Bünyamin Aygün günün muhabiri
Teşekkürler Bünyamin… Savaş muhabirliğinin nasıl yapılacağını gösterdiğin için de tebrikler…
Yuh bana be…
Yuh
bana…
Neden mi?..
Aylardır, medyamızda bir Bünyamin
Aygün gerçeği olduğunu göremediğim,
es geçtiğim için “yuh bana”…
*
Kabul…
Bana yuh…
İyi
ama sevgili medya yöneticileri ve medya
patronları…
Kasım
2013'te haber amacıyla
gittiği Suriye'de El Kaide bağlantılı bir örgüt tarafından kaçırılan ve Ocak
2014'te özgürlüğüne kavuşan
Bünyamin Aygün hanginizin
umurunda?..
*
Gazetelerinize bakıyorum en çok
sevdiğiniz, maddi olarak en çok ödüllendirdiğiniz muhabirler
magazin sayfalarına haber
yapanlar.
Ve
bir de…
Hükümete yakından öte “yapışık”
duranlar.
*
Bünyamin savaş bölgelerinde can
pahasına mesleğini yapmak yerine gece kulüplerini dolansaydı
eğer…
Bünyamin
savaş bölgelerinde can pahasına
mesleğini yapmak yerine barlarda, lüks restoranlarda paparazzilik
yapsaydı; İzzet Çapa gibi
mekân, Cengiz Semercioğlu gibi servet sahibi bile olabilirdi…
*
Ama magazincilik yerine barut fıçısı Ortadoğu muhabiri olunca, gördüğü göreceği “muhabbet” Suriye'de El Kaide bağlantılı örgütün elinden kurtulduktan sonra birkaç gün süren muhabbettir…
*
Bünyamin Aygün kendisine yapılan
haksızlığı hiç umursamadan yine yapıyor
görevini.
Referandum
öncesi Kuzey Irak’taydı.
Erbil ve Kerkük’ün köylerinde, elinde fotoğraf makinesiyle
haber peşinde koştu.
Tuzhurmatu’ya girdi.
Milliyet’te beş gün süreyle Irak Türkmenlerinin
başına gelenleri ve referandumdan
sonra gelmesi muhtemel belâları anlattı.
*
Ama dedim ya…
Altı
üstü(!) bir dizi yazıydı…
Ve…
Kimin umurundaydı ki?..
İçinde kimseye küfür ve hakaret
yoktu…
Kadın eti (Baldır bacak, meme,
kalça) de yoktu haberlerinde…
*
Önce özür dilerim
Bünyamin…
Lütfen benim aymazlığımı da
affet…
Sonra
da teşekkürler Bünyamin…
Savaş muhabirliğinin nasıl yapılacağını
gösterdiğin için de tebrikler…
*
Sen sadece dünün ve bugünün değil her zamanın muhabirisin kardeşim…