Cem Küçük: Akademisyenlerde korku ve panik var!
Türkiye gazetesi yazarı Cem Küçük Anadolu'daki üniversitelerde akademisyenlerin "FETÖ'cü" damgasıyla görevden alındıklarına dikkat çekerek korku ve panik yaşadıklarını yazdı.
Geçen sene Osmangazi Üniversitesi'nde yaşanan olayı
hatırlatan Cem Küçük, bu konuyla ilgili hala iddianamenin
yazılmadığına dikkat çekti.
Cem Küçük, akademisyenlerin "FETÖ'cü" denilerek görevden
alındıklarını belirtirken "Hemen her yerde olduğu gibi
üniversitelerde de sevmedikleri ya da hazzetmediklerini ekarte
etmek isteyenler birbirine uyduruk yere FETÖ'cü suçlamasında
bulunuyor. Yok yere hayatlar kararıyor. Her dindara FETÖ’cü deniyor
ve dindarlar da karşı tarafa, “Aşırı solcu ve içki içen mason,
rotaryen” falan diyor." ifadelerini kullandı.
İŞTE CEM KÜÇÜK'ÜN YAZISINDAN
İLGİLİ BÖLÜM
Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür. Türkiye'de
insan hafızası 23 gündür. Yani 23 gün sonra en unutulmaz denen olay
bile Türk insanın aklından uçup gidiyor. Bunu niçin söyledim. Çünkü
geçen sene 5 Nisan 2018'de Eskişehir Osmangazi Üniversitesinde
büyük bir skandal yaşandı. Herkesi FETÖ'cü diye sağa sola
ispiyonlayan Volkan Bayar, Osmangazi Üniversitesinin Dekan
Yardımcısı Mikail Yalçın, Fakülte Sekreteri Fatih Özmutlu,
araştırma görevlisi Yasir Armağan ve öğretim üyesi Yard. Doç. Dr.
Serdar Çağlak'ı silahla öldürdü.
Bu olaydan 1 gün sonra 6 Nisan'da Türkiye gazetesinde şöyle
yazmıştım: "Aynı üniversitenin Eğitim Fakültesinden Doç. Dr. Ayşe
Aypay, 'Bırakın beni konuşacağım' diyerek şu açıklamayı yaptı:
‘Rektörlük, Volkan Bayar hakkında dilekçelerimizin sisteme
girmemesi için memurlara talimat verdi. Kavga dövüş işleme soktuk
dilekçeleri. Hiçbirine cevap alamadık. Şimdi kim verecek 4 tane
canın hesabını? Benim eşim Volkan'ın iftiraları yüzünden işinden
atıldı. 5,5 ay hapiste yattı.'
Saldırgan mı haklı, Ayşe Aypay mı onu savcılarımız açığa
çıkaracaktır. Doğrudan şu ya da bu FETÖ'cü demek an itibarıyla
doğru değil. Gerçek neyse derhal ortaya çıkarılmalı. Ayrıca
saldırganı bu işe yönlendiren biri var mı yok mu ona da bakılmalı.
Üniversitelerde mobbingin yaygın olduğu zaten bilinen bir
gerçek."
Bu olay ne oldu ben de takip etmedim. Ayşe Aypay Hanım'ın
söyledikleriyle ilgili savcı ne yaptı, bilgimiz yok. Çünkü
Anadolu'da lokal bir olay olduğu için oralı olmadık. Bu olayla
ilgili bir bilgi taraması yaptım. Şaşıracaksınız ama aradan 1 yıl
geçmesine rağmen bu cinayetlerin hâlâ iddianamesi yazılmamış. Emin
olmak için tekrar sordum, gerçekten iddianame yazılmamış.
Sonra medya taraması yaptım. Sadece Cumhuriyet gazetesinde olayın
1. Yıl dönümü dolayısıyla "Üniversitede cinayetin iddianamesi hâlâ
hazırlanmadı" başlıklı bir haber vardı. Haberin alt başlığında ise
şöyle yazıyordu: "Eskişehir’de, geçen yıl 5 Nisan günü Osmangazi
Üniversitesinde Volkan Bayar tarafından saldırıya uğrayarak
hayatını kaybeden 4 akademisyen, aileleri tarafından anıldı,
avukatları tarafından basın açıklaması yapıldı."
Olayı takip eden öldürülen şahısların avukatları ise “Yaşanan
olayın basit bir cinayet olmadığı başından beri ifade edilmesine
rağmen henüz aileleri ve kamuoyunu tatmin eden bir adım
atılmamıştır. Olayda kastı ve ihmali bulunanların bir an önce
cezalandırılması için savcılık ve YÖK soruşturmalarının bir an önce
neticelendirilmesi öncelikli talebimizdir" şeklinde açıklama
yaptılar. Bu dosyaya da gizlilik kararı gelmiş ve ne olup bittiğini
hâlâ bilmiyoruz. Son derece tuhaf bir durum var.
Tabii YÖK ne yapıyor onu da bilmiyoruz. Sayın Yekta Saraç topu her
zaman olduğu gibi üniversite rektörlerine atıp sorumluluğu üstünden
atmıştır. Yekta Hoca şu son 3 senelik dönem içinde hiçbir konuda
sorumluluk almadı. Anadolu’da haksızlığa uğrayan akademisyenlere
hiçbir gün sahip çıkmadı. Hep ama hep idare-i maslahat yaparak
Anadolu akademisyenlerini kendi hâlleriyle baş başa bıraktı.
Gencecik akademisyenlerimizin psikolojisi berbat. Çoğu hafiye
olmuş, casus olmuş rakiplerinin açığını kolluyor veya kendini
korumak için kabuğuna çekilmiş durumda. Bilim hayatının B’si bile
Türkiye’de şu an kalmamış durumda. Bunu açıkça itiraf edelim.
İstanbul berbat hâlde, Anadolu daha da berbat. Akademisyenler
arasında sanki “Game of Thrones” oynanıyor. Oysa ortada büyük
makamlar, mevkiler, rantlar da yok. Herkesin ruh sağlığının adım
adım bozulduğu bir ortamdayız.
Mobbingin en yoğun olduğu yerlerden biri üniversiteler. Hangi
akademisyenle konuşsanız size bunu anlatıyor. Hemen her yerde
olduğu gibi üniversitelerde de sevmedikleri ya da hazzetmediklerini
ekarte etmek isteyenler birbirine uyduruk yere FETÖ'cü suçlamasında
bulunuyor. Yok yere hayatlar kararıyor. Her dindara FETÖ’cü deniyor
ve dindarlar da karşı tarafa, “Aşırı solcu ve içki içen mason,
rotaryen” falan diyor. Bazen mezhepler ve etnik kökenler karşılıklı
suçlama hâline dönüşüyor. Jurnalcilik her kesimden akademisyenin
hastalığı hâline gelmiş durumda.
İki gün önce duyduğum haber beni beynimden vurmuşa döndürdü. 17-25
Aralık sürecinden beri tanıdığım, FETÖ'yle aktif mücadelesine şahit
olduğum Aydın Adnan Menderes Üniversitesi eski rektörü Cavit Bircan
ve aynı üniversitede avukat olarak görev yapan eşi Hatice Bircan
FETÖ/PDY üyesi olmakla suçlanmışlar ve açığa alınmışlar. 2014'de
Başkanımız Erdoğan tarafından Adnan Menderes'e rektör atanan Cavit
Bircan 2019 başına kadar görevi sürdürdü. Baştan söyleyeyim ki,
Cavit Bircan FETÖ'cüyse bu ülkedeki her akademisyen FETÖ'cüdür.
Peki Cavit Bircan hakkındaki iddia ne? YÖK Denetleme Kurulunda
süren ve sadece incelemeden ibaret olan ve hiçbirisi soruşturma ve
ceza davasına dönüşmemiş olan, ancak şimdiki Rektör Osman Selçuk
Aldemir'in kendi ifadesi ile disiplin ve ceza soruşturmaları da
diyerek “FETÖ ile iltisaklı çıkma ihtimaline karşı” 3 ay süreliğine
açığa alınma hâli. YÖK Denetleme Kuruluna ait olan yetkiyi iddiaya
göre Rektör Osman Selçuk Aldemir kullanmış. Aynı işlem Hatice
Bircan'a da yapılmış. Şimdi bu olayı neresinden tutacaksın? Belli
ki Osman Selçuk Aldemir sırf zarar vermek için bunları yapıyor.
Sevmediğin adama FETÖ’cü de, çık işin içinden. Böyle iftiralar
Cavit Bey ve eşine yapışmaz, bu bilinsin.
Akademisyenler toplumun en eğitimli olması gereken kesimidir. Ancak
Gırgıriye filminde olacak mahalle kavgaları türünden mesnetsiz
dedikodularla birbirilerinin gözlerini oymaya çalışmaları açık
konuşayım toplu bir delirme ortamına doğru Türk akademik hayatını
sürüklemektedir. YÖK Başkanı Yekta Saraç’ın da sorumluluk alması ve
bu berbat ötesi gidişata dur demesi gerekmektedir. Sadece Aydın’da
değil tüm Anadolu vilayetlerinde durum budur.