Arkadaşlar Freedom House için bakalım şimdi ne diyecekler?
Yani; yol kenarına Devletin koyması gerektiği halde koymadığı "Bu yolda radarla hız kontrolü yapılır" levhasını koydu ve...
ADNAN BERK
OKAN
Olmuyor ama...
Hem de hiç olmuyor...
Bir yandan Türkiye'yi "Basını
özgürlüğü olmayan ülke" sınıfına soktuğu
içinFreedom House'a öfkeleniyoruz...
Diğer yanda muazzam bir gazetecilik başarısı göstererek gizli bir
bilgiyi belgesiyle ele geçiren ile o haberi yayıma hazırlayan
gazeteciyi "52 sene hapis cezası
istemiyle" yargılayacağız...
İşin fenası...
Türkiye'yi "Basını özgürlüğü olmayan
ülke" sınıfına soktuğu için Freedom
House'a öfke kusup, "Türkiye'de basın
özgürlüğü var" diyenlerin bu çağdışı ceza talebini
duyunca Freedom Hous'a hak vermek yerine;
savcıya hak vermeleri...
E "Pes" yani...
Ey güzel
insanlar!..
Demokratik hukuk devletlerinde bir
gazetecinin mesleğini yapması alkışlanır...
O gazeteciye meslek başarı ödülleri verilir...
|
|
Watergate Skandalını (O da devlet sırrı
sayılabilirdi. Nitekim Başkan Nixon istifa etmek zorunda kaldı)
ortaya çıkaran iki gazeteci Bob
Woodward ve Carl
Bernstein aradan kırk yıldan fazla zaman geçtiği
halde halen, demokratik, basın özgürlüğünü doyasıya yaşayan
ülkelerin bütün gazetecilerinin gıpta ettikleri,
onlar gibi olabilmek için can attıkları iki
usta...
Bir de bizdeki duruma bakar mısınız?..
2004 yılı Ağustos ayında MGK
toplanıyor…
Gülen Cemaati’nin bir tür “terör örgütü”
olduğuna ilişkin karar alınıyor…
Ve…
Hükümet başta olmak üzere devletin bütün anayasal organlarından;
cemaatle mücadele etmeleri isteniyor…
O
günlerde ya gazetecilerin gücü yetmediği…
Ya da alınan kararı ihtiva eden belge fazla sıkı korunduğu için
kamuoyu bilgi sahibi olmuyor…
Alınan kararın açıklanması değil, açıklanmaması suç…
Neden?..
Çünkü…
Alınan karar, bütün çalışmaları aleni olan bir cemaatle kurulacak bütün ilişkilerin “suç” olduğu anlamına geliyor…
Hatta…
TMK’ya (Terörle Mücadele Kanunu) göre; cemaatin bilindik lideriyle ve yakın çevresiyle görüşmek; icraatlarını övmek de suç…
Ama…
Bundan kamuoyunun haberi yok…
Bir bakıma halka kurulmuş bir “ceza tuzağı”...
Tıpkı, "Bu yolda radarla hız kontrolü yapılır" levhası koymadan radar koyup ceza kesmek gibi bir şey...
Mevcut yasasalar, o uyarı levhasının olmadığı yol güzergâhında hız kontrolü ölçümlemesini ve ceza kesilmesini yasaklıyor...
"Önce uyaracaksın; uymuyorsa cezayı keseceksin" diye emrediyor...
MGK da cemaatin terör örgütü olduğuna karar vermiş…
Ama…
Bu kararını kamuoyundan gizlemiş...
Yani vatandaşlara tuzak kurmuş...
Yani bir eylemin suç olduğundan halkı haberdar etmemiş...
Şimdi…
Geleyim zurnanın “zırt” dediği yere…
Baransu aslında MGK'nun işlediği bir suçu açığa çıkarmış, vatandaşlara "Dikkatli olun Cemaat bir terör örgütüdür, yaklaşmayınız" duyurusu yapmıştı...
Yani; yol kenarına Devletin koyması gerektiği halde koymadığı "Bu yolda radarla hız kontrolü yapılır" tabelasını dikmişti...
Ama gördük işte…
Özgür Batı ülkelerinde o haberi ele geçirip yayımlayan gazeteci ve gazete yönetiminin ödüllendirileceği ayan beyan ortadayken; Türkiye’de 52 yıl hapis cezasıyla yargılanacak…
Ya da şöyle örnekleyeyim…
Bu olay özgür Batı ülkelerinden birinde gerçekleşseydi; bir eylemin suç olduğuna karar verip bunu kendi halkından gizleyenler “Şüpheli” sıfatıyla yargılanırlardı…
Türkiye’de ise onlar “masum” ve hatta “Mağdur”…
İşini yapan iki gazeteci “Şüpheli”…
Olacak şey değil yani…
Yazık...
Hem de çok yazık...
Basın özgürlüğü olmayan yasakçı bir sisteme "demokrasi" demek ise daha da yazık...
adnanberkokan@gmail.com