Bunların imanı da yok, insafı da yok

Mahkeme kararı olmadan önüne geleni “suçlu” ilân eden medyamızda özür yazıları okudunuz mu?..

İnançlarımıza göre, Hz. Âdem ve Hz. Havva, kendilerine yasak edilen meyveden yedikleri için cennetten kovulmakla cezalandırıldılar…

Sadece bu kadardı cezaları: Cennetten kovulmak…

Çünkü hatalarını kabul edip özür dilemişlerdi…

Şeytan ise, Hz. Adem ve Hz. Havva’yı suça teşvik etmekle yanlış yaptığını kabul etmedi…

Daha öte gitti…

Suçunu kadere yükledi…

“Madem kaderimi yazan sensin o halde günahkâr olan da sensin” dedi…

Allah “Ben yarattığım kullumun neler yapacağını bilirim ama ne yapacağına karışmam…”diyerek Şeytan’a “ebedül ebed lânet halkası” geçirerek huzurundan kovdu…

*

Lütfen kabul edelim ki; siyasetçi ve gazeteci milletinin genlerinde “pardon, yanlış yaptım” demek gibi bir alışkanlık yok…

Oysa…

Cumhurbaşkanı Erdoğan da bir siyasetçi…

Ama…

O kadar güveni var ki kendisine…

Yaptığı hata için kolaylıkla “pardon” diyebiliyor…

FETÖ’nün “İyi huylu Cemaat” sanıldığı sıralarda “ne istediyseler verdik” itirafı hatasını kabul değil miydi?..

Keza…

Mealen “halkım beni affetsin, yüce rabbim de günahlarımı bağışlasın” deyişi de bir nevi “özür” ve “tövbe”dir…

*

Ve…

Özür dileyen Cumhurbaşkanı bugüne kadar yaptığı hata için dilediği özürden pişman olduğunu ima bile etmemiştir…

Günahlarını bağışlaması için Allah’a yakarışı için de pişmanlığı söz konusu değil…

Ama…

Kendisine destek verdiklerini zanneden yazar, çizer, konuşur takımı ağabeyler ablalar, Cumhurbaşkanı’nın özür ve tövbesini tevil için kırk takla atıyorlar her gün…

*

Fakat sevgili dostlarım…

Bu yazının asıl amacı, Erdoğan’ın hatasını kabul etme erdemliliğine övgü değil…

Bu yazının asıl amacı; kibirli medyamıza, ülkenin cumhurbaşkanının kibirden arınmışlığını örnek vermek…

Çünkü…

Medyamız her yaptığı hatada ısrar eder…

Yanlışları için asla özür dilemez…

*

Şimdi de medyamızın son büyük yanlışına geleyim…

Hatırlayın…

Manisa Turgutlu’da parkta yürüyüş yapan hamile bir yurttaşımız bir magandanın saldırısına uğramış ve şiddet görmüştü…

Ve çok geçmeden “saldırgan” olduğu iddiasıyla bir kişi tutuklandı…

Medyamız tutuklanan kişinin daha önce benzer saldırılar yaptığını anlattı hem de abartarak…

Henüz yargılama olmamıştı ama medyamız için “suçlu” belliydi…

Mahkemenin henüz kesmediği hükmü, her zaman olduğu gibi yine medyamız kesti…

Genç adamın adı “Sapık”tı artık…

“Saldırgan”dı…

“Gerici” idi…

“Yobaz”dı…

“Kadın Düşmanı” idi…

*

Ve…

Dün anlaşıldı ki…

İlk günlerde tutuklanan genç adam olay olduğu gün o parka uğramamış bile…

Parkın yakınında görüldüğü iddia edilen otomobili ise bütün gün dükkânının önündeymiş…

*

Bunun üzerine tutuklu genç adam tahliye edildi…

Başka bir genç adam üzerine yoğunlaştı emniyet…

Bu defa yakalanan kişi suçunu itiraf etti…

Ama o bile henüz “masum”…

Neden?..

Yargılanmadığı…

Hakkında hüküm verilmediği için…

*

Peki…

Yargısız infaz meraklısı…

Mahkeme kararı olmadan önüne geleni “suçlu” ilân eden medyamızda özür yazıları okudunuz mu?..

“Pardon” başlıkları atanını gördünüz mü?..

Yooo…

*

Hâsılı…

Masum bir genç adama günlerce “sapık” muamelesi çeken medya şimdi yeni sapığını buldu…

Bugün bakıyorum da…

Birkaç gün önce “sapık, saldırgan, gerici, yobaz, kadın düşmanı” diye suçladıkları genç adamı unutmuşlar bile…

Yeni saldırgan (Olduğu iddia edilen.) için sürdürüyorlar hakaretlerini…

*

Ne diyeyim?..

Bunların imanı da yok…

İnsafı da yok…

*

Allah hepimizi hatasını kabul eden tövbekâr kullarından eylesin…

Allah hepimizi nifak, iftira ve dedikodu günahlarından korusun…

Amin…

Yakup MURAT