Deniz Zeyrek: Fatura yine okurlara kesiliyor

Mehmet Soysal'ın geleneksel medyadaki krize yönelik yazılarına bir cevap da Sözcü gazetesine geçen Deniz Zeyrek'ten geldi. Zeyrek, faturanın yine okura/izleyiciye kesildiğini belirtti.

Demirören Medya'nın başında bulunan Mehmet Soysal, geleneksel medyanın içinde olduğu krize dikkat çeken yazılar yazmış, "“Günde 15 lira verip sigara alan, 5 liraya bir bardak çay içen okuyucu 1 lira verip
gazete okumuyorsa ortada büyük bir sorun var demektir.” demişti.

Deniz Zeyrek bugünkü yazısında bu konuyu gündeme alarak; "“Onlarca gazeteciyi/televizyoncuyu, yüzlerce basın emekçisini (ekonomik kriz,
doku uyuşmazlığı gibi nedenlerle) yıllardır çalıştıkları kurumlardan
uzaklaştırmak”; “Sayfalarda ve ekranlarda içeriği tek sesli hale getirmek”; “çok
önemli gazeteleri ücretsiz dağıtarak marka değerlerini düşürmek” gibi
uygulamalar ortadayken fatura yine siz okurlara/izleyicilere kesiliyor. Zira 15
TL'ye sigara alıyorsunuz, 5 TL'ye çay içiyorsunuz ama 1 TL verip bir gazete
almıyorsunuz." yorumunu yaptı. 

İŞTE DENİZ ZEYREK'İN O YAZISI

Okuduğunuz bu yazı, Sözcü Gazetesi'nin kağıt baskısında yok. Kullanamadığı için akıllı telefonu, bilgisayarı olmayan babam da dahil, bir çok okur bu yüzden
bu yazımı okuma fırsatı bulamayacak.
Buradan, sadece sizin gibi sayısal (dijital) ortamlardaki Sözcü Gazetesi
uygulamalarını, gazetenin internet (online) baskısını takip eden okurlara
ulaşabiliyorum.

Online baskı, kağıt baskıda bulamayacağınız avantajların olduğu muhteşem bir
olanak.
Yer ve zaman sorunu yok. Okuru sıkmadığı sürece istediğiniz kadar
yazabiliyorsunuz. Kağıt baskı belli bir saatte basılırken, internet yazısını sabaha
karşı teslim etme şansınız bile oluyor. Yazımda ya da içerikte hata yaptığınızda
düzeltebiliyorsunuz.
Kötü tarafları da var tabi.

Mesela o muhteşem gazete kokusunu buradan alamıyorsunuz. Şöyle
sandalyede, koltukta arkanıza yaslanıp, sayfaları iki yana açıp hem gazeteyi hem
göğsünüzü gere gere okuyamıyorsunuz. Belki de her şeyi küçük bir telefon
ekranından okuduğunuz için benim gibi sizin de yakın gözlüğünüzün numarası
gün be gün artıyor.

Şimdi niye böyle uzun bir girizgah yaptığımı açıklayayım:
Birincisi, bu “online baskı”daki ilk yazım.
İkincisi Demirören Medya Gurubu'nun CEO'su Mehmet Soysal'ın bir yazısı
üzerinden başlayan “Dijital, basılı gazeteleri bitiriyor mu? Gazeteler neden
satılmıyor” tartışması.

Geleneksel medyanın dijitalleşme sürecindeki hatalarını ve bu hataların
sonuçlarını dile getirirken şu cümleleri kullanıyor Soysal:

“(Geleneksel medya) Okuyucuyu ve seyirciyi çoğu zaman göz ardı ederek
yayıncılık yapmaya devam etti.”
“Küçük bir ekonomik krizde ise ilk akla gelen personel giderlerini kısmak oluyor.”
“Günde 15 lira verip sigara alan, 5 liraya bir bardak çay içen okuyucu 1 lira verip
gazete okumuyorsa ortada büyük bir sorun var demektir.”
Doğrusunu isterseniz, bu tespitlere katılmamak mümkün değil. Hatta bunlara
yenilerini de ekleyebilirim.


Ancak, bu cümlelerin şu anda Türkiye'nin en büyük medya grubunun en üst
düzey yöneticisinden gelmesi, 16 yıldır ülkeyi yöneten AK Parti'nin başımıza
gelen bütün olumsuzluklardan muhalefeti sorumlu tutmasına benziyor.
Atatürk Havalimanı'nda uçak beklerken dikkatimi çekmişti. Sekiz farklı TV
kanalının ekranında aynı anda aynı görüntü vardı. Tıpkı masanın üzerindeki 5‐6
gazetenin aynı başlıkları taşıyor olması gibi. Okurlara ve izleyicilere seçme şansı
vermemek, tek bir içeriğe mahkum etmek onların isteklerini, iradelerini gözardı
etmek değil midir?

Okur bir gazeteyi neden alır? Eğilip bükülmeyen, saklanmayan doğru haberleri,
bir olayın bütün boyutlarını gösteren gerçek analizleri, farklı görüşleri ve
olmazsa olmaz eleştirileri okumak için.

Peki izleyici TV programını neye göre seçer? Farklı görüşlerle, farklı açılardan
bakarak, madalyonun arka yüzünü de görüp kendi aklı ile bir sonuca varabilmek
için.

Okur da izleyici de gazetesinden, izlediği TV programından bir bardak çaydan
aldığı keyfi almak ve doymak ister. Kimse keyif almak bir yana insanın ağız tadını
kaçıran kötü bir çaya ikinci kez 5 lira vermez. Bırakın 5 lirayı bedava verseniz
bile ikinciyi içiremezsiniz. Tıpkı tat vermeyen bir gazeteyi bedava dağıtsanız da
okutamayacağınız gibi.

Bakın, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın eski konuşma yazarı ve AK Parti'nin
eski Ankara Milletvekili Aydın Ünal, bu konuda nasıl bir tespit yapıyor:
“Medya ve sosyal medyadaki yeni düzenin AK Parti'ye faydadan çok risk
getirdiğini de artık görmemiz lazım. AK Parti tabanı dahi haberleri muhalif
kaynaklardan öğrenmeye çabalıyor.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın önceki Basın Müşavirlerinden Akif Beki de T24'te
Hakan Aksay'a verdiği söyleşide “Medyada bir ses eksiliyor diye iktidar
cenahından zil takıp oynayanlar var, üstelik bunlar bir yandan da ileri
demokrasiyi getirdiklerini savunuyorlar” diyor.

Görüyorsunuz ya…

“Onlarca gazeteciyi/televizyoncuyu, yüzlerce basın emekçisini (ekonomik kriz,
doku uyuşmazlığı gibi nedenlerle) yıllardır çalıştıkları kurumlardan
uzaklaştırmak”; “Sayfalarda ve ekranlarda içeriği tek sesli hale getirmek”; “çok
önemli gazeteleri ücretsiz dağıtarak marka değerlerini düşürmek” gibi
uygulamalar ortadayken fatura yine siz okurlara/izleyicilere kesiliyor. Zira 15
TL'ye sigara alıyorsunuz, 5 TL'ye çay içiyorsunuz ama 1 TL verip bir gazete
almıyorsunuz.

Tam da Matrix filmindeki gibi bilgisayar ekranlarında yukarıdan aşağı akan sanal
sembollerin (dijital medyanın), entertiplerde (eski baskı makinalarında) yukarıdan
aşağı dökülen kurşun matrisleri (geleneksel medyayı) yuttuğu bir dönemde!
Sizce kim haklı? Cevabınızı gerçekten merak ediyorum. Lütfen bana yazın.