Cem Küçük'ten olay yazı: Basın İlan Kurumu Sözcü gazetesine verdiği ilanları kesmeli
Terör örgütleriyle iltisaklı olan kurumların devletle olan bütün münasebetlerinin kesilmesi gerektiğini söyleyen Cem Küçük dünyadan çeşitli örnekler sıraladı
Türkiye yazarı Cem Küçük yine çok konuşulacak bir yazı kaleme aldı. Sözcü'ye FETÖ'ye yardım ettiği için hukukun gereği kayyum gelmesi gerektiğine bir kez daha vurgu yapan Küçük, Basın İlan Kurumu'nun Sözcü 'ye ilan vermemesi gerektiğini söyledi.
"Basın İlan Kurumu'nun hassasiyetlerinin farkındayım. Eminim ki onlar da FETÖ'ye bilerek ve isteyerek yardım etmiş bir gazeteye reklamın doğru olmayacağını bizden daha iyi bilirler.Top artık Basın İlan Kurumu'nda. Terörle bağı olan bir gazeteye reklam vermek akla ve vicdana sığmaz. Mahkeme bitene kadar BİK reklamları durdurmalı ve çıkacak sonuca göre hareket etmeli. Adalet bunu emrediyor." ifadelerini kullanan Cem Küçük, Türkiye gazetesinde bugün yayınlanan hukukçuların açıklamalarına dikkat çekti.
Basın İlan Kurumu Sözcü
gazetesine verdiği ilanları kesmeli
İstanbul Cumhuriyet Başsavcımız İrfan Fidan ve ekibinin ortaya
koyduğu 2. Sözcü gazetesi iddianamesi bir başyapıt. Çok net
delillerle Sözcü gazetesinin 17-25 Aralık'tan başlayarak 15 Temmuz
sonrasına kadar bilerek ve isteyerek FETÖ'ye yardım ve yataklık
ettiğini ortaya koyuyor.
Masak raporları firari Burak Akbay'ın para kaçırdığını, ayrı bir
şirket kurarak FETÖ'den aldığı paraları buraya aktardığını
ispatlıyor. Necati Doğru, Emin Çölaşan yazılarıyla basbayağı FETÖ
propagandası yapmışlar. Sözcü paçavrası zaten attığı sayısız
manşetlerle FETÖ'ye köle olmuş. İddianameye göre Sözcü'nün
terörizmin finansmanı yasasını ihlal ettiğini tek tek anlatıyor.
Burak Akbay ve babası Ertuğrul Akbay başlarına ne geleceğini
bildiği için yalanın her türlüsüne başvuruyorlar.
17-25 Aralık sonrası FETÖ'yle iltisaklı medya, banka ve bazı
şirketlere kayyum gelmişti. O zaman gürültü koparanlar da FETÖ'nün
peşinden giden CHP ve Sözcü, Cumhuriyet, Hürriyet gibi medya
kuruluşlarıydı. Millî güvenlik kuruluna giren FETÖ'nün zaten hiçbir
şekilde şirketi, medyası olamazdı. Bu durum şimdi Sözcü paçavrası
için de geçerli.
Ortada bir başka durum daha var. Terör örgütleriyle iltisaklı olan
kurumların devletle olan bütün münasebetleri de kesilmeli. Nasıl
mı? Anlatalım. Amerika, 1981 Ocak'ında Ronald Reagan'ın Başkan
olmasıyla uyuşturucuyla mücadele konseptini genişletti. Bu minvalde
Latin Amerika ülkelerinin uyuşturucu kartellerine karşı sert
önlemler aldılar. Reagan'dan sonra başkan olan baba George Bush
askerî müdahale seçeneklerini bile masaya yatırdı. 1989
Aralık'ındaki Panama'yı işgal etti. Panama Devlet Başkanı Manuel
Noriega tutuklandı.
Bush'un esas hedeflerinden biri Medellin uyuşturucu karteli lideri
Pablo Escobar'dı. Uyuşturucu işini yapanlar suç örgütü kategorisine
alındığı için Escobar'la bağlantılı her şirket araştırıldı. FBI
Miami'de Escobar'la bağlantılı 112 şirkete operasyon yaptı ve ABD
yargısı bütün şirketlere kayyum atadı. Henüz mahkeme olmamış ve
yargılama başlamamıştı. DEA (ABD Federal Narkotik Dairesi)
polisleri Kolombiya'da Escobar'ın peşindeydi. Ortada suç işlemiş ve
elini kana bulamış bir örgüt vardı. Bu örgütle bağlantılı
şirketlere el koyma bir mecburiyetti.
FETÖ bir terör örgütü. 251 insanımızı şehit etmiş, binlerce
insanımızı yaralamış. Böyle bir terör örgütüne kimse yardım edemez.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığımızın ortaya koyduğu net delillerle
Sözcü paçavrası bilerek ve isteyerek FETÖ'ye yardım ettiği için
kayyum gelmesi kanunun, hukukun gereği.
Dolayısıyla terör örgütüne yardım etmiş bir gazeteye Basın İlan
Kurumu (BİK) ilan vermesi düşünülemez. Düşünsenize devletin resmî
ilan kurumu FETÖ'ye yardım etmiş iddiasıyla yargılanan bir gazeteye
yüz binler aktarıyor. Şehitlerimizin ahı tutar. Milletin
vergilerinin bir kısmının böyle bir gazeteye aktarılmasını kimse
kabul edemez. Ha, sanmıyorum ama gazete aklanır gelir reklam almaya
devam eder. Basın İlan Kurumu'nun hassasiyetlerinin farkındayım.
Eminim ki onlar da FETÖ'ye bilerek ve isteyerek yardım etmiş bir
gazeteye reklamın doğru olmayacağını bizden daha iyi bilirler.
Bugünkü gazetemizde bu konuyla ilgili iki önemli hukukçunun
açıklaması var. Onları da hatırlamakta fayda var: Saygın bir
hukukçu olan Cüneyt Toraman şöyle diyor:
“Sözcü’ye verilen reklamlar durdurulmalı. Bir an önce bu davanın
sonuçlanması gerekiyor. Gazetenin sahibi firari. Gazetenin
içeriğinde FETÖ’nün lehine haberler yapıldığına dair iddianame
düzenlenmiş, mahkemece kabul edilmiş. İddianamenin hazırlanması,
mahkumiyet verilmemiş olması birilerini sadece ceza yargılanmasında
masumiyet karinesinden yararlandırır. Masumiyet karinesinde de o
kişinin mutlak masum olduğu anlamına gelmez. Çamura düşmüş artık.
Kendisini aklamak zorunda. Sözcü’nün sahibinin bu suça
karışmadığını ispatlaması gerekir. İddianamede yazılardan
bahsediliyor. Yayınlanmış yazılar, ilişkiler var. Bu kadar
ithamları içeren iddianame düzenlenmiş, peşine bir iddianame daha
düzenlenmiş. İki dava da birleştirilmiş. Bu davalar uzadıkça
tartışmalar da uzuyor. Bu davaların bir an evvel sonuçlandırılması
gerekiyor. Kaçak olan firari hakkında mahkemenin karar vermesi
gerekiyor. Belki de Basın İlan Kurumu mahkemeden çıkacak sonucu
bekliyor. Acaba beraat mı edilecek yoksa mahkum mu edilecek
diye.”
Türkiye Adalet Araştırmaları Merkezi (TÜRKAD) Başkanı Mehmet
Sarı'nın açıklaması ise şöyle:
“Eğer ortada bir suç varsa, suçun parçası olan bir kurum veya
kuruluş hakkında idarenin gereken tedbirleri alması işin tabiatına
uygundur. Eğer Sözcü hakkında da bu tip suç varsa ki var, doğal
olarak gerekli tedbirlerin alınması gerekiyor. Sadece Sözcü değil
başkası da olsa doğrudan bir suçun parçasıysa idare gerekli
muameleyi yapmalı."
Top artık Basın İlan Kurumu'nda. Terörle bağı olan bir gazeteye
reklam vermek akla ve vicdana sığmaz. Mahkeme bitene kadar BİK
reklamları durdurmalı ve çıkacak sonuca göre hareket etmeli. Adalet
bunu emrediyor.