Cem Küçük: 22 Mart medya devrimi ve 28 Şubat süreci
Türkiye yazarı Cem Küçük, eski Türkiye'den kalma isimlerin tasfiye sürecinin başladığını ve bunun devamının geleceğini iddia etti.
22 Mart devrimine ilişkin ne söylüyorsa bunların çıktığını söyleyen Türkiye yazarı Cem Küçük, Ahmet Hakan ve Fikret Bila'da olduğu gibi tasfiye süreçlerinin başladığını bu adımların artarak devam edeceğini söyledi. Yanıldığı tek bir konu olduğunu söyleyen Cem Küçük, "Tek yanıldığım konu bu Eski Türkiye aktörlerinin onurlarıyla ve zekice tazminatlarını da alarak ayrılacakları oldu. Demek ki bu adamlar benim düşündüğüm kadar zeki adamlar değillermiş. İlla arkalarından teneke bağlanarak tasfiye edilmeyi bekliyorlar ve sonunda onlar da kovulduklarını medya sitelerinden öğreniyorlar. " ifadelerini kullandı.
CEM KÜÇÜK'ÜN YAZISI
22 Mart medya devrimine dair ne
diyorsam ve ne yazıyorsam doğru çıkıyor sevgili okurlarım. İşte hep
söylediğim gibi Eski Türkiye’den kalma isimlerin tasfiye süreçleri
başladı bile. Bu daha başlangıç. Geçen hafta önce Ahmet Hakan Kanal
D’den gönderildi, yerine Buket Aydın geldi. Sonra da Fikret Bila
Hürriyet’ten gönderildi, yerine Vahap Munyar geldi. Bu adımlar
artarak devam edecek. Tek yanıldığım konu bu Eski Türkiye
aktörlerinin onurlarıyla ve zekice tazminatlarını da alarak
ayrılacakları oldu. Demek ki bu adamlar benim düşündüğüm kadar zeki
adamlar değillermiş. İlla arkalarından teneke bağlanarak tasfiye
edilmeyi bekliyorlar ve sonunda onlar da kovulduklarını medya
sitelerinden öğreniyorlar. Gerçekten üzücü bir durum. Oysa ne
yazmıştım 23 Mart 2018’de bu sütunlarda:
“Şüphesiz Aydın Doğan ile adı özdeşleşen gazeteciler de zaten
kendileri ayrılacaklardır. Zamanın ruhunun bunu gerektirdiğini
bilecek kadar zeki adamlardır bunlar. Aksi bir tavra girip
kendilerini madara ettirmeyeceklerdir. Doğan’ın zekâsına en
güvendiği A takımı ikilisi olan Ertuğrul Özkök ve Zafer Mutlu hemen
beklemeden ayrılırlar. A takımında olmamakla birlikte Aydın Doğan
ile adı bire bir özdeşleşmiş Ahmet Hakan da beklemeden
ayrılacaktır. Özellikle Hakan ve Özkök medyada görünür oldukça,
‘Doğan ve ailesinin hâlâ Hürriyet gazetesinde kontrolü
sürdürdüğü’nü akıllara getirecektir. Bu durum kaçınılmazdır.”
Keşke benim yazdıklarımı can kulağıyla dinleselerdi, güzel güzel
tazminatlarını isteyip ayrılsalardı çok daha klas bir duruş
sergilemiş olurlardı. Şimdiyse kendi durumlarını ve gerçekleri
inkâr ederek davranıyorlar. Sonuçta kaçınılmaz olan durum hayata
geçer. İster karşı taraf bunu kabullensin veya reddetsin hakikat
değişmez ve gerçek hükmünü her zaman icra eder.
Fikret Bila’nın kovulması da böyle bir hadisedir. 8 Haziran 2016’da
Bila Milliyet’ten kovulunca da ben, “28 Şubat kalıntısı Fikret
Bila'nın Milliyet'ten tasfiyesi demokrasi adına olumlu gelişmedir”
diye yazmıştım şimdi de tavrım aynıdır. Fikret Bila o dönem Derya
Sazak ile beraber 28 Şubat darbesinin en önemli medya ayaklarından
biri hatta başlıcasıydı. Dönemin Milliyet gazetesi darbeci bir
yayın organıydı. Tüm 28 Şubatçı generallerle Bila arasından su
sızmazdı. Âdeta darbeci generallerin basın sözcüsüydü. Öyle ki
Bila’nın “Komutanlar Cephesi” adında tamamen postalcı bir kitabı
bile vardır. Geçen yazımda bahsettiğim “Kur'an Kurslarında Ürperten
Yemin” gibi yüzlerce kara propaganda haberini gazeteye manşet yapan
Bila-Sazak ikilisiydi. Elbette 28 Şubat soruşturması kapsamında
bütün bunlar yargılanacak ve sorgulanacaktır.
Aslında bir yönüyle 28 Şubat süreci 2003-4 yıllarındaki darbe
hazırlıklarını da kapsar. Maalesef aşağılık terör örgütü FETÖ
yüzünden bu dönemle adam gibi hesaplaşamadık ama önümüzdeki dönemde
28 Şubat’ı takip eden yeni soruşturmalarla adil ve dürüst bir
hesaplaşma yaşanabilir. Unutulmasın ki sonunda FETÖ’yü de biz
Müslümanlar bitirdik. Ulusalcı ve solcuların bu konuda konuşma
hakkı yoktur, çünkü onlar yamuldu ama biz bitirdik Fetullahçı
teröristleri. FETÖ kendi örgütsel kadrolaşma hesabıyla haklı
olabilecek birçok soruşturmayı (Sarıkız-Ayışığı gibi gerçekten
yargılanması gereken hadiseleri) mahvetti. 28 Şubat soruşturmasını
da mahvediyordu ki, Allah’tan kahraman savcılarımız ve hâkimlerimiz
devreye girdi.
FETÖ denen alçak örgüt 28 Şubat medyasını da koruyup kolluyordu. 28
Şubat medyası ile FETÖ medyası müttefikti. Dün vefat eden Özden
Örnek’in günlükleri aslında hem 28 Şubat dönemine hem de 28
Şubat’ın devamı olan 2003-04 yılına ışık tutuyordu. Dün konuştuğum
çok üst düzey bir güvenlik bürokratımızın ifade ettiği gibi FETÖ o
günlüklere de gölge düşürdü ve yüzde 5 oranında imalat metin koydu
içine. Yani mevcut güvenlik ve istihbarat değerlendirmeleri
ışığında o günlükler yüzde 95 otantik, yüzde 5 FETÖ imalatıdır.
Zaten Millî İstihbarat Teşkilatımızın 2003-4 yıllarında Başbakanlık
kurumuna gönderdiği raporlar incelenirse Sarıkız ve Ayışığı
gerçekleri ve ordu içindeki darbe hazırlıkları orada da ifade
ediliyor.
2003-4 dönemine dair bu gerçekler ifade edildi diye hiç kimse ne
Sayın Şenkal Atasagun’a ne de Sayın Emre Taner’e FETÖ’cü yaftası
yapıştıramaz. Hiç kimse böyle bir hadsizliği yapamaz. Bilakis iki
Müsteşarımız da FETÖ’nün hedef aldığı ve tutuklama listesinde olan
insanlardır. 7 Şubat 2012 darbe girişimi önlenmeseydi Emre Taner de
tutuklanacaktı ve sonrasındaki operasyonlarda işi Atasagun’a da
uzatacaklardı. Sayın Müsteşarımız Hakan Fidan’ın ve büyük liderimiz
Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın destansı direnişiyle FETÖ denen hain
örgüt DEVLET tarafından önce durdurulmuş sonra da adım adım
bitirilmiştir. Bu ülkeye vesayet rejimini getirmek isteyenler ister
ulusalcı isterse de Fetullahçı olsun, ister Sarıkız-Ayışığı
planıyla ister “Yurtta Sulh” planıyla hareket etsin fark etmez. Bu
millet ve DEVLET direnecek asla hiçbir darbeye geçit
vermeyecektir.