CNN Türk'ün yeni genel müdürü Erdoğan Aktaş'tan bomba açıklamalar

Erdoğan Aktaş, CNN Türk'e genel müdürü olalı kısa bir süre oldu ama medyada deneyimli bir yönetici. Erdoğan Aktaş Ayşe Arman'a konuştu bakın neler söyledi.

CNN Türk’ün yeni genel müdürü olan Erdoğan Aktaş, Hürriyet Gazetesi'nden Ayşe Arman'ın sorularını cevapladı. 2014'ün Mayıs ayına kadar 5 yıl boyunca ATV Haber Genel Yayın Yönetmenliği görevini yürüten Erdoğan Aktaş, kısa bir süre önce CNN Türk Genel Müdürlüğüne geçti.

Erdoğan Aktaş, "Messi ya da Ronaldo değilim, Guardiola ya da Mourinho’yum. Derdim de yıldız olmak değil, yıldız yaratmak ve yönetmek" dedi.

"
Artık herkes birilerini bir şeyci olmakla suçluyor, yaftalıyor" diyen Aktaş, "Ben içki içmem, çünkü sevmiyorum. Aaaa demek içki içmiyor, tak bir sıfat! 'O zaten bilmem ne cemaati üyesi!' AK Parti’nin bazı politikalarını beğendiğim ve desteklediğim için tak bir sıfat: ‘Yandaş!’ Katışıksız, tartışmasız her koşulda barış isteyen ve talep eden biri olduğum için tak bir sıfat: ‘Solcu!’ Sadece benim için değil, pek çok insan için geçerli bu" diye konuştu.

Aktaş, Çarşı için de "Herkeste Çarşı ruhu var. Çarşı herkesi içine alıyor zaten. Yüz yılı aşkın bir efsaneden söz ediyoruz" ifadesini kullandı. 

Hürriyet'ten Ayşe Arman'ın sorularını yanıtlayan (3 Ocak 2015) Aktaş'ın açıklamalarından bazı bölümler şöyle:

CNN Türk’ün Erdoğan Aktaş’lı döneminde neler değişecek? 

 

- İddialı bir adamım aslında ama iddialı cümleler kuramayacağım çünkü çok iyi işler yapılmış burada! Özellikle Barış Tünay’la kanal epey bir toparladı kendini. Ben bugüne kadar reyting anlamında sorunlu yerlerde çalışıyordum, şimdi daha derli toplu bir yapı var karşımda. 

Sizin editoryal bakışınız nedir?

- Demokrat, özgürlükçü ve çoğulcu olabilmek. Burada da bunu yapmaya çalışacağım. Her olayda, mümkün olduğu kadar çok görüşe yer vermek. Bir de, kadına karşı pozitif ayrımcıyım. Kafadan söylüyorum bunu. Herkes sözde öyle ama bazen haberi öyle veriyorlar ki, kullanılan dil felaket! Biz, bu konuda hep dikkatli olacağız. Benim amacım, medyada da bir barış dili oturtmak. 

CNN Türk, Gezi olayları sırasında penguen belgeseliyle çok eleştirilmişti. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?

- Siz gündemi kaçırsanız da gündem sizi kaçırmaz! İzleyici de sizi kaçırmaz. Türk izleyicisi, korkunç zeki, zaten reytingler de hep bunu gösterir. Televizyoncunun geleceği, sokaktaki insanın elindedir. Uzaktan kumandaya bastı mı kanalınız değişir, sizi izlemez! O yüzden mevzu hem gündemi vermek hem de buradaki görüntüleri insanlara seyrettirebilmek. Penguen yayınlarsınız, penguen izlemek isteyen onu izler. Gündemi yayınlarsınız, gündemi yakalamak isteyen onu yakalar. Polonya doğumlu filozof Zygmunt Bauman’ın bir lafı var: “Anormal olan her şey normalleşince, normal olan her şey anormalleşiyor!” İşte biz, biraz böyle süreçler yaşadık ve yaşamaya devam ediyoruz.

"Bana ‘muhafazakâr’ da diyebilirler"

CNN Türk’e başladığınız zaman özellikle sosyal medyada çok şey yazıldı hakkınızda. Bunlara bir yanıtınız var mı?

 

- Bence bu ülkede ‘sıfat terörü’ var. Herkes birbirine bir sıfat takıyor. 140 karakterle çok fazla karaktersizlik yapan insan var! Ama bunun bir önemi yok. Ben içki içmem, çünkü sevmiyorum. Aaaa demek içki içmiyor, tak bir sıfat! “O zaten bilmem ne cemaati üyesi!” AK Parti’nin bazı politikalarını beğendiğim ve desteklediğim için tak bir sıfat: ‘Yandaş!’ Katışıksız, tartışmasız her koşulda barış isteyen ve talep eden biri olduğum için tak bir sıfat: ‘Solcu!’ Sadece benim için değil, pek çok insan için geçerli bu. Artık herkes birilerini bir şeyci olmakla suçluyor, yaftalıyor. Bu ülkedeki gelenekleri, görenekleri savunan biri olduğum için bana ‘muhafazakâr’ da diyebilirler. 

Kameranın önüne de geçtiniz, arka planda da çalıştınız. İkisi arasında ne fark var? Birinde izleyiciyle bire bir iletişimdesiniz, öbüründe her şeyi yöneten adamsınız... Hangisi daha cazip?

- Messi ya da Ronaldo değilim, Guardiola ya da Mourinho’yum. Derdim de yıldız olmak değil, yıldız yaratmak ve yönetmek! Ben teknik direktörüm. Çalıştığım kanallarda anchorman olmamı da istediler fakat işin bu tarafını tercih ettim.

Ekran önünü ve kamerayı özlemek diye bir şey var mı? 

- Televizyoncunun gerçek işi görünmek değil, göstermek. Bence ‘gazeteci yıldız’ da olmaz. Gazetecinin ürettikleri yıldız olursa, o da yıldız haberler, röportajlar üreten ‘yıldız gazeteci’ olur. Ama bazılarının tek amacı görünmek. Bu yanlış. Biz görünen değil, gösteren yayıncılık yapacağız.

Bir haber, ülkenin ve iktidarın lehine değilse, o gazeteci o haberden vazgeçebilir mi? Haberciliğin namusunda böyle bir şey var mıdır? 

- Çok tartışmalı bir konu. Bütün dünya bunu tartışıyor. Benim durduğum nokta şu: Benim işim ülkeyi yönetmek değil, benim işim siyaset yapmak da değil. Benim işim haber yapmak. Ama şunu da biliyorum ki, görüntü, bilgi ve belge gazeteciyi günaha sokar. Orada durur, o sana bakar, sen ona bakarsın. Sonra hep birlikte ekranda izleriz... İlk genel yayın yönetmeni olduğum zaman, arşivdeki plaj görüntülerini sildirmiştim. O zaman da, “İşte gördün mü, bu adam muhafazakâr!” dediler. Oysa alakası yok! O yıllarda magazin haberleri çok revaçtaydı. İnsanlar, eşiyle dostuyla güneşleniyor, boyuna zoom-in, zoom-out. Milletin özgür iradelerinin dışında ve kendi rızaları olmadan yapılmış çekimler vardı. Çok çirkin bir şey bu. Daha da vahimi, herhangi bir plaj haberinde, cart diye o görüntüler giriyordu. Ben de böyle bir şey yapılamasın diye sildirdim.

Siz Beşiktaşlı olduğunuz için mi haksızlığa karşısınız?

- Hayır, haksızlığa karşı olduğum için Beşiktaşlıyım!

Beşiktaşlı duruşu nedir sizce?

- Zeki, çevik ve ahlaklı olmaktır!

Sizde Çarşı ruhu mu var?

- Herkeste var. Çarşı, herkesi içine alıyor zaten. Yüz yılı aşkın bir efsaneden söz ediyoruz. Bana mesela, “Niçin Beşiktaş’ı çok seviyorsun” diyorlar. Bir şeyi içinden geldiği için seversin, gerekçesi yoktur. Bizim evde bütün planlar Beşiktaş maçlarına göre yapılır...