Cem Küçük'ten çarpıcı iddia! FETÖ'ye yardım eden tüm gazeteciler 2019'da...
17-25 Aralık ve Gezi kalkışmasının Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni hedefleyen darbe teşebbüsü olduğunu söyleyen Cem Küçük, bir kez daha üstüne basa basa bu teşebbüsü destekleyen herkesin bedel ödeyeceğini belirtti.
"Gezi kalkışmasını, 17-25 Aralık FETÖ darbe teşebbüsünü ve PKK terörünün siyasi branşını destekleyenler tıpkı Emin Çölaşan gibi hukuktan kaçamayacak." diyen Türkiye yazarı Cem Küçük, her şeyin bir zamanı olduğunu söyledi.
17-25 Aralık darbe sürecinde FETÖ argümanlarını kullanarak FETÖ üyesi olmamakla beraber FETÖ’ye yardım ve yataklık eden tüm gazetecilerin 2019 yılı içinde yargılanacağını iddia eden Küçük, "Özellikle Gezi kalkışması soruşturması bağlamında İstanbul Cumhuriyet Başsavcımız İrfan Fidan’a sinsi yollarla saldırmak isteyen çok gazeteci çıkacak. Çünkü çoğu gazeteci bu vandalizmi desteklemek suretiyle suç işledi tıpkı Can Dündar ve Memet Ali Alabora gibi." ifadelerini kullandı.
Kalkışma ve darbe destekçileri hukuktan kaçabilir mi?
Geçen sene tam da bugünlerde 17-25 Aralık 2013 darbe
teşebbüsünde FETÖ’nün tam kontrolünde çalışan Sözcü gazetesi
yazarlarına karşı ikinci bir iddianamenin yolda olduğunu yazmıştım.
Sözcü soruşturmasının bitmediğini ve derinleşeceğini ifade ettim ve
yine yazdığım hayata geçti. Sözcü’ye dair birinci iddianame
zayıftı. Ben bunu mahkemede de açıkça söyledim ama Sözcü’nün 17-25
Aralık darbesini destekleyen hukuka aykırı tavrı da açıktı. Şimdi o
iddianame açıklandı. Bu sefer iddianame çok güçlü kanıtlara
dayanıyor. Emin Çölaşan ile Necati Doğru’nun 7.5 yıldan 15 yıla
kadar hapsi isteniyor. İstanbul Cumhuriyet Başsavcımız İrfan Fidan
ve ekibi çok titiz bir çalışma yürütüyorlar. Her vatansever
yurttaşımız Sayın Fidan ve ekibini desteklemelidir.
Hem 17-25 Aralık 2013 hem de Haziran-Temmuz 2013 Gezi kalkışması
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni hedefleyen aşağılık darbe
teşebbüsleriydi. Bu darbe teşebbüslerini desteklemiş kim varsa
kesinlikle hukuken bedelini ödeyecektir. Yargımız bu konuda
kararlıdır. Ayrıca 6-8 Ekim 2014 katliamından sonra PKK’nın siyasi
kolunu desteklemiş kim varsa hukuki bedelini ödeyecektir. Tüm
okurlarım müsterih olsun. Adı-soyadı ne olursa olsun bu suça
iştirak etmiş olanları, iktidara yaltaklanmak da kurtaramayacaktır.
Çünkü ortada bir DEVLET kararı vardır. Yalnızca milletimiz sabırlı
olsun. Her şeyin bir zamanı var. DEVLET vaktini bekler ve cezayı
keser. Gezi kalkışmasını, 17-25 Aralık FETÖ darbe teşebbüsünü ve
PKK terörünün siyasi branşını destekleyenler tıpkı Emin Çölaşan
gibi hukuktan kaçamayacak.
17-25 Aralık darbe sürecinde FETÖ argümanlarını (ayakkabı kutuları,
para sayma makineleri vb.) kullanarak FETÖ üyesi olmamakla beraber
FETÖ’ye yardım ve yataklık eden tüm gazeteciler de 2019 yılı içinde
teker teker yargılanacak. Hiç bize, “Senelerdir bu adamlar Fetullah
karşıtı” demeyin. Orgeneral Âdem Huduti de Fetullahçı bir subay
değildi. Fakat Başkanımız Erdoğan’dan o kadar nefret ediyordu ki,
FETÖ üyesi olmamakla beraber FETÖ’ye yardım etmişti 15 Temmuz
ihanetinde. Zaten o yüzden mahkûm oldu. Kimi gazetecilerin hukuki
durumu da Huduti’nin aynısıdır. Bu süreçte özellikle Gezi
kalkışması soruşturması bağlamında İstanbul Cumhuriyet Başsavcımız
İrfan Fidan’a sinsi yollarla saldırmak isteyen çok gazeteci
çıkacak. Çünkü çoğu gazeteci bu vandalizmi desteklemek suretiyle
suç işledi tıpkı Can Dündar ve Memet Ali Alabora gibi.
Birçok gazeteci yazar Gezi’yi sonuna kadar destekledi. Seçilmiş
meşru hükûmeti devirmek için sokaktan medet umdular. Bunlardan
bazıları direkt Osman Kavala’yla bağlantılıydı. Bazıları AK
Parti’den ve Erdoğan’dan kurtulmak için Gezi’yi destekledi. Mesela
Ayşe Arman “Gezi’nin Güzel İnsanları” diye kitap yazarak kalkışmacı
teröristleri övdü. Taksim’i yağmalayanlardan kahraman diye
bahsederek suç işledi Arman. Yine bakın Ahmet Hakan 7 Aralık
2018’de bu haklı Gezi soruşturması üzerine Sayın İrfan Fidan ve
diğer savcılarımızı kastederek “GEZİ’Yİ KAŞIMANIN KİME NE FAYDASI
VAR?” diye tuhaf bir yazı yayınladı. Aynen şöyle diyor:
“Yaşanmış bitmiş bir olayken... Aradan bunca zaman geçmişken...
Olumlu ve olumsuz taraflarıyla hafızalarda yerini almışken...
Gezi’yi kaşımanın kime ne faydası olabilir?”
Yeniden ifade ediyorum: Gezi kalkışması bir darbe girişimidir,
tıpkı 15 Temmuz gibi. Ahmet Hakan’a soruyorum: Bir darbe girişimine
kalkışmanın olumlu tarafları olur mu? Gezi kalkışmasını övmek
suçtur. Elbette Ahmet Hakan, Gezi kalkışmasını en çok destekleyen
yazarlardan biri olduğu için endişe içinde. Madem hukukun sana
hesap sorması noktasında endişelisin, yapacağın şey nedamet
getirmek ve o darbe kalkışmasının içeriği hakkında savcılarımıza
destek vermektir. Başsavcımız İrfan Bey aleyhine bunları yazmak
gazetecilik değildir.
Şimdi Ahmet Hakan eğer, “Ben Gezi kalkışmasını desteklemedim. Bana
iftira atma” derse net kanıtım kendisinin kankası ve Gezi
destekçisi Murat Menteş’in Ayşe Arman’a verdiği 21 Temmuz 2013
tarihli röportajdır:
"Arman: Ahmet Hakan’ın Gezi’deki performansını nasıl
değerlendiriyorsunuz?
Menteş: Performansı olağanüstüydü. Gezi hakkında her gün birkaç
yazı yazdı. Yedi haftada 100’e yakın yazı. Bu kadarını, başka
hiçbir gazeteci yapmadı. Gezi’yi tanımladı. Gezi’ye akıl verdi.
İlham verdi. Gezi’yi yönlendirdi. Ben mesela, önce Gezi’yi anlamaya
çalıştım. Sonra tereddüt ettim. Ardından tekrar konuya eğildim
filan. Birçok yazar benim durumumdaydı. Fakat, Ahmet Hakan cesur
davrandı...”
Bir diğer kalem ise Ertuğrul Özkök’tü. 1 Haziran 2013’te “Düne
kadar Gezi sadece parktı” başlıklı bir yazı yazdı. O utanç
cümlelerini okuyalım:
“Gezi düne kadar sadece bir parkın adıydı. Dünden itibaren,
‘Türkiye’nin Tahrir’i’ değilse de miladıdır. ‘İstediğimi yaparım,
istediğimi keserim’ diyen bir zihniyete kafa tutmanın sıfır yılıdır
önceki gece.”
Bakın, dikkatinizi çekerim “Tahrir” diyor. Tahrir nedir? Seçilmiş
meşru lider Mursi’nin darbeci-cuntacı Sisi tarafından
devrilmesidir. İnsanların sabah namazında helikopterlerden açılan
ateşlerle taranmasıdır. Başka da bir şey değildir.
Şöyle soralım: Gezi’de hükûmet devrilse bu ve benzer yazıları
yazanların tavrı ne olurdu?