Bu yaştan sonra hiç çekilmiyor
Ne yapayım? Her gün magazincilerin analizini yapıp, takdir ya da tekdir edeceklerimi paparazzilerin arasından mı seçeyim?..
Kimileri (!) diyor
ki:
“Siyaset
yazma. Burası gazetecilerin sitesi.”.
*
El hak doğru…
“Burası gazetecilerin sitesi.”.
*
İyi ama…
Memleketin:
- En büyük,
- En cevval,
- En namlı,
- En şanlı,
- En zeki,
- En başarılı yazarlarının hemen
hepsi siyaset (Ekonomi de
siyasettir) yazıyor.
*
Ne yapayım?..
Her
gün magazincilerin analizini yapıp, takdir ya da tekdir edeceklerimi paparazzilerin arasından mı seçeyim?..
*
Her gün:
“Demet Akalın bugün ne yaptı?”
“Meltem Cumbul hangi muhafazakârı istiskal etti?..”
“Seren Serengil kimin ümüğünü sıktı?..”
“Gülben Ergen……” (Pardon; tehlikeli
madde… Patlar…)
*
Yani…
Zor
iş bu yaptığım kardeşim…
Bu yaştan sonra ise hiç
çekilmiyor…
İDEOLOJİDEN ARINMIŞ TEK KİŞİ
YOK…
Haber kanalları tartışma
programlarına hep aynı kişiler davet ediliyor.
(Sadece iktidar yanlılarını veya sadece muhalif
olanları çıkaranları saymıyorum…
Kendilerini ana akım haber kanalı olarak
tanıtanları söz konusu ediyorum.)
*
Bir gece Ahmet
Hakan’a konuk
oluyorlar…
Bir
gece Didem Arslan Yılmaz’a…
Bir
Gece Şirin Payzın’a…
Bir
başka gece Ahu Özyurt’a…
Sonra bir bakıyorum aynı kişiler bu defa
Ece Üner’de…
*
Yani…
Ankormanlar aralarında “Davetli
paslaşması” yapıyorlar…
Ya
da…
Aralarında imzalanmamış bir “Davetli
Kardeşliği” var…
*
İşin fenası…
Bu
kişilerin içinde:
Gerçekten objektif…
Gerçekten samimi…
Gerçekten uzman…
Gerçekten ideolojiden arınmış tek kişi
yok…
*
Olayları analiz etmek
yerine…
Tarafı oldukları ideoloji ya da siyasi parti
genel başkanının propagandasını yapıyorlar…
GÜNÜN FIKRASI
Az sonra başlayacak
muharebe göğüs göğse ve
süngülerle olacaktı.
Bölük komutanı askerleri içtimaya
çağırdı…
Yanlarına gittiğinde herkesin başı dik bir
şekilde komutanlarından gelecek emri bekliyordu…
*
“Asker!” diye haykırdı komutan… “Birazdan düşmanla göğüs göğse savaşacaksınız… Ölürseniz şehitlik şerbetini içecek, sağ kalırsanız gazilik şerefine erişeceksiniz… Haydi bakayım aslanlarım; göreyim sizi…”
*
Tam dönüp gidecekken sıralardan
bir ses duyuldu…
Sesi
tanımıştı…
Temel’di bu…
“Söyle Temel” dedi…
“Komutanım” diye başladı Temel… “Benim hisseme düşen düşmanı bana
tanıştırsanız; belki ikimiz anlaşırız…”