Cem Küçük'ten çok konuşulacak 'ezan ıslıklandı yorumu'
8 Mart'ta Taksim'de yaşananlara değinen Türkiye yazarı Cem Küçük, ne kadar inkar edilse de o yürüyüşte ezanın protesto edildiğini iddia etti.
Taksim'de yürüyen grup tarafından ezanın ıslıklandığı iddiası tartışılmaya devam ediyor. Konuya bugünkü köşesinde değinen Cem Küçük, Ak Parti Sözcüsü Ömer Çelik'in açıklamasının çok önemli olduğunu söyledi ve ezanın ıslıklandığını iddia etti.
"Ezana, İslam'a zerre saygısı olmayanların protestolarını görüyoruz. Bunlar gücü ellerine alırsa 28 Şubat mumla aranır. Bütün değerlerimize, kutsallarımıza saldırmakta hiçbir beis görmezler. Ezanı protesto edenlerin, namaz kılanlara da tepki göstermeyeceklerini kim garanti edebilir?" ifadelerini kullanan Küçük, bu kişiler için savcılığın harekete geçeceğini söyledi.
Küçük yazısını şu sözlerle noktadı:
İnsanların dinî inancı alaya alınamaz. Bu, nefret suçuna girer. Gezi'de sokak teröründen medet umanlar, 17-25 Aralık'ta FETÖ'ye bel bağlayanlar, 7 Haziran-1 Kasım sürecinde PKK'ya destek verenler nasıl yargı önüne çıktıysa, ezanı protesto edenler de yargı önüne çıktığında ağlamasın. Onu, ezanı protesto ederken düşüneceksiniz!..
Şu aşağılık kompleksi bitmediği sürece
Başkan Erdoğan 1994'te İstanbul'a Büyükşehir Belediye Başkanı
oldu. 2003 Mart'ında Başbakanlık koltuğuna oturdu. Aradan tam 25
yıl geçti. Seküler, laik hayat tarzı olduğunu iddia edenlerin bir
kısmındaki endişe(!) hiç bitmedi. Başkan Erdoğan, İstanbul Belediye
Başkanlığı için yarışırken kendisine sürekli sorulan soru,
"Türkiye, İran olacak mı?"ydı.
Zamanla bu soruyu güncellediler. Bu kez "Türkiye Malezyalılaşır
mı?"ya dönüştü. Ne İstanbul Tahran oldu ne de Türkiye Malezya.
Bizdeki sözde endişeli güruhun kaygıları geçmedi. Hâlâ aynı şeyleri
söyleyip duruyorlar. Yıllardır çiğnedikleri sakızları yeniden
gündeme getiriyorlar. Bizim etkili pozisyonda olan muhafazakâr,
milliyetçi, dindar isimlerimiz de bu tuzağa düşüp endişeli
laiklere(!) cevap yetiştirip duruyorlar.
Türkiye'de laik insanların hiçbir zaman hayat tarzlarına müdahale
olmadı. İçkilerini içtiler, istedikleri gibi giyindiler. Kimse
onlara niye böyle yaşıyorsun demedi. Elbette deme hakları da yoktu.
Ancak onlar dindarların, Müslümanların, muhafazakâr insanların
hayatlarına karıştılar. Kadınlarımızdan başörtülerini çıkarmalarını
istediler. Yeri geldi, zorla çıkardılar. Eğitim haklarını
ellerinden aldılar. 28 Şubat'ta erkeklerin saç ve sakalına bile
karıştılar. Başörtülü diye askerî hastanelere sokulmadılar.
Evlatlarını ziyaret edemediler. Asker oğullarının yemin törenlerine
alınmadılar.
İş yemeklerinde içki içmeyenlere dudak büktüler. Namaz kılan, oruç
tutanları hor gördüler. Anadolu insanı bu ülkede yok sayıldı.
1950'de Adnan Menderes'le başlayan kentleşme Tayyip Erdoğan'la
zirve yaptı. İşte bu süreçte ama özellikle son 17 yılda Tayyip
Erdoğan liderliğinde Anadolu insanı yönetimi ele aldı ve Türkiye'ye
büyük hizmetler yapıldı.
İşte kızdıkları, sinirlendikleri bu. Hor gördükleri insanlar ülkeyi
yönetiyor ya, buna katlanamıyorlar. Başörtülü kadınlarımız bugün
Türk Silahlı Kuvvetleri'nde subay olabiliyor ya, bunu
kaldıramıyorlar. 28 Şubat'ta kapatmak istedikleri İmam Hatipliler
önemli kurumlara yönetici oldu ya, bunu çekemiyorlar. Gerçi
alıştınız artık ama zorunuza gittiğini biliyoruz.
Kendi hayatlarına asla karışılmadığı hâlde başkalarının hayatlarına
müdahale hakkını kendinde görenler hâlâ utanmadan konuşabiliyorlar.
Burada kaygılanması, endişelenmesi gerekenler varsa o da dindar
insanlardır.
8 Mart'ta Taksim'de yürüyenleri gördük. İstedikleri kadar inkâr
etsinler o yürüyüşte ezana protesto ettiler. AK Parti Sözcüsü Ömer
Çelik'in açıklaması çok önemli: "Bu yürüyüşü organize edenler
'bizim kastımız yoktu' diye açıklama yaptılar. Biz görüntüleri
inceledik, kapsamlı bir sosyal medya araştırması da yaptırdım.
Yürüyüşe katılıp da burada bulunanların daha sonra bu konuyla
ilgili bahsettiğiniz Tweetlerini, açıklamalarını da analiz
ettirdik. Bahsettiğiniz şekilde açıklama var. Onun dışında çok
sayıda açıklamada da; kendilerinin ezanı protesto ettiklerini ve
orada bulunurken de, burada ifade etmek istemediğim; ezanla da
hesaplaşma içinde olduğuna dair, onları da incelediğinizde
yürüyüşte bunu yaptık diyenlerin hesabını incelediğinizde böyle bir
durum çıkıyor. Orada bir ezan protestosu yapılmıştır. Yürüyüş
komitesindeki şahıslar biz yapmadık diyorlar."
Gerçek budur. Ezana, İslam'a zerre saygısı olmayanların
protestolarını görüyoruz. Bunlar gücü ellerine alırsa 28 Şubat
mumla aranır. Bütün değerlerimize, kutsallarımıza saldırmakta
hiçbir beis görmezler. Ezanı protesto edenlerin, namaz kılanlara da
tepki göstermeyeceklerini kim garanti edebilir?
Tabii işin bir de ezikler kısmı var. Sırf karşı tarafa yaranayım,
beni sevsinler diye düşünenler var. Başkan Erdoğan nefretinden, AK
Parti kaybetsin diye göz göre göre ezan protesto edilmedi diyenler
var. Üstelik bunların bir kısmı başörtülü yazarlar. İstedikleri
konumu alamayan, vekil yapılmadığı için küsen, mevki makam için AK
Parti'yi destekleyen bu sözde yazarların zavallı hâllerini ibretle
izliyoruz. Başkan Erdoğan'a vurmak için ezanın protesto edilmesini
bile hoş görebilen ezikler bunlar. Böylece inançlarının boş
olduğunu ve hiçbir ilkelerinin de olmadığını görüyoruz.
Ne yaparsanız yapın karşı tarafa yaranamazsınız. Sizi asla
sevmeyecekler. Aşağılık kompleksinden kurtulmadığınız sürece sizi
hep hırpalayacaklar. Bunu kafanıza sokun.
Ha, ezan sesine bile dayanamayan ve protesto edenlerle ilgili
savcılarımız harekete geçecektir. Çünkü insanların dinî inancı
alaya alınamaz. Bu, nefret suçuna girer. Gezi'de sokak teröründen
medet umanlar, 17-25 Aralık'ta FETÖ'ye bel bağlayanlar, 7 Haziran-1
Kasım sürecinde PKK'ya destek verenler nasıl yargı önüne çıktıysa,
ezanı protesto edenler de yargı önüne çıktığında ağlamasın. Onu,
ezanı protesto ederken düşüneceksiniz!..