Cem Küçük'ten Hürriyet gazetesine bomba benzetme: Nokia telefon gibi..
Cem Küçük, Hürriyet gazetesi ve yazarlarını bir dönem cep telefonu piyasasının önde gelen markası olan ancak şu an esamesi okunmayan Nokia'ya benzetti.
Cem Küçük, iktidara yakın medyayı yerden yere vurmaya
devam ediyor. Geçen sene yazdığı bir yazıyı bugün köşesinden
hatırlatan Cem Küçük ilginç bir de benzetme
yaptı.
Hürriyet'in artık bittiğini, iktidara yakın medyanın alıcısı
olmadığını ve okurlarının da okunmadığını söylemekten dilinde tüy
biten Cem Küçük, "Bir dönemin iyi okunan isimleri de
Nokia gibi bitmiş olduklarının farkındalar ama onlar da bankamatik
memuru olarak gittiği yere kadar gidiyorlar" ifadesini
kullandı.
"Bizim taraf" dediği medyanın 23 Haziran'daki İstanbul seçiminden
alınan sonuçlarla hezimete uğradığını söyleyen Küçük, "Bitikliğe
rağmen bizim tarafta kıskançlık ve haset de aynen devam ediyor"
ifadesini kullandı.
Küçük'ün "Medya ve köşe yazarlarının gidişatı
üzerine..." başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:
Bundan tam 1 sene önce, 3 ve 5 Eylül 2018 tarihinde üst üste iki
yazı yazmıştım. Bunlardan biri “Köşe yazarlığının ve
yorumculuğun sonu”, öbürü de “Medyanın sonu” başlığını
taşıyordu. Bu iki yazı da tüm medyada çok yankı uyandırmıştı. Bizim
taraf medyası açısından da yaklaşan felaketi haber veriyordum
aslında o iki yazımda. Bir tip erken uyarı sistemi gibi
alarm veriyordum.
Bizim taraf köşe yazarlarının ve ekran kişiliklerinin toplumda
hiçbir etkisi ile öneminin kalmadığını dürüstçe ifade ediyordum.
Sonunda 23 Haziran hezimeti geldi ve bizim taraf medyasının
çöküşünü herkes gördü. 23 Haziran sonrası bizim taraf medyası bir
öz eleştiri yapar diye tüm AK Parti tabanı bekliyor ama maalesef
değişen bir şey yok. Şöyle yazmıştım tam 1 sene önce:
“Bizim tarafın sorunu da doğru pozisyonu alıp doğru yalakalık
ilişkileri kurduktan sonra 1 kişinin bile okumayacağı yazılar
yazsanız da çok okunan bir yazarla aynı kefeye konmanızdır. Sıfıra
yakın reyting de alsanız programınızın aynen devam etmesidir. Yani
yeteneksizliğin ve korkaklığın ödüllendirilmesidir. Okunmak ve
izlenmek değil, ilişki ve yalakalık ağları kriter olmuşsa orada iş
biter. Hatta çok okunan ve çok izlenen, yani toplumun merak ettiği
biriyseniz başınıza bela gelme olasılığı daha fazla. Nitekim medya
tarihinde böyle olaylar da yaşadık. O yüzden bizim kanatta da köşe
yazarları ‘Yaşayan ölü’ olmayı tercih ediyor. Birey olarak yok
hükmündeler.”
Maalesef bu süreç son 1 sene içinde daha da artarak ve derinleşerek
devam etti. Bu söylediklerimi aslında tüm bizim taraf köşe yazarı
arkadaşlarım biliyor ve bana katılıyor. Bu konuları yüz yüze hep
konuşuyoruz ama medeni cesaret eksikliğinden ses çıkarmıyorlar ve
maaşlarını alıp kafayı kuma gömerek yaşamaya devam ediyorlar...
İşin kolay kısmı olan iç savaş kalemşorluğuna yeltenerek durumu
kurtarmaya çalışanlar oluyor, oysa tehlikenin büyüğü eski müesses
nizamdan ve soldan gelmeye devam ediyor. Bütün bu bitikliğe rağmen
bizim tarafta kıskançlık ve haset de aynen devam ediyor. DP’li
siyasetçi Rıfkı Salim Burçak’ın anılarında söylediği aklıma
geliyor:
“Biz 1958-60 döneminde DP grubu olarak şahsi hasetlerle hep
birbirimizi yedik. Aramızdan biri daha meşhur olur, halk nezdinde
prim yaparsa, o kişiye hasetle daha da yüklenirdik... Sonra bir gün
27 Mayıs geldi ve hepimizi birden cemselere doldurup tekme tokat
içeri attılar. Biz Yassıada’da aramızdaki bu iç savaş benzeri
çekişmelerin ne kadar ahmakça olduğunu anca anlayabildik ama iş
işten geçmişti.”
İçinde bulunduğumuz gündelik olayların sıkışmışlığından
kurtulduğumuzda, tarihe baktığımızda aslında alınacak çok dersler
var. İşte onlardan biri Rıfkı Salim Burçak’ın
anlattıklarıdır.
İkinci alacağımız ders ise taşıma su ile değirmen
dönmeyeceğidir. İşte Hürriyet gazetesi olayı bunu
göstermiştir.
Geçen seneki iki yazımda Hürriyet’in bitmek üzere olduğunu
yazmıştım. Şimdi bu gazete tamamen bitmiştir. Laik kesim bu
gazeteyi hiçbir şekilde eline bile almıyor. Bizim muhafazakâr kesim
ise Hürriyet logosu altında gördüğü zulümler nedeniyle eline almak
istemiyor. Sonuç Hürriyet’in tüm yazarlarıyla beraber tam
çöküşü olmuştur. Hürriyet’in internette tıklanma oranları son
3 sene bazında yüzde 95 oranında azalmıştır. Dünyanın en yeteneksiz
adamlarından birini bu grubun CEO’su yaparsanız olacağı budur
elbette. Bu çöküşün derinliği her geçen gün daha da artacaktır.
Cep telefonu piyasasından örnek vermek
gerekirse Hürriyet bugün Nokia gibi bir
markadır. Bir dönem cep telefonu piyasasının kralı ama bugün yok
hükmünde bir markadır. Hürriyet köşe yazarları da Nokia ile aynı
durumdadır. Bir dönemin iyi okunan isimleri de Nokia gibi bitmiş
olduklarının farkındalar ama onlar da bankamatik memuru olarak
gittiği yere kadar gidiyorlar. Hürriyet’in Nokia gibi olduğu
gerçeğini sadece bazı kafası eskide kalmış politikacılar fark
etmiyor. Nokia da bittiği hâlde bir süre daha iyi bir telefon
sanılmaya devam etmişti. Biraz o durum var...
23 Haziran sürecinde de Hürriyet’in ve CNN Türk’ün İmamoğlu karşıtı
yayınlarının ters tepeceğini hep yazdım. Ama birileri dinlemedi ve
23 Haziran hezimeti geldi. Başkanımız Erdoğan’dan nefret eden
kiralık ve satılık kalemlere Erdoğancılık yaptırılarak ve ısmarlama
haberlerle gerçek bir siyasi mücadele verilemez. Nitekim
netice de ortadadır...