyla Aleyna Çakır) isimli kadının erkek arkadaşı Ümit Uygun tarafından bayılana dek dövüldüğü geceyi anlatan haberi okurken de o mesajı anımsadım.

O anları gözünüzde canlandırın lütfen!

Sabaha karşı saat dörtte, iki kişi genç bir kadının evine giriyor, biri kadını bayılana kadar dövüyor, baygın halini de Instagram hesabından canlı yayınlıyor.

Kadının çığlıklarını duyabiliyor musunuz?

Büyük ihtimalle acıdan bayılmak kurtuluşu olmuştur.

Bizim gözümüzü kapattığımızda duyduğumuz çığlıkları yan dairelerden duymamışlar mıdır dersiniz?

Duymuşlardır da sağır dilsiz numarası yapmışlardır.

Hadi diyelim kimse sabahın köründe iki psikopata bulaşmak istemedi, 155'i çevirip polis çağırmak da mı akıllarına gelmedi?

O iki psikopatın polis ifadelerini okuduğumda çok öfkelendim. Bir sürü yalanı art arda sıralamışlar. Önce genç kadın ifade vermiş. Sonra polis ile Ümit Uygun arasında mealen şöyle bir sorgulama geçmiş:

-“S.E. eve kapıyı iterek girdiğinizi söylüyor.”

-“Hayır kendisi aldı.”

-“S. E. yumruk attığını, boğazını sıktığını, astım hastası olduğundan bayıldığını, 20 dakika baygın kaldığını söylüyor.”

-“Eşyalarımı vermeyince tokat attım.”

-“Baygın halini Instagram'dan canlı yayın yapmışsınız, tehdit etmişsiniz. S.E. öyle diyor.”

-“Hayır, ne tehdit ettim, ne canlı yayın yaptım.”

Polis ve savcılık Ümit Uygun'un bütün sözlerini gerçek kabul etmiş olacak ki “hadi gidebilirsiniz” diyerek kendisine yol vermiş.

Kelli felli hukukçularımız da hemen bu karara hukuki meşruiyet kazandırmak için yardıma koşmuş:

“Bu suç şikayete bağlı bir suç ve kadın da şikayetçi olmamış.”

Kadının korkusundan şikayetçi olamadığı kimin aklına gelir ki?

Bir zahmet, gözaltına alınan gazetecilere, siyasetçilere yaptığınız gibi, telefonunun imajını alıp Instagram yayını yapıp yapmadığına baksaydınız!

Baksaydınız da kadına nasıl tehditler savurduğunu, bayılttıktan sonra canlı yayın yapıp neler dediğini görseydiniz.

Sonrası malum:  Sema Esen intihar etti (ölüm raporunu tutan adli tabip ve olay yerinde inceleme yapan savcının izlenimi bu yönde).

Velev ki intihar etti. Bir genç kadını intihara sürükleyenlerin, o kadını bayılana dek dövenlerin dışarıda elini kolunu sallayarak dolaşmasına göz yuman savcılar, polisler durumu nasıl içlerine sindirebiliyor, anlamıyorum.

Peki ya ilgili mevzuatı hazırlayanlar?

YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN